EMÎR GİLÂN-İ VÂŞÎ
Buhârâ'nın büyük velîlerinden. Buhârâ yakınlarında bulunan Vaş köyünde doğduğu
için Vâşî nisbet edilmiş ve böyle tanınmıştır. Doğum târihi bilinmemektedir. On
dördüncü asırda yaşadı ve bu asrın sonlarında vefât etti.
Emir
Gilân-ı Vâşî küçük yaştan îtibâren din ve fen ilimlerinde tahsîle başladı. Daha
sonra o devirde ilâhî feyzlerin kaynağı, gizli sırların perdedârı ve insanlara
doğru yolu göstermede, irşâd makâmının en üst noktasında bulunan Seyyid Emir
Külâl hazretlerinin talebelerinden oldu. Onun dersleri, sohbetleri ve
teveccühlerinin bereketi ile ilimde ve evliyâlık derecelerinde yükseldi. Emir
Külâl hazretlerinin vefâtından sonra, talebelerin terbiye ve tahsîli işi ile
meşgul olmaya başladı.
Evliyânın büyüklerinden Hâce Alâeddîn Goncdüvânî hazretleri, Şâh-ı Nakşibend
Muhammed Behâeddîn Buhârî hazretlerine erişmezden önce Emir Gilân-i Vâşî
hazretlerinden zikir dersleri almışlardır. Bu hususta, Hâce Ubeydullah
hazretleri, Alâeddîn Goncdüvânî'nin şunları söylediğini nakletmiştir:
Ben on
altı yaşlarında iken, Emîr Gilân-i Vâşî'ye yetiştim. Gizli, sessiz zikir yolunda
idi. Bana da, gizli zikir ile meşgûl olmamı tavsiye etti. Gizli zikir esnâsında,
hâlimi gizli tutmamı, benimle yanyana, dizdize oturanların bile hâlimden bir şey
anlamamaları, lâzım geldiğini bildirdi. Bu tavsiyelerde çok ısrar etti. Nice
zaman bu şekilde zikre devâm ettim. Nefsin arzularını yapmamakta ve nefsimin
gıdâsını kesmekte, yâni az yemekte o kadar ileri gittim ki, yüzüm sararıp soldu.
Bir gün
annem bu hâlimi görünce, hasta olduğumu ve bunu saklamamamı söyledi. "Hasta
değilim." dedim. Yine ısrar etti. "Eğer bu hâlinin sebebini söylemezsen,
verdiğim sütü helâl etmem." dedi. Ben de vaziyeti olduğu gibi anlattım. Bu işin
büyüklerin yoluna girmek olduğunu söyledim. Annem, fevkalâde sevindi. Kelime-i
tevhîd okumakla meşgûl oldu. Ben, bu gizli sırrı açıklamak zorunda kaldığım için
çok üzüldüm. Durumu Emîr Gilân-i Vâşî'ye arzettim. Emîr Gilân-i Vâşî hazretleri
tebessüm edip; "Annene de bu yolda çalışmak izni verildi." buyurdu. Annem bir
müddet bu zikre devâm etti. Bir gün erkek kardeşim sahrâya gitmişti. Annem beni
çağırdı. "Oğlum, kazanı yıka ve temiz su doldur. Bu sana vasiyetimdir." dedi.
"Peki." deyip, söylediğini yapmaya başladım. Bu işi yaparken, annem abdest alıp
iki rekat namaz kıldı. Beni karşısına alıp zikre devâm etmemi söyledi. Okumaya
başladım. Kendisi de içinden zikre başladı. Bu vaziyette bir saat ya geçmiş veya
geçmemişti ki, annem birden sustu ve öylece kaldı. Baktım rûhunu teslim
etmişti."
Emîr
Gilân-i Vâşî hazretleri zâhirî ve bâtınî ilimlerde zamânın en ileri
gelenlerindendi. Şüpheli olmak korkusuyla mübahların çoğundan sakınır, dünyâlık
olan her şeyden uzak dururdu. Her işinde Allahü teâlânın rızâ-i şerîfini arardı.
Allahü teâlâdan korkması, O'nun emir ve yasaklarına riâyet etmesi fevkalâde idi.
Güzel sıfatlarla kendini süslemişti. Haram ve şüphelilerden çok sakınır, dünyâ
malına kıymet vermezdi. Çok cömerd idi. Devamlı zikr, ibâdet ve tâat ile meşgûl
olurdu. İslâmın vekarını korur, bundan tâviz vermezdi. Her hâliyle örnek
alınacak çok yüksek bir zâttı. Emîr Gilân-ı Vâşî hazretleri on dördüncü asrın
sonlarında vefât etti.
KAYNAKLAR
1)
Reşehât Ayn-ül-Hayât (Arabî); s.48
2)
Reşehât Ayn-ül-Hayât (Osmanlıca); s.75
3) El-Hadâikü'l-Verdiyye;
s.532
4)
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.10, s.120
|