EBÛ MUHAMMED BAYRAM EFENDİ
On yedinci yüzyılın
sonunda, on sekizinci yüzyılın başında Anadolu'da yaşayan âlim ve velîlerden.
Aydî lakabıyla meşhûr olan Mustafa Efendinin oğludur. Ebû Muhammed künyesiyle ve
Amâsî nisbesiyle meşhurdur. Merzifon'da doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir.
İlim ve fazîlet sâhibi bir
âileye mensûb olan Ebû Muhammed Bayram Efendi, küçük yaştan îtibâren ilim
tahsîline başladı. Zamânının ileri gelen âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri
tahsîl etti. SivaslıTefsîrî Efendi onun ders aldığı âlimlerdendir. Tahsîlini
tamamlayıp ilimde yükseldikten sonra Amasya müftülüğüne ve Sultan Bâyezîd
Medresesi müderrisliğine tâyin edildi.Müslümanların müşkillerini halledip talebe
yetiştirdi. Sonra ilmî rütbelerden mevleviyyet ünvânına yükseltildi. Medîne-i
münevvere, Trablusşam, Sofya, Konya ve Kayseri kâdılığı yaptı. Bu vazîfeleri
sırasında ilmi ve güzel ahlâkı ile insanlara örnek oldu. Onların dünyevî ve
uhrevî (âhiretle ilgili) her türlü müşkillerinin halline çalıştı. Velîlerle
görüşüp sohbetlerinde bulundu. Tasavvuf yolundan nisbet aldı. İlim ve fazîlet
sâhibi bir velî oldu. 1709 (H.1121) senesinde Konya'ya giderken Eskişehir'de
vefât etti. Orada defnedildi.
Ebû Muhammed Bayram
Efendi, güzel ahlâk sâhibi bir zât idi. Tasavvufu, tasavvuf ehlini çok severdi.
Fakirlere, hâfızlara ve diğer ilim ehline çok ikram ve ihsânlarda bulunurdu.
Anadolu'yu aydınlatmak, insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatarak
onların dünyâ ve âhirette saâdete kavuşmalarına vesîle olmak için çalışan gönül
ehli dervişleri misâfir eder, her türlü ihtiyaçlarını karşılardı. İlmin ve
âlimlerin kıymetini takdir eder onlara iltifatlarda bulunurdu. Mevleviyyeti
zamânında kendisine âid olan Sultan Bâyezîd Medresesi müderrisliğini oğlu
Mustafa Âkif Efendinin hocası Abdullah Çorumî'ye takdim etmişti. İnsanların;
"Medreseni kendi oğluna ver." demeleri üzerine onlara; "Onun hocası böyle bir
ihsâna muhtaç iken ona vermem uygun olmaz." demişti.
İnsanlara hizmet için kendi mülkü olan arâzileri kullanırdı. Fakir fukarânın
ihtiyaçlarını temin için arâzi satın alır, vakıflar ihdâs ederdi. Vakıf ve
arâzilere sâhip çıkar, rastgele kullanılmasına mâni olurdu.
Amasya kütüphânelerinde
bulunan pekçok kitabı inceler, onlarla ilgili açıklamalar yapardı. Özellikle
dînî ilimlerle ilgili kitapları yazmaya ve tashih etmeye azmederdi. Bu sebeple
onun yazdığı kitaplar yayılmıştı. Edebiyata ve Farsçaya karşı özel merakı vardı.
KAYNAKLAR
1) Kitâbü'l-Mecmû fi'l-Meşhûd
ve'l-Mesmû'; s.44
|