Ziyafete çağırmak. Terbiye etmek.

أدَبَ ـــِــ أَدْبا

Terbiyeli olmak. Edîp olmak.

أدُبَ فلان ـــُــ أَدَباً

Terbiye etti. Edebiyat öğretti. Cezalandırdı.

أدّبه

Edebiyat öğrendi. Ahlâklandı.

تَـــَــأدّب

Terbiye. Bir meslek sahibine ait usul ve kaideler. Edebiyat. Lisan, tarih, coğrafya, felsefe ilimleri.

الأدَبُ ، (ج) آداب

Manevî.

الأدبيّ

Ziyafet. Ziyafet yemeği.

المَأْدُبة والمَأْدَبة

Beklenmedik şey. Felâket, musîbet.

اللإدّ ، والإدَّةُ ، (ج) إدَادُ

Fıtık. Fıtıklı husye.

الأدْرة ، (ج) أدَرٌ

Ara bulmak. Deriyi sıyırmak. Ekmeğe katık katmak.

أدَمَ بينهم ـــِــ أَدْمَا

Âdem. İlk insan.

آدَمُ

Katık.

الإدَام

Deri. Katıklı ekmek. Bir şeyin dış yüzü.

الأَدِيم : (ج) أُدُمٌ ، و أَدَمٌ و آدِمَةٌ

Yerine getirdi. Ödedi.

أدَّى الشى ءَ

Yerine getirildi. (-ilâ) : Ulaştı. (-li) : Mümkün oldu. Hazırlandı.

تَأدَّى

Yerine getirme. Tilâvet.

الأَدَاءُ

Alet, malzeme. Edat.

الأدَاةُ ، (ج) أدوات

Matara. Su kabı.

الإداوةُ ، (ج) أَداوَى