Su akmak.

ÃóÒóÈó ¡ ÇáãÇÁõ ÜÜÜöÜÜ ÃÒúÈÇð

Oluk. Boru.

ÇáãöÆúÒóÇÈõ : (Ì) ãÂÒíÈ

Geri kalmak. Nabız atmak. Kaymak.

ÃÒóÍ ÜÜÜöÜÜ ÃõÒõæÍÇð

Sarılmak, birbirini tutmak. (-bi) : kuşatmak.

ÃÒóÑ ÇáÒÑÚõ ÜÜÜõÜÜ ÃÒúÑÇð

Sarmaş dolaş olmak, kuvvetlenmek. (-o) : Yardım etmek. Bir hizaya getirmek.

ÂÒóÑó ÇáÒÑÚõ ãõÄÇÒóÑóÉ

Kapladı, örttü. Kuvvetlendirdi.

ÃóÒøóÑóåõ

İzar giydi.

ÃÆÊóÒóÑó æ ÇÊøóÒóÑ

Bedenin belden aşağısını örten elbise.

ÇáÅÒóÇÑõ ÇáÅÒÇÑÉ (Ì) ÃõÒõÑ æ ÂÒöÑÉ

Kuvvet.

ÇáÃÒúÑõ

İzar, eteklik.

ÇáãöÆúÒóÑÉõ : ÇáãÆúÒóÑ. (Ì) ãóÜÂÒöÑ æó ÇáÅÒúÒõ

Fıkır fıkır kaynamak. Damar atmak. Gürlemek. Sancımak. Oynamak. Teşvik etmek, ifsad etmek.

ÃÒø ÜÜÜöÜÜ ÃÒøðÇ æ ÃÒíÒÇð æ ÃÒóÇÒðÇ

Yaklaşmak.

ÃÒöÝ ÇáæÞÊõ ÃÒóÝÇð

Kıyamet.

ÇáÂÒöÝóÉõ

Daralmak. (-o) : Sıkıştırmak.

ÃÒóÞó ÜÜÜöÜÜ ÃÒúÞÇð

Dar yer. Harp meydanı.

ÇáãóÃÒöÞó : (Ì) ãÂÒÞö

Evveli olmayan.

ÇáÃÒóáõ

Isırmak. Devam etmek. Sarılmak. (-o) : Kesmek. Bükmek. Kapamak.

ÃÒã Úáì ÇáÔìÁö ÜÜÜöÜÜ ÃÒúãÇð

Kriz geçirdi. Darlık ve belâya uğradı.

ÊÃÒøóã

Darlık. Belâ. Kriz. Perhiz.

ÇáÃÒóãÉ

Dar yol. Geçit.

ÇáãÃúÒöã ¡ (Ì) ãÂÒã

(Gölge) Çekilmek. Elbise kısalmak, çekmek.

ÃÒóì ÜÜÜóÜöÜ ÃÒúíÇð ¡ æÃÒíöÇð

İlâve etmek. Havuza kurna ve lüle takmak.

ÂÒóì ÇáÔìÁó ÅíÒÇÁó

Hizasına gelmek, yaklaşmak.

ÂÒÇå ãÄÇÒÇÉ

Hiza, ön. Yamaç. Kurna, lüle.

ÇáÅÒóÇÁõ