MAKSÛD DEDE
Halvetî yolu
büyüklerinden. İsmi Maksûd Dede'dir. Tokat'ta doğdu. Doğum târihi
bilinmemektedir. 1562 (H.970) târihinde Serez'de vefât etti. Oradaki
müslümanların kabristanlığına defnedildi.
Maksûd Dede, Sünbül Sinân
hazretlerinin sohbetlerinde kemâle gelip, olgunlaştı. Ümmî idi, lâkin gönlü
mânevî ilimlerle dolmuştu. Hocası onu hak yolun bilgilerini öğretmesi için
Rumeli'ne gönderdi. Maksûd Dede sonradan Serez'e yerleşti.
Yâkûb Efendi anlatır:
"Hocamız Sünbül Efendi hazretleri bize zaman zaman Maksûd Dede'nin hallerini
anlatırdı. Bir zaman hocamız Hakkın rahmetine kavuştu. Yerine Merkez Efendi
hazretleri geçti.Bana izin verip Rumellerine gönderdi. Ben de yola revân oldum.
Serez'e uğradım. Maksûd Dede'yi ziyâret niyetiyle onun bulunduğu şehre gittim.
Şehre vardığımda karşımdan nûr yüzlü ihtiyâr bir zât bana doğru geldi ve;
"Oğlum! Maksadın Maksûd'u görmek ise, işte o benim." buyurup kerâmet
gösterdiler. Mübârek ellerini öptüm. Bir zaman misâfiri oldum. Sohbetlerini
dinledim. Maksûd Dede bir gün bana hak yola girişini şöyle anlattı:
"Oğlum, bir zamanlar ben
Tokat'ta sanatla uğraşan birisiydim. Bir Cumâ günü halkın gürûh gürûh câmiye
koştuklarını gördüm. Bunun üzerine abdestimi alıp câmiye gittim. Câmide nûrânî
yüzlü birinin vâz ettiğini gördüm. Velîlik hallerinden bahsediyordu. Dinledim, o
sırada içimde dervişlik arzusu doğdu.Namazdan sonra o zâtın ellerini öpmek için
yanına gittim ve talebesi olmak istediğimi bildirdim. Meğer o zât Molla Habîb
hazretleriymiş. Bana tebessüm edip müjde vererek; "Seni yetiştirecek zât henüz
irşâda başlamadı. Zamânı geldikte inşâallah o zâtı bulursun." dedi. Aradan on
beş sene geçti. Kalbim bir türlü huzur bulmadı. Sonra İstanbul'a geldim.
Ayasofya Câmiine Cumâ namazına gittim. Bir zât vâz etmeye başladı. Benim hâlimi
söyleyip îzâh etti. Sözleri kalbime işledi. Yanımda oturan birine; "Bu zâtın kim
olduğunu sordum. O da; "Sünbül Efendi derler. Koca Mustafa Paşa Dergâhında
bulunur" dedi. Sonra yanına gidip, elini öpmek istediğimde bana; "Maksûd Dede!
Tokat şehrinde Molla Habîb'in sana yaptığı vasiyet hatırında mıdır?" diye sordu.
Aklım gidip hayretler içinde kaldım ve hemen ayaklarını öpmek istedim. O zaman
beni dergâha dâvet edip, talebeliğe kabûl ettiler ve nefsimin terbiye yollarını
öğretip beni yetiştirdiler. Elhamdülillah kısa zamanda yükselmek nasîb imiş.
İcâzet, diploma verip Hayrabolu'ya hak yolun bilgilerini öğretmek için
gönderdiler. Hayrabolu'ya gelince, o şehrin câmiine girip, iki rekat tahiyyet-ül-mescid
kıldım. Sonra orada bir delikanlının oturduğunu gördüm. Genç yanıma gelip selâm
verince, selâmını aldım. Bana; "Hoş geldiniz Maksûd Dede!" dedi. Ona; "Beni
nasıl bildin?" dediğimde; "Ben bir sâlih kişinin oğluyum. İçime, gönlüme
evliyâlık yolunda olanlarla birlikte olmak arzusu düştü. Birkaç Hak âşığı
kişiyle seyâhat yapmak istedim. Birisi bana istihâre namazını kılmamı söyledi.
Ben de o gece kıldım. Sonra duâlar edip uyudum. Rüyâmda nûr yüzlü bir zât
göründü ve bana; "Adım Sünbül Sinân Efendidir. Falan gün câmiye bir talebem
gelir. Adı Maksûd Dede'dir." buyurdu. Buraya geldiğimde de siz çıka geldiniz."
dedi.Ben de o genci yetiştirip icâzet, diploma verdim. O beldenin irşâdını ona
bırakıp Serez'e geldim ve buraya yerleştim." buyurdu."
Maksûd Dede'nin hak yolun
bilgilerini öğrettiği devir, Sultan Süleymân Han devriydi.
KAYNAKLAR
1)
Lemezât, Süleymâniye Kütüphânesi, No: 4536, v.149
|