Osmanlı
Devleti’nde pâdişâhlar ve hânedân tarafından kurulan vakıf müesseselerinin
idaresinden mes’ûl teşkilât. Osmanlı Devleti’nin kurulup gelişmesinden sonra,
idaresi altında bulunan memleketlerdeki vakıfların sayımı yapıldı. Daha sonra
fethedilen yerlerde de pek çok vakıf kurularak, sayısı artırıldı, idaresine de
büyük önem verilerek vakıflara nâzırlar ve müfettişler tâyin edildi.
Sultan
Orhan Gâzi, Bursa’da yaptırdığı câmi ve zaviye
vakıflarının nezâretini 1358’de vezir Sinân Paşa’ya verdi. Sinân Paşa ilk evkaf
nâzırı oldu. Sultan Yıldırım Bâyezîd Han saltanatı sırasında, her vilâyete bir
Ahkâm-ı şer’iyye müfettişi tâyin edildi. Vakıfların ve nâzırların kontrolü de
bu müfettişler tarafından yapıldı. Çelebi Sultan Mehmed devrinde ise şer’î
hâkimlerin nâzırlığına bakmak üzere Hâkim-ül-hükkâm-il-Osmânî ünvânı ile
Mevlânâ Celâleddîn Muhammed tâyin edildi. Vakıfların umûmî nezâretini de o
yürüttü.
Fâtih
Sultan Mehmed Han İstanbul’da yaptırdığı vakıflarının nezâretini 1463’de
vezîriâzam Mahmûd Paşa’ya, 1467’de de vezîriâzam İshak Paşa’ya verdi. Bu
târihten îtibâren sadrâzamların nezâretini şart kılmış olan vakıfların genel
idaresi demek olan Sadrıâlî nezâreti başladı. Bundan sonra bu nezâretin iş
hacmi genişledi ve nezâret, Reîsülküttâblar tarafından idare edilmeye başlandı.
Sultan
İkinci Murâd han ve Fâtih Sultan Mehmed Han’ın pâdişâhlıkları zamanında her
vilâyet için birer Müfettiş-i evkâf-ı rûmiye tâyin edildi. Bununla beraber
vakfiyelerdeki tasdiklerden anlaşıldığına göre, vakıfların nâzırlığını kazasker
olan âlimler yürütmüştür.
Sultan
İkinci Bâyezîd Han İstanbul’daki ve diğer vilâyetlerdeki vakıfların nâzırlığını
1506’da şeyhülislâm Alâeddîn Ali Efendi’ye verdi. Böylece şeyhülislâm nâzırlığı
da başladı. Şeyhülislâm nezâreti, şeyhülislâma tahsis edilen vakıfların umûmî
nezâreti demektir. Âlimler, şeyhler ve bunlara mensûb kişiler, kurdukları
vakıfların nâzırlığını şeyhülislâma tahsis etmeleri sebebiyle şeyhülislâmın
nezâreti daha da genişledi. Bu sebeble tezkereci denilen vazifeliler tarafından
idare edildi.
Kanunî
Sultan Süleymân Han’ın hanımı Haseki Sultan, İstanbul’da yaptırdığı câmi,
medrese, imâret gibi vakıf eserlerin nezâretinin kapı ağası Hadım Mehmed Ağa’ya
verilmesini şart koşması üzerine, 1545’den îtibâren Kapı ağası nezâreti çıktı.
Kapı ağası nezâreti İstanbul’da Saray-ı hümâyûn kapı ağalarının nezâreti şart
kılınan vakıfların umûmî idaresidir. Harem-i hümâyûnda sultanlar, sultan
hanımları, kapı ağaları ve mensubları kurdukları vakıfların nezâretini kapı
ağalarının yürütmesini şart koşmuşlardır. Böylece kapı ağası nezâretinin iş
hacmi arttı. Bu sebeble bu nezâreti kapı halîfesi olan kişiler idare
etmişlerdir. 1586’da pâdişâhın emri ile dârüsseâde ağası Habeşî Mehmed Ağa
Evkâf-ı haremeyn nâzırı oldu. Böylece Haremeyn nezâreti başladı. Bu nezâret, gelirlerinin
bir kısmını yâhud da asıl maksadın ortadan kalkması sebebiyle, hâsılatının
Mekke ve Medine fakirlerine verilmesi şart koşulan vakıfların genel idaresini
sağlayan bir kuruluş idi. Bu nezâretin kuruluşundan sonra pâdişâhlar, sultan
hanımlar ve paşa vakıfları ile dârüsseâde ağaları ve mensubları vakıflarının
nezâretleriyle birleşerek çok önem kazandı, iş hacmi genişledi. Bu birleşmenin
sağlanmasından sonra Evkâf-ı hümâyûn nezâreti dört me’muriyetle idare edilmeye
başlandı.
Bunlar:
1- Evkâf-ı haremeyn müfettişliği: 1586’da kuruldu. Vazîfesi; Haremeyn
vakıflarını ve diğer bütün vakıfların hukukî mes’elelerini ve işleyiş tarzını
teftiş etmekidi.
2- Evkâf-ı haremeyn muhasebeciliği: Dârüsseâde ağalarının gözetimi
altında bulunan bütün vakıfların vakfiye ve te’sis maksadlarını tescil eden,
vakıfları vakfiye şartlarına göre yöneten ve muhasebelerini tutan mühim bir
me’mûriyet idi.
3- Evkâf-ı haremeyn mukâtaacılığı: Haremeyn vakıflarından mukâtaaya
bağlanan bütün vakıf arazi ve binaların kayıtlarının tutulması, vergi ve diğer
gelirlerinin toplanması, ferağ ve intikallerinin sağlanması ile görevli
me’mûriyet.
4- Dârüsseâde yazıcılığı: Dârüsseâde ağalarının yazışmalarını
yürüten büro.
Bu
nezâretlerden sonra İstanbul, Galata, Üsküdar, Eyüb kâdılarının, kaptan Paşa ve
yeniçeri ağalarının, sekbanbaşı, bostancıbaşıların nezâretleri kurularak,
İstanbul’da Evkaf nezâretinin sayısı on ikiye çıktı. Bunların en büyüğü
Haremeyn evkaf nezâreti idi.
Vakıf
hizmetlerinin genişlemesi, idâresinin yaygınlaşması üzerine sultan birinci
Abdülhamîd Han yeni bir Evkaf nezâreti kurdu. 1774’de kurulan bu Evkaf nezâreti
mütevvelî kaymakamlığı, evkaf kitabeti ve ruznâmçe kitabeti adıyla üç bürodan
meydana gelmekte idi. Bir müddet sonra buna bostancıbaşı ve harem-i hümâyûn
evkaf nezâretleri de eklendi. 1777’de idaresi darbhâne nâzırlarına verildi.
Sultan İkinci Mahmûd Han’ın pâdişâhlığına kadar büyük bir gelişme gösteren bu
müessesenin, kontrolü altına aldığı vakıfların sayısı 1814’de elliye ulaştı.
Yeniçeriliğin kaldırılması ile onlara âid vakıflar da evkaf nezâretine
devredildi. Evkâf-ı hamîdiye ve Evkâf-ı mahmudiye çok büyüdü. Darbhâne
nâzırlarının da bu vazifeyi artık yürütemiyeceği anlaşıldığından, 13 Ekim 1826’da
Evkâf-ı hümâyûn nezâreti adıyla bir nezâret kuruldu.
Evkâf-ı
hümâyûn nezâreti ilk kurulduğunda; kesedârlık, zimmet halîfeliği, sergi
halîfeliği ünvanlarıyla üç dâireden müteşekkil idi. Kesedârlık idaresi nezârete
bağlı bütün vakıfların ilâmlarına, takrirlerine ve inhalarına âid işleri
yürütmekle vazifeli idi. Zimmet halîfeliği, vakıfların mukâtaalarını,
zabıtnamelerini, sarraflardan alınacak kefalete bağlı borç tahvilleri ile
ilgili işlemleri yürütmek, kira mukavelelerini düzenlemek, tahsilatı yapmak ve
muhasebe kayıtlarını kontrol etmekle vazifeli idi. Sergi halîfeliği ise;
Evkâf-ı hümâyûn nezâreti hazînesine gelen paraları almak, vakfiye gider
bütçesini hazırlamak ve vakıf bütçesine göre günlük harcamaları yapmakla
vazifeli idi.
1830’dan
îtibâren bostancıbaşı, hazînedârbaşı, kilercibaşı, saray-ı cedîd ağalarının
nezâreti altında bulunan vakıflarla birlikte Evkâf-ı hümâyûna bağlandı. 1831’de
defterdâr-ı şıkkı evvel, reisülküttâb ve İstanbul, Galata, Eyüb, Üsküdar
kâdıları ve Haremeyn müfettişi ile saray ağası nezâretlerinde bulunan 632
vakıf, yine Receb Kaptan Paşa ve Çavuşbaşı sadrıâlî nezâretlerine bağlı bulunan
vakıfların idaresi, Evkâf-ı hümâyûn nezâretine bağlandı. Böylece nezâret işleri
çok genişledi. İşlerin yürütülmesi için; Tahrîrât başkâtibi, Mülhakat gedikleri
kâtibliği, Rûznâmecilik adlarıyla üç me’mûriyet daha kuruldu.
1834’den
îtibâren Haremeyn vakıflarına âid işler için ayrı bir müdürlük kuruldu. 1835’de
Anadolu ve Rumeli vilâyetleri merkezlerinde Evkâf-ı hümâyûn ve Haremeyn
nezâretleri tarafından Muaccelât nâzırı ünvânı ile birer vakıflar müdürü tâyin
edildi. Böylece 1836’dan îtibâren vakıfların taşra teşkilâtı kuruldu. Aynı sene
İstanbul, Üsküdar ve Galata beldelerine akan sular umumiyetle hayır sever
kimseler tarafından vakıf yoluyla getirildiğinden, su nezâretinin de Evkâf-ı
hümâyûn nezâretine bağlanması zarurî görüldü. Boğaziçi ve Haliç’de seyr ü sefer
yapmak için Evkâf-ı hümâyûn nezâretinin muhtelif iskelelerde yaptırdığı Pazar
kayıklarının artması üzerine, bunların idaresi için 1837’de nezâret merkezinde
Kayıkçılar kitabeti ve on yerde Kayıkçılar kethüdâlığı kuruldu. 1838’de Evkâf-ı
hümâyûn, nezâreti ile Tophâne-i âmire nezâreti birleştirildi. Aynı sene
Haremeyn evkaf nezâreti de Evkâf-ı hümâyûn nezâretine bağlandı.
Evkâf-ı
hümâyûn nezâretinin Darbhâne nezâreti ile birleştirilmesi ve ayrıca Haremeyn
vakıflarının da bu nezârete bağlanması neticesinde Evkâf-ı hümâyûn nezâreti
büyük önem kazandı. Bu gelişmeler üzerine bir müsteşarlık kuruldu.
Evkâf-ı
hümâyûn ile Evkâf-ı haremeyn nezâretlerinin birleştirilmesi üzerine, taşrada
Evkâf-ı hümâyûn ve Evkâf-ı muaccelât nâzırlarının fazla mikdârda olması
sebebiyle bunlarda birleştirildi. Muaccelât müdürü ünvânıyla vilâyetlere ve
önemli sancak merkezlerine birer vakıflar müdürü tâyin edildi.
Evkaf
nezâreti, 1838’de bir aralık Tophane ve Darbhâne nezâretlerine bağlandı.
1839’da büsbütün başlı başına bir yönetim hâline getirildi. Aynı zamanda
kabîneye de alınmak suretiyle Osmanlı Devleti’nin önemli nezâretlerinden biri
oldu. Evkaf nezâretinin taşra kuruluşları ise; önce muaccelât, sonra evkaf
müdürlüğü adını aldı. Bu nezâretin açtığı rüşdiye sayısı artınca, bünyesinde
bir de Mekâtib-i rüşdiye nâzırlığı kuruldu. Bir müddet sonra Evkaf nezâretinden
ayrılan bu nâzırlık, Maârif-i umûmiye nezâreti olarak teşkilâtlandırıldı. Evkaf
nezâreti, 1921’de Teşkîlât-ı esâsiye kânununa göre Ankara’da kurulan Türkiye
Büyük Millet Meclisi hükümetinde, Şer’iyye ve evkaf vekâleti olarak kuruldu.
1924 Anayasası’na göre de başbakanlığa bağlı bir genel müdürlük hâline getirildi.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti’nin Târihçe-i
Teşkilâtı (İbn-ül-Emîn Mahmûd Kemâl ve Hüseyn Hüsâmeddîn, İstanhul- 1335) ,
2) Osmanlı Târih Deyimleri; cild-1, sh. 570
3) Büyük Türkiye Târihi; cild-10, sh. 337
4) Sâlnâme-i Devleti Aliyye-i Osmâniyye
(İstanbul 1312); sh. 392