ABDULLAH BİN MUHAMMED EL-HADRAMÎ
Evliyânın
büyüklerinden. İsmi, Abdullah bin Muhammed bin Abdurrahmân el-Hadramî'dir.
Künyesi Ebû Muhammed'dir. Doğum târihi bilinmemektedir. Hadramud'da yetişen
evliyânın büyüklerinden idi. 1288 (H.687) senesinde vefât etti. Yemen'deki Selâm
şehri kabristanına defn edildi. Mezarının üstüne bir türbe yaptırıldı. Türbesi
ziyâret yeridir.
Abdullah-i
Hadramî, ilk önce Muhammed bin Ali Ba'levî'den ilim öğrendi. Maddî ve mânevî
istifâdesi çok oldu. Muhammed bin AliBa'levî kendisini çok sever ve methederdi.
Daha sonra ilim öğrenmek için Şeyh Ahmed bin Cu'd hazretlerinin ilim meclisine
devâm etti. Ondan çok istifâde etti. Tasavvuf bilgilerini öğrenip üstün hâllere
kavuştu ve icâzet, diploma aldı. Sonra Ebü'l-Gays bin Cemîl ve daha birçok velî
zâtların ders ve sohbetlerini dinledi. Çok istifâde edip yüksek mertebelere
kavuştu. Birçok kerâmetleri görüldü. İnsanlara, güzel ahlâkı öğretmek için
çalıştı. İnsanlar, çeşitli yerlerden kendisini görmeye ve sohbetlerini dinlemeye
gelirdi. Yüzlerce talebesi vardı. Allahü teâlânın kendisine ihsân ettiği
üstünlüğü ile insanlara ilim öğretti. Dünyâ ve âhiret sıkıntılarından kurtardı.
Etrâfında pekçok talebe toplandı.
Bir
defâsında peygamberlerden Hûd aleyhisselâmın kabr-i şerîfini ziyâret için yola
çıktı. Binlerce kişi onunla gitti. Bir defâsında da talebelerinden büyük bir
cemâatle, hocası Ahmed bin Cu'd'u ziyârete gitmişti. Huzûruna vardıklarında;
"Hoş geldiniz evladlarım. Yola çıktığınızdan beri melekler sizin etrafınızı
sarmışlardı." dedi.
Talebelerine
nasîhat ederken; "Sizden biriniz nerede olursanız olunuz, herhangi bir sıkıntıya
düşerse, beni vesîle ederek Allahü teâlâdan murâdını istesin. Biiznillah
istediğine kavuşur. Allahü teâlâ, velî kulları vâsıtasıyla insanların
müşküllerini çözer." buyurdu. Talebeleri sıkıntıya düştükleri zaman, Abdullah-ı
Hadramî'yi vesîle ederek, Allahü teâlâdan sıkıntılarını gidermesini istediler.
Hocalarının yetişerek, Allahü teâlânın izniyle onları sıkıntıdan kurtardığı çok
defâ görüldü.
Şöyle
anlatılır:
Ebû Mehre
adındaki zât, önceleri Sa'îd bin Îsâ'nın talebelerinin ileri gelenlerinden idi.
Daha sonra Abdullah-ı Hadramî'nin sohbetlerinde bulundu. Onun sevdiği yüksek
talebelerinden oldu. Bir zaman Ebû Mehre, ilk hocasını ziyârete gitti. Huzûruna
girdiğinde eski hocasının hâtırının kaldığını gördü. Sonra kendisinde, his, zevk
ve istek ne varsa kaybolduğunu anladı. Berâberinde amcasının oğlu vardı. O zaman
Abdullah-ı Hadramî hazretlerini vesîle kılıp, Allahü teâlâya yalvardı. O ân
Abdullah-ı Hadramî orada görüldü ve Ebû Mehre'yi düştüğü sıkıntılı durumdan
kurtardı. O da eski hâline tekrar kavuştu. Sa'îd bin Îsâ, bu durumu görünce
hayret etti. O zaman Abdullah-ı Hadramî buyurdu ki: "Bu talebenin elinden siz
tuttunuz. Fakat kalbi bizimledir." Daha sonra oradan ayrıldı.
Abdullah-ı
Hadramî hazretleri yalnız kaldığı zaman ortalığı bir nûr kaplardı. Kendisi bu
nûrda kaybolur gibi olurdu.
İmâm-ı Yâfiî
onun hakkında; "Çok kimseler rüyâda, Resûlullah efendimizin kabr-i şerîfinden,
Abdullah-i Hadramî'nin kabrine akan bir nehir gördüklerini anlatırlar. Âlimler,
bunu Resûlullah efendimizin ona yardımının çokluğuna delîl olduğunu
bildirdiler." buyurdu.
Abdullah-ı
Hadramî, vefât edeceği zaman yaklaştığında, yanında bulunanlara; "Yavrularım,
melekler âlemini görüyorum. Melekler âleminde de Peygamberimizi görüyor,
müşâhede ediyorum." dedi.
KAYNAKLAR
1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.114
2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.8, s.10
3) Tabakât-ül-Havvas Ehli's-Sıdkı ve'l-İhlas (Zebîdî); s.70
|