|
... olduğunda, için, birden, ansızın. |
إذْ |
|
Ansızın, ... olunca, olursa. |
إذَا |
|
... olursa, olunca. |
إذْمَا |
|
Öyle ise, şu halde. |
إذَنْ |
|
(bi) : Bilmek. |
أَذِن ـــَــ إذْناً وأَذَناً وأَذاناً وأَذَانةً |
|
İzin vermek. |
و ـ له فيه إذْناً و أذيناً |
|
Hoşuna gitmek, kulak vermek. (bi) : İlân etmek, bildirmek. |
آذَنَ الشيء فلاناً إيذاناً |
|
İlân etmek. Ezan okumak. Kulak takmak. |
أذّن فلانٌ تأذيناً وأذاناً |
|
İlân etti. Yemin etti. |
تأذّن |
|
İzin istedi. (-alâ) : Girmeye müsaade aldı. |
استأذنه فى كذا |
|
Kulak. Kulp. |
الأُذُن ــ الأذْن ، (ج) آذان |
|
Kulaklık. İşitme aleti. |
الأُذَيْنة |
|
Minare. |
المئذنة : (ج) مآذن |
|
Pislenmek. İncinmek. Zarar görmek. |
أذِىَ ـــَــ أذًى ، وأَذاةً ، وأَذِيَّة |
|
İncitmek. |
آذاه إيذاء |
|
(bi) : İncitti. –Zarar gördü. |
تأذَّى |
|
Küçük zarar. Eksiklik. |
الأذَى والأذاة |