1700 İstanbul andlaşması hilâfına, Osmanlı
topraklarına giren Rusya’ya karşı 1711’de üçüncü Ahmed Han zamanında sadrâzam
Baltacı Mehmed Paşa serdârlığında yapılan meşhur sefer. 1700 yılında Osmanlı
Devleti ile andlaşma imzalayan Rusya, Azak denizinde ve Polonya’ya (Lehistan’a)
âid olması gereken Ukrayna topraklarında serbest hareket etme imkânı bulmuş,
Kırım hanlığını tehdîd eder hâle gelmişti. Sıcak denizlere inmek için çalışan
ve genişleme siyâseti güden çar birinci Petro, Osmanlı Devleti’ne bağlı
Kırım’da, Or Kapı’dan on iki saatlik mesafede Komenka adlı bir kale inşâ
ettirdiği gibi, Samarak suyunun Özi’ye katıldığı yerde Yeni Kale, Azak
kalesinin kırk mil berisine de Taygan Kalesini yaptırmıştı. Ayrıca, Ukrayna
taraflarında Bender kalesine sekiz saat mesafede Raşkova kalesini, Yaş’ın
karşısına İstekin kalesini inşâ ettirmiş, Hotin ve Kamaniçe kalelerine de
külliyetli mikdârda Rus askeri yerleştirmişti. Rus çarlığının, Osmanlı
Devleti’nin kuzey sınırları boyunca giriştiği bu askerî hazırlıklar, doğrudan
doğruya devleti tehdîd etmekteydi.
Yine bu yıllarda İsveç kralı Demirbaş Şarl,
Rusya içlerine dalıp Ukrayna’ya kadar inerek, Harkov’un güneybatısındaki
Paltova’da çarın sayıca çok üstün ordusuyla karşılaştı ve giriştiği muhârebede
büyük bir yenilgiye uğradı. Bu yenilgi yeni bir siyâsî gelişmeye yol açtı
(1709). Bu muhârebede esir olmaktan zor kurtulan Demirbaş Şarl ve bir mikdâr
askeri, memleketlerine dönüş yolları Ruslar tarafından kapatıldığı için,
kendilerine yardım eden Ukrayna kazakları hatmanı Mazeppa’yla beraber,
Dinyester’t geçip Osmanlı Devleti’ne iltica ettiler.
Bunu fırsat bilen Rus orduları, Demirbaş
Şarl’ı tâkib etme bahanesiyle İstanbul andlaşması hilâfına Osmanlı topraklarına
girdiler. Sınırdan kırk sekiz saatlik mesafeye kadar gelip, Aksu kıyısında,
Boğdan-Çernoviç’de ve Kırım-Çekçeken geçidi taraflarını yağma edip geri
çekildiler.
Rusların Osmanlı topraklarını yağmalaması,
sultan üçüncü Ahmed Han’ı çok öfkelendirdi ve özür dilemeye gelen Rus elçisini
huzurundan kovdu. Topladığı olağanüstü bir mecliste durumu müzâkere etti.
Mecliste alınan karardan sonra, şeyhülislâm Paşmakcızâde Seyyid Ali Efendi’nin
verdiği fetva ile Rusya’ya harb îlân edildi (20 Ekim 1711).
Bu karar üzerine Rusya’daki Osmanlı
tüccarlarının memlekete selâmetle dönmeleri için Rus elçisi Tolstoy ve yetmiş
kadar maiyyeti tevkif edilerek Yedikule’ye hapsedildi. Derhâl savaş
hazırlıklarına başlanarak eyâletlere emirler gönderildi.
Sefer
mevsimi gelinceye kadar Rusya’nın yıpratılması düşünülerek, kış aylarında Rusya
içlerine akın hareketleri için Kırım hânına emir gönderildi. Bu emir üzerine,
Devlet Giray Han komutasındaki Kırım kuvvetleri Ukrayna içlerine yayıldılar.
1711 yılının Ocak-Şubat aylarında yapılan ve Harkov’a kadar uzanan bu akın
sonunda, otuz iki şehir tahrib edilip iki yüz kadar müstahkem mevki ele
geçirildi. Baharın ilk aylarında da Bucak Tatarları ile Kalgay Mehmed Giray,
İsveçli Orlik ve Kazak Potocki adlı voyvodalar ile Podolya üzerine ikinci bir
akın yaptı. Rus seferi için serdâr-ı ekrem tâyin edilen sadrâzam Baltacı Mehmed
Paşa ise, Ordu-yı hümâyûnla 9 Nisan’da Dâvudpaşa’dan hareketle, 21 Mayıs’da
Edirne’ye ve 15 Haziran’da Isakçı köprüsüne vardı. Baltacı Mehmed Paşa 19
Haziran’da Kartal’da yeniçeri ağası Yûsuf Paşa, Kırım hanı Devlet Giray Han ve
sadâret kethüdası Antalyalı Osman Ağa ile savaş plânı üzerinde müşavere etti.
Bu toplantıdan sonra, Rusların Bender’e saldırmak ihtimâli göz önünde tutularak
ordu-yı hümâyûnun Prut kıyısı boyunca kuzeye doğru ilerlemesi ve Rus
ordusu ile karşılaştığı yerde savaşı kabul etmesi kararlaştırıldı. Devlet Giray
Han, 20-30.000 Tatar askeriyle öncülerin başında, 10 Temmuz günü hareket etti.
Asıl ordu da onu takiben plâna göre ilerliyordu. Bu şekilde yol alan ordu, 14
Temmuz’da Kekeçağzı’na, 18 Temmuz’da da Han tepesine dört saat mesafedeki Bahul
menziline gelip buraya kondu.
Osmanlı Devleti savaş îlân ettiğinden beri
Rusya da boş durmamış, Osmanlı sınırları içindeki hıristiyan tebeayı
ayaklandırmak için tahriklere başlamıştı. Rusların Ortodoks olmaları ve Rus
çarının da Ortodoks hıristiyanlarının hâmisi olduğunu îlân etmesi, Osmanlı
Devleti’ne bağlı ve kendileri de Ortodoks olan Eflak ve Boğdan beylerini de
Rusya’ya meylettirmişti. Nitekim Boğdan voyvodası Dimitri Kantemir, Ruslarla
Yaroslav muahedesini imzalayarak, topraklarını genişletmek şartıyla Rusya’ya
tâbi prensliği kabul etti. Ayrıca Rus çarı Osmanlı Devleti’ne harb îlân edip
Boğdan’a girer girmez, Kantemir de henüz bağlı olduğu Osmanlı Devleti’ne isyân
ederek asker ve zahire ile Ruslara yardım edecekti. Eflak voyvodası Brankovan
ise, Rusya’ya meyletmekle beraber, Boğdan beyi gibi muahede imzalamamış,
tedbirli hareket edip, vaziyeti tedkîk ile icâbında otuz bin askerle yardım etmeyi
ve zahire vermeyi gizlice taahhüd etmişti.
Nitekim Rus öncü kuvvetleri kumandanı
Şeremitiyev, Dinyester yakınlarına geldiğinde, Boğdan beyi Kantemir’den Osmanlı
ordusunun on gün önce Edirne’den yola çıktığını belirten ve kendisine yardımcı
kuvvetler gönderilmesini isteyen bir mektup aldı. Yaş’a bir mikdâr Rus askeri
gönderdikten sonra Osmanlılardan evvel İsakçı’yı tutmak üzere yola çıkan
Şeremitiyev, Osmanlı ordusunun kendisinden evvel isakçı’ya geldiğini öğrenince,
Yaş’a çekilip, durumu çar’a bildirdi. Bunun üzerine çar büyük bir orduyla Yaş’a geldiyse de, Osmanlı ordusunun
muntazaman ilerlemesi karşısında korkan Eflak voyvodası Brankovan’dan, erzak
yardımı görmedi. Erzak sıkıntısını gidermek için Kantemir’in teklifiyle İbrâiI
ve Falcı’daki Osmanlı erzak depolarını ele geçirmek gayesiyle yedi bin kişilik
bir süvari kolunu bölgeye gönderdi ve kendisi de ordu ağırlıklarıyla ilerlemeye
başladı.
Halbuki Baltacı Mehmed Paşa komutasındaki
yüz yirmi bin kişilik Osmanlı ordusu süratle gelerek, Rus çarı daha Dinyester
kıyılarındayken, Prut nehrinin sağ tarafına geçmek üzere Kırım hanlığı
kuvvetleriyle birleşerek Falcı mevkiine yürümüştü. Osmanlı serdâr-ı ekremi
Baltacı Mehmed Paşa ise, Falcı geçidinden bir buçuk saat mesafede durup, orduyu
Falcı sahiline geçirmek için köprü kurmaya başladı. Düşman öncüleri buna mâni
olmak istedilerse de muvaffak olamadılar. Bu suretle Osmanlı ordusu Prut
nehrinin karşı tarafına geçti. Bu sırada düşman öncülerinin geri çekilme
hareketini sezen Baltacı Mehmed Paşa, kuvvetli bir süvari kolunu ileri
göndererek Ruslara ağır kayıplar verdirdi. Diğer taraftan Kırım hanı Devlet
Giray da, 20 Temmuz günü Rus nakliye kollarını basarak epeyce zâyiât verdirdi.
Ayrıca çeşitli eşya ile dolu 600 arabayı da ele geçirdi. Bu suretle Rus ordusu
ağırlıklarını tamamen kaybetti. Öğleden sonra Rus askerine verilen istirâhatten
faydalanan Devlet Giray, Tatar birlikleriyle Yaş yolunu kesince, Rus ordusu çok
kötü duruma düşürüldü. Kuzey yâni ric’at hattı, Kırım atlıları; sağ kanat da
Çerkez Mehmed ve Sâlih paşaların emrindeki sipahiler tarafından tutulunca, Rus
ordusu artık tamamen sıkıştırılmış bulunuyordu. Ruslar ilk gün yalnız topçu
desteği olmadan açıktan yapılan yürüyüşü yeniçerilerin gayretsizliği sebebiyle
durdurmaya muvaffak oldular. Fakat bu çarpışmalar sonunda, çarın hareket
imkânları da tamamen
önlendi. Prut ırmağının karşı kıyısına da Cin Ali Paşa komutasındaki Bender
askerleri yerleştirilince, çevirme işi tamamlanmış ve Osmanlı topçusunun
mevzilere girmesiyle de Ruslar büyük zayiatlar vermeye başlamışlardı.
Ordusunun gıdasızlık yüzünden fena bir
durumda olduğunu, çenberden kurtulmanın imkânsızlığını ve zayiatının da git
gide artmakta olduğunu gören Petro, bir meclis topladı ve bu meclisde Türklere
sulh teklifinde bulunmayı kararlaştırdı. Çarın müsâdesiyle mareşal Şeremitiyev
bir mektup yazarak, resmen sulh teklif etti. Baltacı Mehmed Paşa mektubu
getiren Rus subaylarının karnını doyurup tevkif ettirdi ve Rus ordusunun
bombardıman edilmesini, top ateşine fasıla verilmemesini emretti.
Bunun
üzerine Şeremitiyev, ikinci bir mektup yazarak daha ziyâde kan dökülmeksizin
sulh için bir karar vermesini Baltacı Mehmed Paşa’ya tekrar rica edip, aksi
takdirde canla başla tekrar harb edeceklerini bildirdi. Serdâr-ı ekrem 21
Temmuz’da Şeremitiyev’den ikinci mektubu aldıktan sonra bu hususu görüşmek için
Kırım hanı ve ordu erkânını toplayıp, sulh yapılıp yapılmaması hakkında
görüştü. Topladığı hey’ete; “Rus çarı sulh istiyor ve her ne talep edilirse
vermeyi kabul ediyor, ne dersiniz? Arzumuz gibi hareket ederse sulhe mi müsâade
edelim, yoksa amanına bakmayıp harbe mi devam edelim?” diye sordu. Kırım hanı
sulhe muhalif olmasına rağmen, ordu erkânının ekserisinin; “Eğer istediğimiz
kaleleri bize teslim eder ve tekliflerimize razı olursa sulh yapmak kazançtır.
Ayrıca yeniçeriler arasında savaşa karşı bir isteksizlik sezilmesi ve mâzallah
fena bir durumda savaşın bozgunla netîcelenme ihtimâli vardır. Bizim
istiyeceğimiz kalelerin her biri bin bir müşkilâtla elde edilir. Hazır bu kadar
kaleler zahmet ve meşakkatsiz ele geçecek iken bunu kabul etmezsek, Allah
muhafaza etsin, çekilmek ihtimâli vardır” diye mukabele ettiğinden sulhe karar
verildi. Ertesi gün ordugâha davet edilen Rus murahhası Petro Şafirof ile
görüşmelere başlandı.
Bu
andlaşma sırasında Rus çariçesi Katherina ile Baltacı Mehmed Paşa’nın
buluşmaları tamamen hayâl mahsûlüdür. Katherina ne Rus ordugâhından çıkmış, ne
de serdâr-ı ekrem veya başka bir Türkle yüzyüze gelmiştir. Esasen Baltacı
Mehmed Paşa’nın Katherina ile buluştuğu rivayeti yeni bir şeydir ve o zamanki
hiç bir Türk ve Avrupa kaynağında böyle bir iddia yoktur. Prut seferi sırasında
Rusların ve Türklerin tuttukları rûznameler ve sefere iki taraftan katılan
şahısların bir çok hatırat, rapor ve şehâdeti günümüzde incelendiği hâlde
bunların hiç birinde îmâ yoluyla olsun, Katherina ile serdâr-ı ekrem Baltacı
Mehmed Paşa’nın yüz yüze
geldikleri dahi söylenmemiştir. Prut seferinden hemen sonra Baltacı’yı
sadâretten düşürmek için olmadık iftiralarda bulunanlar bile, böyle bir iddiada
bulunmamışlardır. Sonradan, bir Osmanlı paşasının edeb, ahlâk ve
vatanperverliğini hayâl dahi edemeyip kendileri gibi basit birer insan sanan
romancılar, Baltacı-Katherina buluşması tasavvur etmişler ve bu hayâli buluşma
da ilmî olmayan bâzı kitaplarda yer almıştır.
Rus murahhası Petro Şefirof’la yapılan
görüşmeler sonunda 21 Temmuz 1711’de Rusya’nın; daha önce Osmanlılardan aldığı
Azak kalesini iade etmesi, Türk
sınırına
yaptığı bütün kaleleri yıkması ve içindeki mühimmatı Türk ordusuna teslim
etmesi, hiç bir suretle Lehistan ve Ukrayna’nın Lehistan’a tâbi kısımlarına
karışmaması şartıyla andlaşma imzalandı. Bu andlaşmayla Ruslar daha önce
indikleri Azak denizinden uzaklaştırılarak uzun bir müddet için Karadeniz’e
inme hayâllerine son veriliyordu.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Îzâhlı
Osmanlı Târihi Kronolojisi; cild-4, sh. 3 v.d.
2) Büyük Türkiye Târihi; cild-6, sh. 273 v.d.
3) Osmanlı Târihi; cild-4/1, sh. 76
4) Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye;
cild-1 sh. 313
5) Osmanlı İmparatorluğu Târihi; cild-10, sh.
200
6) Rehber Ansiklopedisi; cild-14, sh. 227
7) Prut Seferi (Genel Kurmay Basımevi,
Ankara-1981)