ABDULLAH MEKKÎ ERZİNCÂNÎ
Anadolu velîlerinden.
Büyük velî Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin halîfelerindendir. İsmi
Abdullah'tır. Erzincânî ve Mekkî nisbeleriyle tanınmıştır. Doğum ve vefât
târihleri bilinmemektedir. On dokuzuncu yüzyılda yaşamıştır.
Aslen Mekkeli olan
Abdullah Efendi, zamânının usûlüne göre çeşitli ilimleri tahsîl etti. İlimde
yüksek dereceye ulaştıktan sonra Bağdâd'da bulunduğu sırada büyük âlim ve velî,
Nakşibendiyye yolunun mürşid-i kâmili Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerini
tanıdı, sohbetleriyle şereflendi. Mevlânâ Hâlid hazretlerinin sohbet ve
hizmetlerinde bulunarak kemâle, olgunluğa ulaştı. Tasavvuf yolunda ilerleyip
yüksek mânevî derecelere kavuştu. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin
talebelerinin önde gelenlerinden oldu. Hocası ona hilâfet-i mutlaka yâni tam
icâzet, diploma verdi. İnsanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatmak ve
talebe yetiştirmekle vazîfelendirerek Erzincan'a gönderdi. Abdullah Mekkî önce
Erzurum'a uğradıktan sonra Erzincan'a gitmek üzere yola çıktı. Erzincan'a
gelirken buranın ova ve dağlarını seyredip, yanındakilere; "Allah bilir ammâ
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin bize târif buyurdukları memleket burası
olmalıdır. Buradaki bir zâtın bizde nasîbi ve emâneti vardır." dedi.
Abdullah-ı Mekkî,
Erzincan'ı şereflendirince insanlar akın akın ziyâretine geldiler. Gelenler
arasında, Terzi Baba diye bilinen Muhammed Vehbî de vardı. Abdullah Mekkî,
Muhammed Vehbî içeri girince ayağa kalktı. Onu dâvet edip yanına oturttu.
Muhammed Vehbî'ye karşı hiç kimseye göstermediği iltifâtlarda bulundu. Sonra
Muhammed Vehbî'nin durumunu öğrenmek için yanındakilere; "Bu zâtın serveti var
mıdır?" diye sordu. Oradakiler; "Hayır. Yalnız köyde, Sarıgöl'de bir bağı ile,
şehirde bir evi, birkaç parça tarlası ve terzilik yaptığı bir dükkanı vardır."
dediler. Bunun üzerine Muhammed Vehbî'yi yanına çağıran Abdullah Mekkî
hazretleri; "Oğlum! Pîr-i âzâm Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî bizi buralara gönderdi.
Bize ehline verebileceğimiz bir emâneti verdi. O emânete seni lâyık gördüm.
Kabûl edersen onu sana teslim edeyim." diye teklifte bulundu. Muhammed Vehbî,
Abdullah Mekkî'ye gönül huzûru ve teslimiyet ifâde eden bir tavırla; "Siz
bilirsiniz." cevâbını verdi. Abdullah-ı Mekkî; "Vereceğim emânet, sana çok
faydalar sağlayacak." buyurunca, Muhammed Vehbî; "Şeyh efendi! Vallâhî dünyâ
için Allah demem." cevâbını verdi. Bunun üzerine Abdullah Mekkî; "Oğlum haydi
git! Sen bulacağını buldun. Teslim edeceğim emânet de zâten bu idi." buyurarak
onun yüksek derecesini işâret etti. Terzi Baba'ya himmetle nazar ederek emâneti
tevdî etti. Terzi Baba'nın hâli derhâl değişti. Mânevî feyzler deryâsına daldı.
Bir müddet Erzincan'da
kalan Abdullah-ı Mekkî, sohbetleriyle insanların Allahü teâlânın rızâsına
kavuşmaları için çalıştı. Bu sırada onun sohbetinden ve hizmetinden ayrılmayan
Terzi Baba da tasavvuf yolunda ilerleyip evliyâlık derecesine kavuştu. Abdullah
Mekkî, Terzi Baba'nın olgunluğa erdiğini görerek, ona hilâfet verdi.
Yerine Terzi Baba'yı
bıraktıktan sonra Erzincan'dan ayrılarak Erzurum'a, oradan da Kudüs'e gitti.
Mukaddes makamları ve büyüklerin kabirlerini ziyâret ettikten sonra Mekke-i
mükerremeye ulaştı. Orada yerleşip Nakşibendiyye yolunun Hâlidiyye kolunun
yayılması ve insanların bu mânevî yoldan faydalanmaları için gayret sarf etti.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri hayatta olduğu müddetçe Abdullah-ı Mekkî'nin
ihtiyaçlarını Süleymâniye, Şam ve Bağdâd'dan gönderdi. Hac ibâdetini yerine
getirmek için gidişinde onun misâfiri oldu.
Abdullah-ı Mekkî, Mekke'de
kaldığı müddet içinde pekçok âlim ve evliyâ ile karşılaşıp, sohbet etti. Sayısız
talebe yetiştirdi. Hac ibâdetini yerine getirmek için gelen Şeyh Süleymân bin
Hasan Kırîmî sohbetinde kemâle, olgunluğa erdi.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî
hazretleri bir hac ibâdeti sırasında Abdullah-ı Mekkî'ye iltifât edip; "Bu defâ
hacca seni ziyâret için geldim." buyurdu. Uzun seneler Mekke-i mükerremede kalıp
insanların dünyâ ve âhiret seâdetine kavuşması için çırpınan Abdullah-ı Mekkî,
yerine talebesi Şeyh Süleymân bin Hasan Kırîmî'yi bıraktıktan sonra Mekke-i
mükerremede vefât etti.
Süleymân bin Hasan Kırîmî
onun yerine irşâd, insanlara doğru yolu gösterme faâliyetine devâm etti.
Abdullah-ı Mekkî Erzincânî
büyük âlim, ilmiyle amel eden, fazîlet sâhibi velî bir zat idi. Dünyâ ve ona âid
olan her şeyden kesilerek, vatanını ve yakınlarını bırakıp İslâmiyetin emir ve
yasaklarını anlatmak için çeşitli memleketleri dolaştı. Evliyânın büyüklerinden
olup, sekr, cezbe ve mânevî sarhoşluk hâli ile fenâ makamlarını geçmiş,
evliyâlığın en yüksek makamlarına kavuşmuştu. Birçok kimse de ondan feyz alıp,
gösterdiği yolda ilerleyerek velîlerden olmuşlardı.
KAYNAKLAR
1) İslâm Meşhurları Ansiklopedisi; c.1, s.168
2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.18, s.260,261
3) Erzincan Târihi; c.2, s.278,279
4) Şems-üş-Şümûs Tercümesi; s.107
5) Mecd-i Tâlid Tercümesi; s.107,108
6) Osmanlı Târihi Ansiklopedisi; c.6, s.151
|