CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

ÇELEBİ CEMÂLEDDÎN

Anadolu velîlerinden. Doğum ve vefât târihi belli değildir. Anadolu'nun neresinde yaşadığı da kesin olarak bilinmemektedir. Babasının ismi Emir Ali Küçük'tür. Hayâtı hakkında fazla bilgi bulunmayan Çelebi Cemâleddîn, Sultan Yıldırım Bâyezîd zamânında yaşamıştır. Zamânın âlimlerinden ve tasavvuf büyüklerinden ilim öğrendi. Şeyh Âdil'den icâzet, diploma alarak, halîfesi oldu.

Çelebi Cemâleddîn, hocası hayatta olduğu müddetçe kendisine başvurulmasına rağmen, ders vermedi. Hiç kızmazdı. Dostuna, düşmanına aynı muâmelede bulunurdu. Onun bu geniş müsâmahakâr hâlini anlayamayanlar; "Bu kadar yumuşaklığın, insanlara karşı bu kadar tahammül ve sabır göstermenin mânâsı nedir?" şeklinde sözler söylediklerinde; "Hilm, yumuşaklık kılıcı, demir kılıçdan, hattâ yüz zafere sebeb olan kılıçdan daha keskindir." diye cevap verirdi. Onun hilmi, güzel ahlâkı ve yaşayışı zamânındaki insanlar arasında gıbta ile, imrenerek konuşuldu.

Hocasının vefâtından sonra ders vermeye, insanlara nasihat etmeye başladı. Meclisleri ilim, irfan ve fazilet sâhiplerinin toplandığı yer oldu. Bulunduğu her yerde hürmet görürdü. Çok ihsan ve ikramlarda bulunurdu. Sultan da kendisine pek çok ikram ve iltifatta bulundu. Evinde sabah akşam misâfirlere, komşularına, fakir, yetîm ve dullara devamlı yemek çıkardı. Yolculara yemek ve binek temin ederdi. Gezdiği yerlerde, muhtaçlara imkanları dahilinde bir şeyler vererek, onları sevindirirdi. Bâzı kimselere verdiği elbiselerini talebeleri muhâfaza etmek için yüksek fiyatla satın alırlardı. Hayır, hasenât ve iyilik yapmakta acele ederdi. Sebebi sorulduğunda; "Hayır yapmakda acele etmek lâzımdır. Tehir ve sonraya bırakmakda, çabuk geçen ömre güvenmek ve cimrilik korkusu vardır." buyururdu.

Onun büyüklüğünü anlamayanlardan biri hacca gitmek üzere yola çıktı. Yolda hırsızlar yolunu kesti. Bütün parasını aldılar. Hiç parası kalmayınca, perişan bir hâle düşüp çok mahzun oldu. Bitkin bir şekilde ağlarken, o anda birden bire Çelebi Cemâleddîn'i karşısında gördü. Elinde bulunan keseyi verip; "Bunu al ve kimseye söyleme." buyurup kayboldu. Bu sırada o şahıs, kesedeki paraları saydığında çalınan altınları kadar olduğunu gördü. Hac dönüşünde Çelebi Cemâleddîn'in dergâhına gidip, çok teşekkür etti. Onun hizmetine ve talebeleri arasına girdi. Ömrünün sonuna kadar yanından ve sohbetlerinden ayrılmadı.

Devamlı yemek verdiği, ikram ve ihsanda bulunduğu için maddî ihtiyâcı olabilir diyerek, onu seven zenginler kendisine yardımda bulunmak düşüncesiyle huzûruna geldiklerinde, düşündüklerinin aksine gâyet bolluk içinde olduğunu gördüler. Hattâ daha söze başlamadan "Allahü teâlâ, kendisi için verenlere, bire yüz ihsân eder." buyururdu.

Çelebi Cemâleddîn, elli sene insanlara doğru yolu anlattı, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirdi.

 

KAYNAKLAR

1) Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân; c.1, s.142