SARI SALTUK
Türkistan taraflarından Anadolu’ya gelip İslâmiyetin yayılması için çalışan
mücâhid Türk derviş ve erenlerinden. İsmi, Muhammed Buhârî’dir. Sarı Saltuk
lakabıyla meşhûr olmuştur. Doğum ve vefât târihleri kesin bilinmemekle birlikte
on üçüncü yüzyılın ikinci yarısında yaşamıştır. Türbesi Baba Dağındadır.
Türkistan’da yetişen evliyânın büyüklerinden Ahmed Yesevî hazretleri ve
talebeleri Anadolu’ya gelen Türklere maddî ve mânevî yardımda bulundular.
Yetiştirdikleri mümtaz insanlardan bâzılarını Anadolu’ya gönderdiler. Bunlar
arasında Hacı Bektâş-ı Velî ve Sarı Saltuk lakabıyla tanınan Muhammed Buhârî de
vardı.
Ahmed
Yesevî hazretleri, Hacı Bektâş-ı Velî’den sonra Sarı Saltuk’u Horasan
erenlerinden yedi yüz kişi ile ona imdâda gönderdi. Meşhûr tahta kılıcını Sarı
Saltuk’un beline kuşatarak şu nasîhati verdi: "Saltuk Muhammed'im! Bektaş’ım
seni Rûm’a göndersin. Var git. Leh diyârında Makedonya ve Dobruca’da yedi
krallık yerde nâm ve şân sâhibi ol.”
Sarı
Saltuk ve yanındaki yedi yüz mücâhid, gâzi, derviş Anadolu'ya geldiler. Hacı
Bektâş-ı Velî, Ahmed Yesevî hazretlerinin emrine uyarak Sarı Saltuk’u Dobruca’ya
gönderdi.
Sarı
Saltuk ve arkadaşları Bizans ucunda derviş gâzilerin öncülüğünü yaptılar.
Gittikleri yerlerdeki yerli ahâlinin pekçoğu Sarı Saltuk ve arkadaşlarının güzel
ahlâkını ve örnek yaşayışını görerek müslüman oldular.
Geldikti bir zaman Sarı Saltuk’la Asya’dan,
Bir bir
Diyâr-ı Rûm’a dağıldık Sakarya’dan.
Sarı
Saltuk, Sakarya boyundan hareketle Dobruca’ya geçerek Baba Dağını merkez edindi.
Oğuznâmede; Sarı Saltuk’un 1263-1264 (H.662) senelerinde Dobruca Baba
Dağı havâlisinde bulunan mücâhid dervişleri irşâd ve idâre ettiği bildirilmektedir.
Sarı
Saltuk, güzel ahlâk ve kahramanlığıyla Batı Türkleri arasında efsâneleşti. Hamse
sâhibi Şâir Nev’îzâde Atâî, Kitâb-ı Nefehât-ül-Ezhâr der Cevâb-ı
Mahzen-il-Esrâr’da ve Kemâlpaşazâde Mohaçnâme’sinde ondan bahsedip; “Dobruca
Kırı dedikleri yerde sâhib-i serîr-i vilâyet, tâcdâr-ı iklîm-i kerâmet, Sarı
Saltuk Sultan’ın ki havârık-ı âdât-ı kâhire ve bevârık-ı kerâmât-ı bâhire ile
zâhir olan emir-sûret, fakîr-sîret azizlerdendi.” diyerek kerâmet sâhibi bir
velî olduğunu bildirmektedir.
Türk
hâkimiyetinin ulaştığı her yerde onun adına türbeler, makamlar, tekkeler
yapılmıştır. Baba Dağındaki türbesi hakkında Evliyâ Çelebi şöyle demektedir:
Sultan
İkinci Bâyezîd Han, Kili ve Akkermân kalelerinin fethine çıktığında, Baba Dağına
gelince; sâlih kimselerden bâzıları; “Pâdişâhım! Burada Sarı Saltuk adına nûrlu
bir türbe vardı. Kâfirler yıkıp üzerine taş, toprak, çöp dökerek kabrini
kaybettiler.” diye şikâyette bulundular. Sultan Bâyezîd-i Velî o mezbeleliğe
gitti. Bir seccâde üzerinde Kara Şems (Şemseddîn Sivâsî) ile ikişer rekat namaz
kılıp hakîkatı öğrenmek üzere o gece istihâreye yattı. Hemen Sarı Saltuk, sarı
renkli sakallı ve yeşil sarığı ile görünüp; “Yâ Bâyezîd! Hoş geldin. Akkermân ve
Kili kalelerini ve vilâyetlerini Boğdan kâfirleri elinden harp yapmadan
fethedeceksin. Oğulların Mekke ve Medîne’ye hizmet edecek. Beni bu pislikten
kurtar.” dedi. Sultan uyanınca; Kara Şems’e; “Efendi! Gördüğün rüyâyı bir kâğıda
yaz. Ben de yazayım. Şeyhülislâma gönderelim. Bakalım ne cevap verir.” dedi.
Herbiri gördükleri istihâreyi yazıp mühürlü olarak şeyhülislâma gönderdiler.
Allahü teâlânın hikmeti ikisinin de görüp anlattıkları rüyâ aynıydı. Şeyhülislâm
hemen; “Padişâhım! O yere büyük bir türbe yaptırasın.” diye haber gönderdi.
Sultan Bâyezîd Han, o yeri temizlettirdi. Temizlenirken üzerinde; “Hâzâ Kabr-i
Saltuk Bey Seyyid Muhammed Gâzi” diye yazılmış bir mermer sanduka göründü. Mîmâr
ve mühendisler toplanıp nûrlu bir türbe ve câmi ile diğer hayır yerlerinin
inşâsına başladılar. Bâyezîd Han, Kili ve Akkerman kalelerini hakîkaten harpsiz
fethedip, oraların fâtihi oldu. Zaferle Baba Dağına döndü. Bir sene orada
kışladı. Etrâfı düzene koyup, Baba Dağı şehrini îmâr etti. Bütün hayır yerlerini
Baba Sultan’a vakfetti.
Eviyâ
Çelebi, burayı ziyâretten sonra kapısına;
“Hazret-i Sultan Saltuk’u ziyâret eyledik
Çok
şükür şimdi görüp Hakk’a ibâdet eyledik.”
beytini
yazdığını haber vermektedir.
Kânûnî
Sultan Süleymân Han da 1538 senesindeki seferde onun Baba Dağındaki türbesini
ziyâret edip hayır ve hasenâtta bulundu.
Sarı
Saltuk’un edebiyâtımızda da mühim yeri vardır. Hayâtı destânî şekilde de olsa
Saltuknâme adındaki eserde geniş olarak ele alınmıştır. Kitabın ortaya
çıkışında Cem Sultan’ın rolü pek büyüktür. Fâtih Sultan Muhammed Han, Uzun Hasan
üzerine sefere çıkarken Cem Sultan’ı Edirne’ye göndermişti. Edirne'den Baba
Dağına geçen Cem Sultan, Sarı Saltuk’un menkıbelerini dinleyip, hayran
kalmıştır. Bunun üzerine maiyyetinde bulunan Ebü’l-Hayr-ı Rûmî’yi
vazifelendirerek bu menkıbeleri derlemesini istemiştir. Müellif, Anadolu ve
Rumeli’yi adım adım dolaşıp Saltuknâme’yi yedi senede üç cild hâlinde
yazmıştır.
KAYNAKLAR
1)
Kâmûs-ül-A’lâm; c.4, s.2916
2)
Selçuklular Zamânında Türkiye; s.581
3)
İbn-i Battûta; s.345
4)
Evliyâ Çelebi Seyâhatnâmesi; c.3, s.971
5)
Saltuknâme
|