MUHAMMED EFENDİ
Evliyânın büyüklerinden. İsmi Muhammed'dir. Acı Çorba lakabı ile meşhûr
olmuştur. Kaynaklarda doğum ve vefât târihleri bulunamayan Şeyh Muhammed
hazretlerinin, on altıncı asrın ikinci yarısında vefât ettiği bilinmektedir.
Evliyânın meşhûrlarından Akşemseddîn'in oğlu Fadlullah Efendinin hizmet ve
sohbetlerinde yetişip kemâle gelen Şeyh Muhammed Efendi, zâhirî ve bâtınî
ilimlerde derin âlim ve velî bir zât oldu. İlim tahsîlini tamamlayıp kemâle
geldi. Tasavvufta yüksek derece ve olgunluklara kavuşup, kendisini ibâdet ve
tâata verdi.
Diğer
büyük velîler gibi, bu da, insanlara bulundukları dünyâlık mevkiler ve sâhib
oldukları servetlere göre kıymet verilmesini hoş karşılamaz ve böyle
yapılmasından şiddetle nefret ederdi. Yanına gelenler arasında, zengin, fakir,
yüksek ve aşağı şeklinde bir ayırım yapmaz, kıymet ve üstünlüğün İslâmiyete
uymak nisbetinde olduğunu bildirirdi. Dînimizin emirlerine son derece bağlı,
Allahü teâlâyı unutmayan dağdaki bir çobanın, Allahü teâlâdan gâfil olan bir
sultandan binlerce kat daha kıymetli olduğunu söylerdi.
İstidâd
sâhibi birisi kendisine gelse, ona mutlaka alâka gösterir, ilim ve edeb
öğrenmesinde ona faydalı olurdu. Talebeler sohbetleri bereketi ile öyle yüksek
derecelere kavuşurlardı ki, başkaları uzun seneler mücâhede edip uğraşmakla o
dereceleri elde edemezlerdi.
Ekseri
gecelerde meclisinde bulunanlar ile birlikte, başka bir şey düşünmeyip, yalnız
Allahü teâlâyı zikretmekle meşgûl olurlardı. Onların bu hâlini görenler,
bulundukları yerden nûr yayıldığını ve bu nûrun gök yüzüne doğru yükseldiğini
görürlerdi. Nice insanlar, Şeyh Muhammed'e bir müddet hizmet etmekle, yüksek
derece ve makamlara kavuşmuşlardı.
Bir
gün, Şeyh Muhammed hazretleri talebelerine şöyle tenbihde bulundu: "Yakın
zamanda bana bir hâl olur ve hareketsiz kalırım. O hâlim ile karşılaştığınızda,
üç gün beklersiniz, üç günden sonra vücûdumda bir kabarma ve şişme görürseniz, o
zaman vefât etmiş olduğumu anlar, beni defnedersiniz."
Şeyh
Muhammed'in bu sözü söylediği sırada, orada bulunan ve talebelerinden olan bir
zât şöyle anlattı: "Ârif-i billâh olan o büyük zât, yukarıdaki sözü söyledikten
bir zaman sonra, kendisinde bildirdiği gibi bir hâl oldu. Hakîkaten hiçbir hayat
belirti ve hareketi görülmeden, üç gün o hâlde durdu. Üç gün geçtikten sonra,
vücûdunda şişme eserleri görülmeye başlayınca, vefât ettiğini anladık. Yıkayıp
kefenledikten sonra defnettik.
KAYNAKLAR
1)
Şakâyik-ı Nu'mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.425
2)
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.14, s.370
|