SÜLEYMÂN ZÂTÎ EFENDİ
Anadolu
velîlerinin büyüklerinden. Aslen Geliboluludur. Keşan'da ikâmet ettiğinden,
KeşanlıSüleymân Zâtî diye meşhûr oldu.Zâtî mahlasıyla söylediği şiirleri pek
hoştur. Doğum târihi ve yeri kesin olarak belli değildir. 1738 (H. 1151)
senesinde Keşan'da vefât etti.
Süleymân Zâtî, Bursalı İsmâil Hakkı hazretlerinin talebelerindendir. Aklî ve
naklî ilimleri hocasından öğrendi. Hocası tarafından Gelibolu'ya gönderildi.
Kendisi bunu şöyle anlatır: "Hocam İsmâil Hakkı hazretleri ile m. 1713 senesi
başlarında Şam'dan Üsküdar'a geldiğimizde, tasavvuf büyüklerinin âdeti olduğu
üzere, hocam bana istihâre yapmamı emir buyurdu. O gece rüyâmda kendimi
Gelibolu'daki Yazıcızâde Muhammed Efendinin mağarasına varmış gördüm. Yazıcızâde
bana görünüp, iltifatta bulundu. Mübârek eli ile arkamı üç defâ sığadı. Elimden
tutup şehrin içine götürdü. Bundan sonra yine kendimi İstanbul'da Kasımpaşa'da
gördüm. Ertesi gün hocam bana; "Akşam rüyânda ne gördün?" deyince, ben ondan
ayrılmamak için Gelibolu'ya gittiğimi gizledim. Sâdece Kasımpaşa'yı gördüğümü
söyledim. Sözümü bitirince bana; "Önce Gelibolu'yu görmedin mi?" buyurdu. O anda
kendimi kaybettim. Kendime gelince hemen hocamın ellerine kapandım. Hocam İsmâil
Hakkı hazretleri ağlayarak; "Oğlum! Çok zamandan beri Allahü teâlâya, bizim
talebelerimizden birisi Gelibolu'ya gitsin ve orada Yazıcızâde Muhammed
Efendinin rûhâniyetinin bereketi ile, tâlibleri büyüklerin yoluna dâvet etmesi
için niyâzda bulundum. Elhamdülillah, duâmız kabûl oldu." buyurdu. Sonra beni
Gelibolu'ya gönderdi. Yola çıkmadan önce bana şu tenbihleri yaptı: "1724
senesine kadar Gelibolu şehrinden bir adım olsun dışarı çıkma. Eğer 1724
senesine kadar vefât etmezsek, bize gelmen işaret olunduğu zaman, gecikmeyip,
hicreti lütuf ve ihsân bilip emre itâat edesin. Bu yolun büyüklerinin gittikleri
yoldan ayrılmayasın." Sonra, çilemiz dolup, ziyâretlerine karar verdiğimde,
hocamın vefât haberini aldım. Hasretiyle yanıp tutuştum."
Daha
sonra Keşan'a gidip Halvetiyye dergâhı postnişîni olan Süleymân Zâtî Efendi,
insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı. Onların dünyâ ve âhirette
kurtuluşa ermeleri için gayret etti. Nasîhatleriyle olduğu gibi, şiirleriyle de
âhiretin sonsuz, bu dünyânın ise geçici ve vefâsız olduğunu anlattı. Bir
şiirinde dünyânın ve ona bağlananların hâlini şöle anlattı:
Bu
dünyânın süslerine, aman aldanma ey gâfil!
Buna
her kim gönül verse, geçer ömrü melâl üzre.
Bir
dikkatli nazar etsen, bu dünyâ ehline cânım,
Kazanırlar para dâim, bunlar cenk ü cidâl üzre,
Bu
dünyâya neler geldi, ben diyenler göçüp gitti,
Bilmeli, bu fâni mülkü, yarattı Hak zevâl üzre.
Kaçarsan arkandan gelir, kovalarsan yetişemezsin,
Ki,
dünyâ gölgeye benzer, denildi bu misâl üzre.
Akıllı
olan bir kişi, gönül vermez bu dünyâya,
Düşkün
olmaz ondan yana, bilir onu kemâl üzre.
Bir
kalb dünyâya bağlansa, ibâdet zevkini duymaz,
Onunçün
Zâtî bu şi'ri getirdi hasbihâl üzre.
Zamânın
kıymetini bilmek husûsunda buyurdu ki:
Geçirme
ömrünü mümin, sakın ki, kîl ü kâl üzre!
Sözün
mânâsını anla, ne yürürsün hayâl üzre?
Keşan'da bulunduğu sırada vefât etti. Orada defnedildi.
Şeyh Süleymân Zâtî'nin
yazmış olduğu şiirleri, tasavvufî olup, çok güzeldir. İsmâil Hakkı hazretlerinin
mübârek rûhâniyetlerinden istifâde ettiği, şiirlerinde açıkça görülür. Süleymân
Zâtî'nin bir Dîvân'ı ile Sevânih-un-Nevâdir fî Mârifeti Anâsır
isimli bir eseri vardır. Ayrıca hocası İsmâil Hakkı hazretlerinin;
Bir
elif bul mekteb-i irfânda o bâ'yı sor
Kad
hamîde eyleyip yâ gibi ondan bâ'yı sor
matlalı
kasîdesini de mufassal bir sûrette şerh etmiştir. Şâhidî'nin Gülşen-i Vahdet
adlı manzûmesini şerhe başladıysa da tamamlamaya ömrü vefâ etmedi.
KAYNAKLAR
1)
Sefînet-ül-Evliyâ; c.3, s.59
2)
Kâmûs-ul-A'lâm; c.3, s.2224
3)
Sicilli Osmânî; c.2, s.342
4)
Osmanlı Müellifleri; c.1, s.72
5)
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.17, s.234
|