AHMED CÂHİDÎ EFENDİ
Halvetiyye
tarîkatından Câhidiyye kolunun kurucusu. Evliyâ sultan. Edirneli olduğu
bilindiği hâlde doğumu ve âilesi hakkında bilgi yoktur. 1659 (H.1070)'da
Çanakkale'nin Kilidü'l-Bahr köyünde vefât etti.
Ahmed
Câhidî'nin gençliği Edirne'de geçti. Küçük yaştan îtibâren yüksek bir ilim
muhitinin içerisinde bulundu. Kısa sürede din ve fen ilimlerinde yetişti. Aynı
zamanda Cemâliye ve Uşşakiye tekkelerinde dersler alarak şeyhlik makâmına
yükseldi.
Ahmed Câhidî
Efendi bundan sonra Ehl-i sünnet îtikâdını yaymak, İslamiyetin emir ve
yasaklarını bildirmek ve talebe yetiştirmek üzere Çanakkale'nin Kilidü'l-Bahr
köyüne geldi. Burada müttekî, Allah'tan korkan takvâ sâhibi, her işinde Allahü
teâlânın emirlerini gözeten ve sâlihâ bir hanım olan Kerîme Hâtunla evlendi.
Âdem Efendi adında bir oğulları oldu.
Ahmed Câhidî
hazretleri çok cömert ve vakar sâhibi idi. Gece-gündüz Kur'ân-ı kerîm okurdu.
Âlimlerden haberleri doğru olarak naklederdi. Allah korkusundan çok gözyaşı
dökerdi. Dünyânın parlaklığına ve malına îtibâr etmezdi. Bu hâlleri sebebiyle
kısa zamanda çevresinde tanındı ve herkes tarafından sevildi. Talebeleri
çoğaldı. Kilidü'l-Bahr'de asıl tanınması ise şu hâdiseye dayanır:
Bir gün
Ahmed Câhidî Efendi, Çanakkale'ye geçmek için Kilidü'l-Bahr iskelesine geldi.
Parası olmadığı için zamânın kayıkçıları kendisini kayığa almadılar. Üzgün bir
hâlde dönüp evine geldi. Kendisini gören hanımı Kerîme Hâtun niçin gitmediğini
sordu. Câhidî hazretlerinin kayığa alınmadığını söylemesi üzerine de; "Al şu
seccadeyi de bin üzerine, Çanakkale'ye geç-gel." dedi. Bu şekilde Çanakkale'ye
geçen Câhidî Efendiyi gören kayıkçılar şaşırıp kaldılar. Böylece onun büyük bir
velî olduğunu anladılar.
Talebelerinden birisinin sohbet esnâsında kalbin ne şekilde terbiye edileceğine
dâir sorduğu suâle Ahmed Câhidî hazretleri şu cevâbı verdi:
"Tarîkatlarda asıl olan kalbin çeşitli hastalıklarından temizlenerek şifâ
bulmasını temin etmek, onu güzel sıfatlarla süslemektir. Allahü
teâlâyayaklaşmanın yolları tövbe, nefsini hesâba çekme, yaptığı işlerden gurura
kapılmama ve ümitli olmak gibi kalbî makamlarla, doğruluk, samîmiyet, ihlâs,
sabır gibi güzel hasletlerdir. Tasavvuf yolunda yürüyen kimse bu vasıflarıyla
cenâb-ı Hakk'a yaklaşırsa, mârifet ehlinden olur ve bu sûretle en yüksek
derecelere kavuşur."
Ahmed Cahidî
hazretleri bir soru üzerine de tarîkatlerde esas olan zikri dört madde halinde
özetledi.
1. Dilin
zikri: Kalpten kötülüklerin izale edilmesini sağlayacak olan cenâb-ı Hakk'ın
anılması.
2. Kalbin
zikri: Allahü teâlâyı kalpten tefekkür etmek, düşünmek ve O'nun kalbe nazar
ettiğini bilmek.
3. Nefsin
zikri: Harf ve ses yerine his ve hayâl ile içten, kalpten Allah'ı anmak.
4. Rûhun
zikri: Cenâb-ı Hakk'ın kâinâtta tecellî eden, güzel sıfatlarının netîcesine
bakarak O'nu tefekkür etmek, düşünmektir.
Bu zikir
çeşitleri kişiyi kemâl mertebesine ulaştırmak için en kuvvetli yoldur. Bunlar
tarîkatta zikir çeşitlerinin özetidir. Gayrisi teferruâttan ibârettir."
Ve
talebelerine; "Lâ ilâhe illallah, diyerek kalbinizin pasını siliniz." dedikten
sonra, şu şiiri söylerdi:
Her kelâmın âlâsı, Lâ ilâhe illallah
Cümle varın mevlâsı, Lâ ilahe illallah
Cümle derdin dermânı, koma dilinden anı
Müminlerin îmânı, Lâ ilâhe illallah
Tâliblerin şükrüdür, kalplerinin fikridir
Dillerinin zikridir, Lâ ilâhe illallah.
Devrin
Osmanlı sultanı Dördüncü Mehmed Han rüyâsında Ahmed Câhidî hazretlerini gördü.
Bunun üzerine derhâl Kilidü'l-Bahr'e gelerek onu ziyâret etti. Sohbeti ile
şereflenerek duâsına mazhar oldu. Ahmed Efendi, Sultanın hiç bir maddî ikramını
kabûl etmedi. Dördüncü Mehmed Han bunun üzerine Ahmed Câhidî hazretlerine
"Sultan" ünvânını verdi. Bundan sonra Evliyâ Sultan ve Ahmed Câhidî Sultan diye
de anıldı.
1659
(H.1070)'da vefât eden Ahmed Câhidî Kilidü'l-Bahr'de zevcesi Kerîme Hâtun'un
medfun bulunduğu türbeye defnedildi. Kendisinden 17 yıl önce vefât eden oğlu
Âdem Efendinin kabri ise türbenin dışında güney taraftadır. Câhidî Sultan,
vefâtının üzerinden üç asırdan fazla bir zaman geçmesine rağmen hâlâ gönüllerde
yaşamakta kabri ziyâret olunarak mânevî istifâdelere kavuşulmaktadır.
Ahmed Câhidî
Efendinin Dîvân ve Kitâbu'n-Nasîha adlı iki eseri Osmanlıca yazma hâlinde
İstanbul Süleymâniye Kütüphânesinde mevcuttur.
BEYİTLER
ÂKİL İSEN
Bir teferrüç eyledim bakdım cihânın yüzüne
Her neye baktım ise ibret göründü gözüme
Âkil isen can kulağın aç, nazar kıl sözüme
Bir değirmendir bu dünyâ, öğüdür bir gün bizi
Câhidî geç bu hayâlden, bakma dünyâ mâlına
Zehr olur her kim sunarsa elin anın balına
Âkil isen kıl seyâhat, git Resûlün yoluna
Bir değirmendir bu dünyâ, öğüdür bir gün bizi.
KAYNAKLAR
1) Ahmed Câhidî Efendi (Ramazan Eren, İstanbul, 1984);
s.5-39
2) Evliyânın Dilinden; s.480
3) Osmanlı Müellifleri; c.1, s.53
4) Kitâb-ün-Nasîha (Süleymâniye Kütüphânesi; İbrâhim Efendi
Kısmı, No:350)
|