|
HÜBEYRET-ÜL-BASRÎ
Çeştiyye yolunun büyüklerinden. Zâhirî ve bâtınî ilimler sâhibi bir velî idi.
Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretlerinin halîfelerinin ileri gelenlerindendir. Künyesi
Emîrüddîn olup, hakkındaki bilgiler çok azdır. Hâce Hübeyret-ül-Basrî diye
bilinir. 900 (H.287) yılında vefât etti.
On yedi
yaşında Kur'ân-ı kerîmi ezberledi. Birçok âlimden din ve âlet, yardımcı ilimleri
tahsil etti. Kur'ân-ı kerîmi çok okur, çok ibâdet ve çok duâ eder, Allah
aşkından devamlı ağlardı. Bir gün duâ edip ağlarken, gâipten bir ses işitti: "Ey
Hübeyr! Seni affedip, bağışladık. Git, Huzeyfetü'l-Mer'âşî'nin hizmetinde
bulun!" denildi. Hemen yollara düşüp, Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretlerinin yanına
giderek, talebeleri arasına katıldı. Bir seneye varmadan hocasına halîfe oldu.
Artık gözü hiçbir dünyâ lezzetini görmüyordu. O kadar şiddetli ağlardı ki,
görenler hâline acır; "Artık bu hayattan geçmiş, hemen ölür." derlerdi. Birçok
talebe yetiştirip, insanları Cehennem ateşinden kurtarmak için çalıştı.
Talebeleri arasında bir çok velî vardı. Bunlardan en meşhûru Uluvv-i Dîneverî
hazretleridir.
Hocası
Huzeyfetü'l-Mer'âşî ile bir beldeye gittiklerinde, başlarından geçen hâdiseyi
şöyle anlatır:
Huzeyfetü'l-Mer'âşî hazretleri, kendisini karşılamak için toplanan halkı
görünce, Allah korkusundan ağlamaya başladı. Yanına biri gelip; "Ey üstâd! Niçin
bu kadar ağlayıp sızlayıp, sıkıntı çekmektesin? Yoksa Allahü teâlânın, Rahîm,
Kerîm, Gafûr olduğunu bilmiyor musun?" dedi. Huzeyfe hazretleri de; "Allahü
teâlâ, bir fırka Cennet'te, bir fırka Cehennem'dedir buyuruyor. Ben acabâ,
bunların hangisindeyim. Bunu bilmediğim için ağlıyorum." buyurdu. Soran kimse;
"Senin kendinin ne olduğundan haberin yok, nasıl başkalarına yol gösterirsin?"
dedi. Huzeyfetü'l-Mer'âşî, bu söz üzerine kendinden geçip bayıldı. Kendine
geldiği zaman orada bulunan herkesin duyduğu, gâibten bir ses geldi: Ses; "Ey
Huzeyfe! Biz seni dost edindik, kıyâmet günü seni Cennetlikler arasına
koyacağız." diyordu. Bu müjdeyle orada bulunan üç yüz kadar kâfir müslüman olup,
Huzeyfe hazretlerine talebe oldular.
KAYNAKLAR
1)
Hadîkat-ül-Evliyâ; s.195
2)
Sefînet-ül-Evliyâ; s.28
3)
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.3, s.191
|
|