|
HARPUTLU İSHAK EFENDİ
Anadolu'da yetişen büyük velîlerden. Harput'un Percenç
köyünde 1803 (H.1218) senesinde doğdu. Babasının ismi Abdullah Efendidir. İlk
tahsîlini Harput'ta yaptıktan sonra, ilim öğrenmek için İstanbul'a gitti. Fâtih
Câmii etrâfındaki Sahn-ı Semân Medreselerinde ders gördü. İstanbul'da uzun bir
tahsîl hayâtından sonra icâzet, diploma aldı ve Harput'a döndü. Harput Meydan
Câmii Medresesinde ders verdi ve çok sayıda talebe yetiştirdi. Talebeleri
üzerine çok titreyen Harputlu İshak Efendi; "Talebe, solmayan güle ve konuşan
bülbüle benzer." buyururdu.
Harputlu İshak Efendi, Harput'ta iki sene kaldıktan sonra
İstanbul'a giderek ilim öğrendiği medresede ders vermeye başladı. Sohbetlerinin
tatlılığı ve ilminin yüksekliği ile kısa zamanda meşhur oldu. Zamânın sultânı
Abdülazîz Han tarafından saraya dâvet edildi. Sultan ona huzur hocalığını verdi.
Sultan Abdülhamîd Han zamânında İstanbul pâyeliği rütbesi verildi ve Evkaf
Nezâretinde büyük bir komisyona üye oldu. 1855'te ise Dârülmaârif hocalığına
getirildi.
Hıristiyanların; "İslâmiyet kılıç zoruyla yayıldı ve kabûl
ettirildi." iddiâlarını değişik delillerle çürüten Harputlu İshak Efendi;
"Saldırmakla, öldürmekle bu yüce din yayılmadı. Bu devletleri ayakta tutan,
yaşatan büyük ve başlıca kuvvet; îmân, adâlet, doğruluk ve fedâkarlık
kudretiydi. Ruslar, yüz yıldan beri istilâ ettikleri Kazan, Özbekistan, Kırım,
Dağıstan ve Türkistan'da bulunan müslümanların küçük çocuklarından, en
ihtiyarına kadar her ferd için senede birer altın almışlardır. Ayrıca askerlik
yapmak, mekteplerde Türkçe konuşturmayıp, zorla Rusça öğretmek gibi çeşitli
işkence ve zorlamalara rağmen bu kadar senedir Rusya'daki müslümanlardan kaç
kişi hıristiyan olmuştur." buyurdu.
Yine protestanların; "Oruç tutmak gibi ağır bir yükü,
insanlara yüklemek yerine, insanın yalnız bozuk, kötü niyetlerden ve bâtıl
düşüncelerden kendini uzaklaştırmasını herkese tavsiye ederiz." sözlerine ise;
"Allah tarafından gönderilen hak dînin ahkâmını insanlar değiştiremezler. Oruç,
yalnız aç ve susuz kalmaktan ibâret değildir. Orucun bâtınî birçok hikmet ve
faydaları vardır. İlâhî esaslar üzerine binâ edilmiş olan bir farzı papazların
ve hiçbir kimsenin tahrif etmeye, değiştirmeye selâhiyeti yoktur. Oruç zâhirî ve
lüzumsuz amel değildir."
Harputlu İshak Efendi buyurdu ki: "Akıl sâhibi olan
herkesin açıkça gördüğü gibi, kâinâta ibret nazarıyla bakıldığında, bütün
işlerin ve hallerin, bir düzen içinde değişmeyen kânunlara bağlı olduğu görülür.
O kânunları koyan ve aynı şekilde hıfz eden bir yaratıcının, yâni vâcib-ül-vücûd
olan Allahü teâlânın lâzım olduğu, aklı selîm sâhibi kimseler tarafından hemen
anlaşılır. İşte cenâb-ı Hak, bu her şeyin ilk başlangıcı ve keyfiyeti, nasıl
olduğu akıl ile anlaşılmayan ezelî ve ebedî olan mutlak yaratıcısıdır. O, bütün
kemâlâtı ve üstünlükleri kendisinde toplamıştır."
Harputlu İshak Efendi, hastalanıp yatağa düşünce,
talebeleri ve ziyâretine gelenler çok üzüldüler. Onlara; "Neden üzülüyorsunuz
dostlarım? Gören de sizi hiçbir şey bilmez sanır. Ölüm mümine hediyedir. Ölüm
Hakk'a kavuşmaktır. Ölüm, fânî âlemden göç etmektir. Ölüm yok olmak değildir.
Bırakınız üzülmeyi ve ağlamayı. Ben seviniyorum, çünkü asıl vatanıma gidiyorum."
buyurdu. 1891 (H.1309) senesinde İstanbul'da vefât etti. Fâtih Câmiinin kıble
tarafındaki bahçeye defnedildi.
Harputlu İshak Efendi birçok eser yazmıştır. Bâzıları
şunlardır: 1) Şems-ül-Hakika, 2) Zübde-i İlm-i Kelâm, 3) Es'ile ve Ecvibe-i
Hikemiye, 4) Miftah-ül-Uyûn, 5) Es'ile ve Ecvibe-i Mecmuât-ül-Kavâid
(4 cilt), 6) Kâşif-ül-Esrar, 7) Diyâ-ül-Kulûb: Bu eser İhlâs A.Ş.
tarafından Cevâb Veremedi ismiyle Türkçeye çevrilip bastırılmıştır.
KAYNAKLAR
1) Osmanlı Müellifleri; c.1,
s.247
2) Sicilli Osmânî; c.1, s.329
3) Harput Yollarında
|
|