TAŞKESENLİ İBRÂHİM EFENDİ
Anadolu’da
yetişen velîlerden. 1855 (H.1272) senesinde Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı
Hacılar köyünde doğdu. Babası Molla Muhyiddîn Efendidir. Küçük yaşta tahsil
hayatına başlayan İbrâhim Efendi, çeşitli medreselerde eğitim gördü. Amcasının
oğlu Şeyh Ahmed Efendinin sohbetlerinde kemâle geldi. Hocası Ahmed Efendi ile
Erzurum’a gidip, Taşkesen köyüne yerleşti.
İbrâhim
Efendi 1914 Rus harbinde Kafkas cephesinde talebeleriyle birlikte savaştı.
Sarıkamış yakınlarında harp esnâsında bir şarapnel parçası ile ayağından
yaralanarak gâzi oldu. Bu yaradan dolayı topal kaldı ve Topal Şeyh olarak da
anıldı. Birinci Dünyâ Harbi, Erzurum’un işgâli, Ermeni zulmü ve Cumhuriyetin ilk
yıllarında meşakkatli bir hayat sürmesine rağmen, talebe yetiştirmekten
vazgeçmedi.
Bâzı
gereksiz sebeplerden dolayı 1926 senesinde tutuklanarak Hınıs mahkemesince,
Harput (Elazığ) İstiklâl Mahkemesine sevkedildi. Yaralı ayağına ve Şubat ayının
çetin kış şartlarına rağmen yaya olarak Elazığ’a gönderildi. Elazığ İstiklâl
Mahkemesi tarafından, İzmir’de mecbûrî ikâmete tâbi tutuldu. Bu arada köydeki
evi, eşyâsı, hayvanları ve kütüphânesine, devlet tarafından el konuldu. Hanımı
ve çocukları parasız ve açıkta kaldı. Erzurum ve Pasinler'de akrabâ ve
dostlarının yanına sığınmak mecbûriyetinde kaldılar.
İzmir’de iken, bölge halkı tarafından sevilmeye başlayan İbrâhim Efendi, bir
süre sonra Demirci ilçesine sürgün edildi.
Talebelerinden Şeyh Muhammed şöyle anlatır: “İzmir’de iken bir gün Bitlis’ten
bir telgraf aldım. Şeyh Abdurrahman Tâgî’nin âilesinin İzmir’e sürgün edildiği
bildiriliyor, ikâmetleri için büyükçe bir ev tutulması isteniyordu. İzmir’in
yabancısı olduğumuz için şaşırıp kaldım. Sıkıntı ve moral bozukluğu içinde hocam
İbrâhim Efendinin huzuruna gittim. Durumu anlattım. Hocam biraz düşündükten
sonra bana dönerek; “Rahat ol! Ev arama! Şeyh hazretlerinin âilesi İzmir’e
gelmeyecek.” dedi. Ben rahatladım ve ev aramaktan vazgeçtim. Aradan birkaç gün
geçtikten sonra bir telgraf daha aldım. Bu defa; “Şeyhin âilesinin yola çıktığı
bildiriliyordu. Büyük bir telaşla evden çıktım. Yolda İbrâhim Efendiye
rastladım. Ona bakmadan yanından geçmek istedim. O kolumdan tutarak; “Hayrola
Muhammed bu ne telaş!” dedi. Ben de sinirli bir şekilde; “Siz şeyhin âilesi
gelmeyecek dediniz. Bugün bir telgraf aldım. Şeyhin âilesi yola çıkmış buraya
geliyormuş.” dedim. İbrâhim Efendi tebessüm ederek gâyet ciddî; “Ben Allahü
teâlâya yemin ederim ki Şeyhin âilesi İzmir’e gelmeyecek. Bunun için telaşlanma
ve ev arama!” dedi. Artık Şeyhin âilesinin kesinlikle İzmir’e gelmiyeceğine
inandım. Ama beni bu sefer yolda başlarına bir şey gelebileceği düşüncesi
kapladı. Birkaç gün sonra aldığım telgrafta şeyhin âilesinin mecbûrî ikâmetinden
vazgeçildiği, bu yüzden Nurşin’e geri döndüğü bildirildi.
Sevenlerinden Agıt Bey şöyle anlatır: “Bir akşam bâzı sürgün arkadaşlarla
birlikte İbrâhim Efendiyi ziyârete gittik. Hepimiz sıkıntılı ve geleceğimizin ne
olacağı merâkı ve endişesi içinde sohbeti dinliyorduk. Bir süre sonra bizlere;
“Hiç üzülmeyin, yakında hepiniz evlerinize gideceksiniz. Çoluk çocuğunuzla refah
içinde yaşıyacaksınız. Ben de geleceğim, ancak ne zaman ve nasıl geleceğimi
söyleyemem” dedi. Birkaç gün sonra vefât etti ve Demirci'de defnedildi. "Ben de
gelirim." deyip burada kalışına, hepimiz hayret ettik. Bir süre sonra biz
evlerimize gönderildik. "Ben de gelirim." sözünün mânâsını ancak yirmi yedi sene
sonra naaşının nakli sırasında anladık.”
İbrâhim
Efendi 3 Kasım 1927 (H.1346) senesinde Demirci’de vefât etti ve buraya
defnedildi. Sevenleri tarafından üzerine bir türbe yaptırıldı. 1954 senesinde
türbenin bulunduğu yerden yol geçeceği için, kabrin nakli gerekti. Durum oğlu
Abdülkuddüs Efendiye bildirildi ve izin istendi. Abdülkuddüs Efendi, babasının
naaşını Erzurum’a nakledeceğini bildirerek, yola çıktı. Kalabalık bir cemâat ile
kabir açıldı. 27 sene toprak altında kalan İbrâhim Efendinin kefeninde en ufak
bir leke yoktu. Durum Erzurum ve Demirci'de büyük yankı uyandırdı. Taşkesenli
Şeyh Ahmed Efendinin oğlu Şeyh Mehmed Sırrı Efendinin nezâretinde ve büyük bir
cemâatle Taşkesen köyüne defnedildi. Kabri ziyâretgâh mahallidir.
|