ABDURRAHMÂN BİN MEHDÎ
Velî ve
hadîs âlimi. Künyesi Ebû Saîd'dir. Lü'lüi diye meşhur oldu. 752 (H.135)
senesinde Basra'da doğdu. Ezd'in veya Benî Anber'in âzâdlısı olduğu söylenir. 813
(H.198)de doğduğu yerde vefât etti. Tahsîline Kur'ân-ı kerîmi ezberlemekle
başladı. Sonra devrin büyük âlimlerinin vâz meclislerine devâm etti. Ebû Âmir
Abdülmelik el-Kâdî'nin nasîhatı üzerine hadîs ilmini tahsîle başladı. Mâlik bin
Enes, Şu'be, Süfyan bin Uyeyne ve Süfyân-ı Sevrî'den hadîs ve fıkıh ilmini
öğrendi. Hadîs ilminde çok derin bilgiye sâhib oldu. O, birinden rivâyet
yapınca, o kimse, ondan sonra hüccet sayılırdı. Hadîs rivâyetinde çok titiz
davranırdı. Yanında okunan hadîs-i şerîfin yanlış nakledilen kısımlarını hemen
söyler, araştırıldığında dediği doğru çıkardı.
Abdurrahmân
bin Mehdî hazretleri ilmiyle amel eden, İslâmı nefsinde yaşayan bir zât idi.
Kahkaha ile gülmez, sâdece tebessüm ederdi. Zamânındaki insanlar, din ve dünya
işlerinde Abdurrahmân bin Mehdî hazretlerine mürâcaat ederlerdi.
Her gece
Kur'ân-ı kerîmin tamâmını hatmedip baştan sona okurdu. Yarısını teheccüd
namazında, yarısını namazın dışında okurdu. Sohbetine ve ilim meclisine
gelenler, huzûrunda, oturdukları zaman, başlarında sanki kuş varmış gibi, gâyet
edepli ve dikkatli otururlardı. Onun bulunduğu mecliste ilim, edep ve ciddiyet
hâkimdi. Bir gün, Onun ilim meclisinde oturanlardan birisi gülmüştü. Bunun
üzerine, onu, iki ay ilim meclisine gelmekten menetti. "Bu, bizim meclisimize
iki ay gelmesin." dedi. Sonra, Allahü teâlâdan onun için af diledi. Ona şöyle
dedi: "İnsan, ilmi, göz yaşı dökerek istemeli. Çünkü ilim, insana nefsi için bir
hüccet, delildir."
Abdurrahmân
bin Mehdî hazretleri, gece sabaha kadar ibâdet etmişti. Bir ara, uykusu çok
geldi. Yatağına yattı, uyuyakaldı. Sabah namazına uyanamadı. Buna çok üzüldü. Bu
yüzden iki ay yatağa yatmadı.
Abdurrahmân
bin Mehdî hazretleri zaman zaman; "Kabrinde mü'min olarak yatana gıbta ederim,
onun gibi olmak isterim." derdi.
"Dînine
bağlı olmayan bir kimse ile arkadaşlık etmek hakkında ne dersin?" diye
sorulunca; "Böyle kişilerle beraber olma, çünkü o, sana pis veya haram bir şey
yedirebilir." buyurdu.
Ölümü
istiyen kimse hakkında sorulunca; "Dînine zarar geleceği korkusundan, ölümü
istemekte bir mahzûr yoktur. Fakat, yoksulluk, ihtiyaç, eziyet ve buna benzer
şeylerden, dolayı ölüm temenni edilmez." buyurdu.
İnsanlara
sık sık nasîhatlerde bulunur ve buyururdu ki:
"İlim
husûsunda birbirinize faydalı olunuz. Birbirinizden ilmi gizlemeyiniz. "İlimdeki
hıyânet, maldaki hıyânetten daha kötüdür" hadîs-i şerîfini kendinize rehber
edininiz."
"Bir kimse,
ilim bakımından kendinden üstün bir kimse ile karşılaşınca, bunu fırsat ve
ganîmet bilmelidir. Çünkü onun ilminden istifâde eder. Kendi dengi birisi ile
karşılaşınca, bir biriyle müzâkere eder ve birbirlerinden faydalanırlar.
Kendisinden aşağı bir kimse ile karşılaşınca, ona tevâzu gösterir ve bir şeyler
öğretir. Her işittiğini söyleyen, istisnâî ve şâz (kaide dışı) meselelere göre
konuşup anlatan kimseler, ilimde yüksek mertebeye erişemezler."
"Ehl-i
sünnet vel-cemaat îtikâdına sarıl. Ehl-i bid'at ile oturup kalkma. Onların
yanına gitmek, onlara kıymet vermek olur."
"Müminde,
küfürden sonra, yalandan daha kötü bir haslet yoktur. Çünkü yalan en şiddetli
nifak alâmetidir."
KAYNAKLAR
1) Hilyet-ül-Evliya; c.9, s.3
2) Tezkiret-ül-Huffaz; c.1, s.329
3) El-A'lâm; c.3, s.339
4) Tehzib-üt-Tehzîb; c.6, s.276
5) Tarih-i Bağdad; c.10, s.240
6) El-Lübâb; c.3, s.72
7) Tabakât-ı Hanâbile; c.1, s.206
8) Vefeyât-ul-A'yân; c.2, s.387-388
9) El-Menhel-ül-Azb-ül-Mevrûd; c.1, s.61
10) Mu'cem-ül-Müellifin; c.5, s.196
11) Miftâh-üs-Seâde; c.2, s.217,261,290,296
12) Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.63 (113)
13) Şezerât-üz-Zeheb; c.1, s.355
14) Ikd-ül-Ferîd; c.2, s.96,120
15) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.2, s.105
|