|
ŞEYH MUSTAFA BİN EBÛ BEKR
Irak'ta
yetişen büyük velîlerden. Irak'ın Erbil kasabasında 1887 (H.1305) senesinde
doğdu. Aslen Erbil'in Herşem köyündendir. Babası da büyük bir velîydi. Uzun bir
ömür yaşadı. 1988 (H. 1409)de vefât etti.
Şeyh
Mustafa Efendi, tahsil hayâtına babasının yanında başladı. İlim öğrenmeye
başladıktan bir süre sonra tasavvufa meyletti. Babasından aklî ve naklî
ilimlerde bilhassa tasavvufta çok iyi yetişti ve icâzet, diploma aldı. Babası
onu kendi yerine müderris ve Şeyh Ebû Bekr Câmiine imâm tâyin etti.
Mustafa
Efendi, sıkıntı, musîbet ve hastalıklara karşı çok sabırlıydı. Allahü teâlâya
güvenmesi, hüsn-i zannı, gayreti pek fazlaydı. İşlerini geciktirmeden yapardı.
İşlerin neticesine tam bir rızâ gösterirdi. Yumuşak huylu ve affediciydi.
Kendisine kötülük edenler, daha sonra muhtaç duruma düştüklerinde yardım ederdi.
Erbil'de ticâretle uğraşan bir kimse vardı. Başkalarının teşviki ile hep Mustafa
Efendinin aleyhinde konuşur, hakkında asılsız şeyler söylerdi. O şahıs ömrünün
sonlarına doğru iş yapamaz hâle geldi. Sıkıntıya düştü. Mustafa Efendinin yanına
gelerek yardım istedi. Mustafa Efendi ona yardım ederek, ölünceye kadar
ihtiyaçlarını giderdi.
Mustafa
Efendinin birkaç evi vardı. Bunları sâlih kimselere ücretsiz oturmaları için
verirdi. Bir evini fakir bir âileye oturması için vermişti. Bu âile uzun süre
oturduktan sonra, kendisine bir ev yaptırıp çıkmak istedi. Bunu bildirmek için
Mustafa Efendinin huzûruna gitti. Taşınmak istediğini bildirdikten sonra, evin
yanına yaptırdığı odadan da bahsetti. Mustafa Efendi; "Öyleyse o odayı satın
alayım. Bir bilirkişi ile gidip fiyatını takdir edin." buyurdu. O şahıs denileni
yaptı. Mustafa Efendi takdir edilen fiyata odayı satın aldı.
Şeyh
Muhammed Ali şöyle anlatır: Bir gece rüyâmda şöyle gördüm. Günâhlarımdan dolayı
muhâkeme için huzûr-ı ilâhîde durmuştum. Etrâfıma bakındığımda Peygamber
efendimiz, Îsâ ve Yûnus aleyhimüsselâmı gördüm. Onlarla berâber muhâkeme
meclisinde Şeyh Mustafa Efendi de vardı. Hakkımda Cehennemlik diye hükmolundu.
Bu esnâda peygamberlerden biri bana; "Bu zât Şeyh Mustafa'dır. Iraklıdır. Ondan
ricâ et, Allahü teâlâdan senin affını, bağışlanmanı istesin." dedi. Ricâm
üzerine Mustafa Efendi, beni affetmesi için Allahü teâlâya yalvardı. Allahü
teâlâ günahlarımı affedince, Mustafa Efendiden beni talebeliğe kabûl etmesini
ricâ ettim. O da kabûl etti. Uyandığımda terden sırılsıklam olmuştum. Sabah
olunca, hemen Şeyh Mustafa Efendinin huzûruna koştum. Bana büyük bir yakınlık
göstererek, talebeliğe kabûl etti. Hacı Hasan Hızır şöyle anlattı:"Mustafa Sâig
adında Musullu bir imâm vardı. Şeyh Mustafa Efendiye karşıydı. Bir gün cemâate
akşam namazını kıldırıyordu. İkinci rekatta Fâtihayı okumaya başlayınca, sesi
titremeye başladı. Namazdan sonra ona niçin öyle olduğunu sordum. Şöyle cevap
verdi:"Namazdayken; "Şeyh Mustafa, Resûlullah efendimizin vârisi olan
âlimlerdendir." diye heybetli bir ses işittim. Korkumdan titremeye başladım."
dedi. Sonra yaptıklarına tövbe ederek, birlikte Şeyh Mustafa'nın ziyâretine
gittik."
Şeyh
Mustafa Efendinin sözleri kalplere huşû ve Peygamber efendimizin sevgisini hâsıl
eder, îmânı kuvvetlendirirdi. Talebelerine şöyle nasîhat ederdi:"İyi bir
müslüman, kitaba (Kur'ân-ı kerîme) ve sünnete yapışmalı; görünen ve görünmeyen
günahlardan sakınmalı; nefsi kibir, gösteriş, kendini ve yaptıklarını beğenmek,
kin, kıskançlık gibi mânevî kirlerden temizlemeli; güzel ahlâk sâhibi olmalı,
Allahü teâlâyı yalvararak ve gizli olarak zikretmeli; dünyâ ve âhiret işlerinde
ihlâslı olmalı; ne yaparsa Allahü teâlâ için yapmalı, Allahü teâlâyı ve
Resûlullah efendimizi sevmeli, insanlara iyi muâmele etmeli, ibâdetlerini sâdece
Allah rızâsı için yapmalı, O'ndan yardım istemeli ve rahmetinden ümit
etmelidir."
KAYNAKLAR
1)
En-Nem-uz-Zâhir eş-Şeyh el-İmâm-ı Mustafa Nakşibendî
|
|