ŞEYH İBNİ NÛH
Mısır'da yetişen büyük velîlerden. Kelâm âlimi ve şâir. İsmi, Abdülgaffâr,
babasınınki Ahmed'dir. Nisbeleri ed-Derevî (Ed-Devrî) el-Aksurî el-Kûsî el-Ensârî
olup, künyesi Ebû Muhammed'dir. Daha çok İbn-i Nûh diye tanınmıştır. Mısır'ın
Saîd bölgesinde bulunan Aksur kasabasında doğdu. Doğum târihi belli değildir.
1309 (H.708) senesinde Zilkâde ayında Mısır-Kâhire'de vefât etti. Soyu Eshâb-ı
kirâmın meşhûrlarından olan Sa'd bin Ubâde hazretlerine ulaşır.
İbn-i
Nûh, ilim tahsîli için çok gayret gösterdi. O zamanda "Hafızayn" olarak bilinen
Ebû Muhammed ed-Dimyâtî ile Muhibb-üt-Taberî ve "Şeyhayn" olarak bilinen, Ebü'l-Abbâs
el-Mülessem ileAbdülazîz el-Menûfî'nin ve başka âlimlerin sohbetlerinde bulundu.
Onlardan ilim öğrendi. Kendisinden ise; Kutb-ül-Halebî, Alâüddîn-i Konevî, Ebû
Hayyân ve başkaları ilim öğrenip, rivâyetlerde bulundular. Kûs şehrinde
talebeleri için güzel bir dergâh yaptırdı. Orada talebelere ders verirdi. Gayr-i
müslimler tarafından rahatsız edilince, Kâhire'ye taşınıp, yerleşti. Vefât
edinceye kadar orada ikâmet etti.
Kerâmetler, hârikalar, fazîletler sâhibi olan İbn-i Nûh, dînî ve edebî ilimleri
kendisinde toplamıştı. Devamlı emr-i mârûf ve nehy-i münker yapardı. (İyiliği
emreder, kötülükten sakındırırdı.) Kendisini Allahü teâlâya ibâdet ve tâate
vakfetmişti. Başta Resûlullah efendimiz olmak üzere, bu yolun büyüklerine olan
muhabbet ve bağlılığı pekçok idi. Peygamber efendimize olan bağlılığı,
muhabbeti, evlâdına olan muhabbet ve şefkatından çok daha fazlaydı.
İbn-i
Nûh Abdülgaffâr bin Ahmed hazretlerinin kıymetli şiirleri ve güzel sözleri
vardır. Bir defâsında; "Allahü teâlânın evliyâsının büyüklüğünü inkâr edenlerin,
bu büyükler hakkında uygun olmayan, ileri geri sözler söylemeleri, küçük bir
sivrisineğin, bir dağ üzerine üflemesine, üfürmesine benzer. Nasıl ki, o dağın o
üfleme ile yerinden ayrılması mümkün değil ise, inkârcıların sözleri sebebiyle,
büyüklerde bir değişiklik olması da böyle imkânsızdır."
İbn-i
Nûh'un El-Vahîd
fî Sülûk-i Ehl-it-Tevhîd isimli kıymetli bir
kitabı vardır. Talebelerinden birine şöyle nasîhat etti:
Her
zaman şu hususlara riâyet et: 1) Evini temiz tut! 2) Gıybeti terket! 3) Âhiret
işlerine sarıl!4) Dâimâ Allahü teâlâyı an, O'nu hâtırından çıkarma! Bunlardan
sonra şunları yap: Senden ayrılacak şeyden, o seni terk etmeden önce, sen ondan
ayrıl.
Sana
lâzım olacak şeye, o şey sana lâzım olmadan önce, ona sâhib ol! Takvâya sarıl!
Her şeyi Allah için yap!
Bütün
hayırlar şu beş şeydedir: 1) Allah için sevmek. 2) Allahü teâlâya kulluk
vazifelerini samîmî ve doğru olarak yapmak. 3) Allahü teâlânın emirlerine uymak.
4) Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerden sakınmak. 5) Allahü teâlâdan
uzaklaştıracak işleri bırakıp, O'nun rızâsını kazandıracak işleri yapmak.
Bunlardan sonra şu beş şeyi yapmalıdır: 1) Allahü teâlânın sevdiğini sevmek. 2)
Allahü teâlânın buğzettiğine buğzetmek. 3) Allah için sabretmek. 4) Allahü
teâlânın hükmüne rızâ göstermek. 5) Her işini Allahü teâlâya havâle etmek.
Allahü teâlânın dilediği ve takdîr ettiğini güzel görmek.
Şu
hasletleri kendinde bulundur: Ahlâkını iyi yap. Vakitlerinin kıymetini bil.
Kaçırdığın şeye üzülme. Gelenden memnûn ol. Allahü teâlânın bütün mahlûkâtına
karşı şefkatli ol.
İnsanlarla arkadaşlık ederken şunlara riâyet et: Onlardan gelen eziyet ve
sıkıntılara sabret. Fakat sen onlara kat'iyyen eziyet etme. İyi olsun, kötü
olsun, bütün herkese iyilik yap. Onlara adâletle muâmele et. Onlara Allah için
nasîhatta bulun.
İnsanlara karşı kendinde şu vasıfları bulundur: 1) İnsanların arasında selâmı
yay. 2) Onlardan aç olanları doyur. 3) Onlara karşı yumuşak konuş. 4) Herkese
güler yüz göster. 5) İnsanlarla münâkaşa ve münâzara yapma!
İnsanlar arasında şunlara da riâyet et: 1) Onlara düşmanlık yapma. 2) Onlarla
münâkaşa yapma. 3) Onlar arasında lüzumsuz konuşma. 4) Onların kusûr ve
eksiklerini ortaya koyma!
Yine
insanlara karşı dikkat edilecek hususlardan bâzıları da şunlardır: Kişinin
kendisini, insanların en aşağısından bile daha üstün görmemesi gerekir. Çünkü
kişi, Allahü teâlâ katında durumunun ne olacağını bilemez. Hiç kimseyi
küçümsememeli, hiç kimse ile alay etmemelidir. Çünkü Allahü teâlâ, insanı en
güzel şekilde yaratmıştır.
Yine
kişiye, insanlar arasında şunlar gerekir: İnsanların arasını ıslâh etmeli.
Onların arasındaki ihtilâf ve anlaşmazlıklara girmemelidir. Onların ufak tefek
hatâ ve kusûrlarını görmezlikten gelmeli, onları örtmelidir. Îkâz edilmesi
gerekiyorsa, uygun şekilde söylemelidir. Gücünün yettiği nisbette iyilikle
emredip, kötülükten men etmelidir. Onlara yumuşaklıkla muâmele etmelidir.
KAYNAKLAR
1)
Tabakât-üş-Şâfiiyye; c.10, s.87
2)
Ed-Dürer-ül-Kâmine; c.2, s.386
3) Hüsn-ül-Muhâdara;
c.1, s.524
4)
Mu'cem-ül-Müellifîn; c.5, s.267
5)
Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.161
6)
Esmâ-ül-Müellifîn; c.1, s.587
7) El-A'lâm;
c.4, s.31
8) Keşf-üz-Zünûn;
c.2, s.1406, 2005
9)
Tabakât-ül-Evliyâ; s.448
|