NECÎBÜDDÎN MÜTEVEKKİL
Hindistan'ın büyük velîlerinden. Ferîdüddîn-i Şeker-Genc hazretlerinin kardeşi
ve halîfesi idi. Çok sıkıntılar ve riyâzetler çekti. Zâhir ve bâtın ilimlerinde
mütehassıs oldu. Yetmiş sene insanları irşâd etmek, doğru yolu göstermekle
meşgûl oldu. Çok sıkıntı çekmesine rağmen, tam bir tevekkül sâhibiydi. Yetmiş
sene şehirde durdu. Hiçbir yerden maaş cinsinden bir şey almadı. Hâlbuki çoluk
çocuğu vardı. Sanki hayatla bağı yoktu. Bugün hangi gün, bu ay hangi ay, bu para
kaç liradır bilmezdi. On üçüncü asrın son yarısında Dehlî'de vefât etti. Hâce
Kutbüddîn Bahtiyâr Kâkî'nin makâmına giden yol üzerinde defnedildi.
Bir
bayram günü, dervişler onun evinde toplandılar. O gün evinde hiçbir şeyi yoktu.
Dama çıkıp, ibâdetle meşgûl oldu. Kalbi ile de; "Böyle bayram günü geçiyor,
çocuklarımın yemeği yok. Misâfirler geliyor, bir ikrâm görmeden geri dönüyor"
dedi. Bu arada ihtiyâr birinin dama çıktığını ve şu beyti okuduğunu gördü:
"Kalbime dedim, gönlüm, sen Hızır'ı gördün mü?
Cevap
geldi ki, eğer görünürse görürüm."
O kimse
bir yemek sofrası getirdi ve; "Senin tevekkül davulunun sesi, Arş'tan duyuluyor,
senin kalbin ise, yiyecek sıkıntısından bahsediyor" dedi. Necîbüddîn; "Allah
biliyor ki, kendim için değil, misâfirlerim için yüzümü döndüm ve söyledim."
dedi. O gelen, Hızır aleyhisselâmdan başkası değildi.
Şeyh
Nizâmüddîn Evliyâ buyuruyor ki; "Şeyh Ferîdüddîn'in huzûruna kavuşmadan önce bir
gün Şeyh Necîbüddîn'in huzûrundaydım. Kalktım ve; "Bir Fâtiha ile İhlâs okuyun
ki, ben buranın kadısı olayım." dedim. Şeyh Necîbüddîn gözlerini yumdu. Sesimi
duymadığını zannettim. Tekrâr aynı cümleyi söyledim. Bu defâ tebessüm etti ve;
"Sen kâdı olma, başka şey ol." buyurdu." Daha sonra Nizâmüddîn Evliyâ,
Ferîdüddîn Şeker Genc'in talebesi ve zamânın en büyük evliyâsından oldu.
KAYNAKLAR
1)
Ahbâr-ül-Ahyâr; s.66
2)
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.10, s.346
|