BÎBÎ HACERE HANIM
Hindistan'da
yetişen hanım velîlerden. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin neslindendir. Büyük âlim
Ebü'l-Hayr Fârûkî'nin hanımı olup, Şeyh Hüseyin Efendinin kızıdır. 1867 (H.1284)
senesinde doğdu. Babası şal ticâreti yaptığı için bu yüzden Hicaz'da Şalvâlâ
diye tanınmıştı.
Bîbî Hacere
Hanım babasından ilim öğrendi. Ev işlerinde çok mâhirdi. Allahü teâlâ ona olgun
bir akıl ihsân etmişti. Çokça ibâdet ederdi. Vakitlerini Allahü teâlânın zikri
ile geçirmekte olup, zamânının bir tânesi idi. Her gün Peygamber efendimize
selâtü selâmları ihtivâ eden delâil-i hayrât ve daha başka çeşitli zikirleri,
kocası Ebül-Hayr ile berâber okurdu. Ramazan hâricinde çok nâfile oruç tutardı.
Müceddidiyye yolunda en mükemmel şekliyle yetişmişti. Ebü'l-Hayr hazretleri bir
gün çocuklarına; "Vâlideniz yüksek makamlara kavuşmuştur. Bâtın halleri çok
iyidir." buyurdu. Kadınları yetiştirme işi tamâmen ona verilmişti.
Bîbî Hacere
Hanım, kırk yaşının sonlarına doğru şiddetli bir hastalığa yakalandı. Çok az
konuşabiliyordu. Gücü ve kuvveti iyice azalmıştı. Ebü'l-Hayr hazretlerine;
"Namazlarımı nasıl kılayım? Oturacak ve hareket edecek hâlim yok." dedi. O da;
"Namazlarını işâretle kıl." buyurdu. Ebü'l-Hayr hazretleri hanımının hastalığı
yüzünden devamlı mahzûn ve kederli idi. Çünkü kendisine çok hizmet etmişti.
Üzerinde çok hakkı vardı. Bir gün oğlu Zeyd Efendiye; "Zeyd! Vâliden bize çok
hizmet etti. İsterdik ki, bu hizmetlerin karşılığı olarak biraz da biz ona
hizmet edelim." dedi.
Belûcistân'ın Kutia şehrinde 1935 (H.1354) senesi seher vaktinde büyük bir
zelzele oldu. Binlerce insan bu zelzelede şehîd oldu. Bîbî Hacere Hâtun da şehîd
olanlar arasında idi.
KAYNAKLAR
1) Makâmât-ı
Ahyâr; s.542
|