Bugünkü
Romanya’nın batısını meydana getiren bölgeye Osmanlı Devleti’nin verdiği isim.
Asıl ismi, Macarca Erdely; Romence, Ardeal; Sırp, Yunan ve Bulgar dillerinde
Erdel olarak geçen bölgenin ismi, daha sonraları Transilvanya olarak geçer.
Erdel; doğuda Boğdan, güneyde Eflâk, güney batıda Demirkapı ile ayrıldığı
Banat, batıda Macaristan ve kuzeyde bir kısmı Erdel’in olan Marmaroş eyâleti
ile çevrilidir. Erdel arazisi ihtiva ettiği bölümler ile birlikte, ayrı bir
grup teşkil eden ve üç taraftan Karpatlar ile Transilvanya Alpleri’nin
çevrelediği bir havzadır.
Erdel’in
en eski sakinleri M.Ö. 2000 sonlarında yaşıyan Traklar ve daha sonra bunların
bir kolu olan Daklar idi. Daklar müstakil bir devlet kurdular. 102 ve 106
senelerinde Roma imparatoru Traianus, Daklar’ı yenerek, bölgeyi topraklarına
kattı. Transilvanya, Roma İmparatorluğu’nun Dacia eyâletini meydana getirdi.
Roma hâkimiyeti 271 senesine kadar sürdü. Üçüncü asırdan îtibâren Erdel’e bir
çok kavimler yerleşti ise de, bunlardan hiç biri devamlı iz bırakmadı. Erdel,
Gotlar’dan sonra, Hunların hâkimiyeti altına girdi. Beşinci asırda Hunlar
bölgeden çekilince, Gepitlerin eline geçti. Daha sonraları bölgeye Avarlar,
Slavlar hâkim oldular. 895’de Karpat havzasına gelerek yerleşen Macarlar
Erdel’i yavaş yavaş işgal etmeye başladılar. Szent Istvan, Macar krallığını
kurunca bir piskoposluk te’sis ederek kilise teşkilâtı ile krallık
müesseselerini kurdu. Erdel, Macarların hâkimiyeti altında iken Sekel, Peçenek
ve Kuman kabileleri bölgeye gelip yerleştiler. 1241 yılında Macaristan ile
birlikte Moğol istilâsına uğrayan Erdel’e, Arpad sülâlesi hâkim oldu ve
Macaristan kralına sıkı bir şekilde bağlandı. On üçüncü asrın sonlarına doğru
Macar kralı beşinci İstvan kendisini aynı zamanda Erdel kralı îlân etti. On
dördüncü asırda Arpadların yerine Erdel’e, Anjou hânedânından Karoly Robert,
sonra oğlu Napy Loyos sâhib olunca, krala âid eyâletler kaldırılarak yerine,
feodal eyâletler kuruldu. Kral 1365’de çıkardığı bir tamim ile serf yâni
toprakla beraber alınıp satılan köylüleri kuvvetli bir şekilde arazi
sahiplerine bağladı. Bu karar Erdel’de karışıklıklara sebeb oldu ve Macaristan’a
bağlı Eflâk ile Boğdan voyvodaları, bölgeye akınlarda bulundular. Ayrıca
Ulahları teşkîlâtlandırarak Erdel kralına karşı mücâdeleye sevk ettiler.
Osmanlı
Devleti ile Erdel arasında ilk temas on dördüncü asrın ikinci yarısında
başladı. İlk plânlı Osmanlı taarruzu Âşık Paşazade Târihi’nde 1391 senesinde
olduğu yazılıdır. Yıldırım Bâyezîd Karaman seferinde iken Eflak prensi
Marça’nın Osmanlı hudud köylerine saldırması üzerine Niğbolu tarafına geçerek
akıncı kuvvetlerini Eflak tarafına sevketti. Sırmaya mıntıkasına kadar yayılan
bu akınlara karşılık, Macar ve Bosnalılar hiç bir müdâhalede bulunmadı. Sultan
Çelebi Mehmed devrinde Banat ve Demirkapı’dan geçilerek Erdel’e düzenlenen
büyük sefere Erdel voyvodası karşı koydu ise de, Hotsek civarında mağlûb oldu.
Erdel’e 1426 senesinde ikinci, 1432’de ise, Eflak beyi Vlad Drakul ile
Evranoszâde Ali Bey kumandasında üçüncü Osmanlı akını düzenlendi. Bir süre
sonra Erdel’deki Macar köylüsü ile Ulahlar, kötü sosyal ve iktisadî şartlar
altında bulundukları için asilzadelere ve kiliseye karşı ayaklandılar. Bunun
üzerine 1437’de imtiyazlı sınıflar tarafından kurulan bir meclis, Macar köylüsü
ile Ulahları siyâsî hayâttan uzaklaştırdı ve Macar asilzadeleri Sakson ile
Sekellerin birleşmeleri için karar aldı.
1437’de
ilk defâ olarak bir Osmanlı pâdişâhı Erdel üzerine sefere çıktı. Sultan İkinci
Murâd, Vidin yolu ile Tuna’yı geçerek Kızılkule’den Erdel’e girdi ve Sibin
kalesine kadar ilerledi. Bu akın sırasında pek çok esir ve ganîmet ele
geçirildi. 1439 yılında Belgrad kalesini muhasara eden ikinci Murâd, akıncı
kuvvetlerinin başına geçirdiği Mezid Bey’i Macaristan topraklarına akınlara
gönderdi. Sultan Murâd’ın muhasarayı kaldırarak İstanbul’a dönmesinden sonra da
bu akınlar devam etti. Bu sırada Macar orduları başkomutanlığına getirilen
Hunyadi Yanoş, Transilvanya’ya giren Mezid Bey kumandasındaki akıncıları
mağlûbiyete uğrattı. Mezid Bey ve oğlu bu muhârebede şehîd düştüler. 1445’de
Hadım Şehâbeddîn Paşa kumandasındaki bir Osmanlı kuvvetine karşı da kısmî bir
başarı elde eden Hunyadi Yanoş’un Avrupa’deki şöhreti arttı. Bu zaferler
üzerine Türkleri Avrupa’dan atabileceklerini zanneden Papa dördüncü Öjen;
Macar, Leh, Eflak, Sırp, Alman kuvvetlerinden oluşan büyük haçlı ordusunu
Osmanlılar üzerine gönderdi. Ancak sultan İkinci Murâd Macaristan kralı üçüncü
Ladislas ve başkomutan Hunyadi Yanoş’un da bulunduğu bu
orduyu Varna’da imha etti. Kral Ladislas ölüler arasında bulunurken, Hunyadi
Yanoş kaçarak zor kurtuldu.
Fâtih
Sultan Mehmed Han tahta geçince Erdel’e yeniden seferler düzenledi. İlk sefer
1474’de Hunyad’ın oğlu Matyas’ın Macaristan krallığı sırasında yapıldı. Matyas,
Türklerin Macar hududuna yakın mühim şehirlerinden olan Sırbistan’ın eski
başkenti Semendire’yi muhasara ederek, Böğürdelen kalesi karşısına ahşaptan üç kale
yaptırdı. Bunun üzerine Fâtih, Semendire muhasarasını kaldırmak için
Hırvatistan ile Dalmaçya’ya akıncı kuvvetleri yolladı. Bunların müthiş akınları
karşısında Matyas bozguna uğradı. Semendire sancak beyi Bâli Bey bu seferde
Varad’a kadar ilerledi. Mihaloğlu Ali Bey’in 1493’de yaptığı sefer dışında
ikinci Bâyezîd ve Yavuz Sultan Selîm devrinde Erdel’e sefer yapılmadı.
Erdel
voyvodası J. Zapolya, Kanunî Sultan Süleymân devrinde Mohaç meydan muhârebesine
katılmıyarak, muhârebeden sonra kendini İstolni Belgrad’da Macar kralı îlân
ettirmeyi başardı. Bu olaydan bir kaç ay sonra Macar tacını giyen rakibi
Habsburg hânedânından Ferdinand, J. Zopalya’yı iki defâ mağlûb edince,
Lehistan’a kaçan voyvoda Zapolya, Osmanlı pâdişâhının hâkimiyetini kabul etmeye
mecbur kaldı. İstanbul’a gönderdiği elçi ile Pâdişâh’ın himayesini te’min etti.
Daha sonra Viyana seferi sırasında, Mohaç sahrasında bizzat orduya gelerek,
pâdişâha tabiiyyet ve sadâkatini arz etti. 1533 senesinde Silistre sancakbeyi
Mehmed paşa, Braşov’u zapt ederek Zapolya’ya teslim etti. Böylece Erdel’de
Habsburg hânedânının siyâset ve nüfuzu kırıldı. Kral Zapolya, Erdel’e, Bashory
İstvan’ı voyvoda tâyin etti. Bu sırada pâdişâhın ve Osmanlı devlet adamlarının
itimâdını kazanan Venedikli Aluisio Gritti, Macaristan vâlisi îlân edildi.
Erdel’e giden Aluisio Gritti, bir hânedânlık kurarak, Macar krallığından
ayrılmayı düşündü ise de, başta Zapolyai olmak üzere, buna karşı çıkanlar
tarafından Megeş’te öldürüldü (1534). Ferdinand ile yaptığı 1538 Varad
andlaşmasından sonra Zapolyai kral ünvânı taşımasına rağmen, Erdel
prensliğinden ileri gidemedi. Erdel’e sâhib olmak için kendisi ile mücâdele
eden Maylad İstvan’a karşı harb îlân etti. Ferdinand ile tekrar ihtilâfa
düştüğü sırada yerine bir vâris bırakarak 1540 senesinde öldü.
Zapolya,
ölümünden kısa bir zaman önce Kânûnî Sultan Süleymân’a bir elçi göndererek,
pâdişâhtan kendisine verilen bütün memleketin (Erdel’de dâhil) bu defâ da harac
mukabilinde oğlu Janos Sigismund’a kalmasını rica etti ve bu ricası kabul
edildi. Erdel üzerinde Osmanlı hâkimiyeti Habsburgların zaman zaman
muhalefetine rağmen 1541’de fiilen başladı. Avusturya kralı Ferdinand, Janos
Sigismund’u gayr-i meşru îlân etti. Zîrâ Zapolya’nın vâris bırakılması üzerine
Macaristan’da hak iddia edemiyordu. Ferdinand’ın iddialarını Macar asilzadeleri
kabul etmedi. Macar asilzadeleri, Türk hâkimiyeti altında daha rahat ve huzur
içinde olacaklarını bildiklerinden, Macaristan’ın Alman nüfuzuna girmesini
istemiyorlardı. Ferdinand, kraliçe İsabella’ya haber göndererek, Macaristan’ın
kendisine bırakılması karşılığında, küçük prensi, Erdel prensi olarak
tanıyacağını bildirdi. Diğer taraftan da Kânûnî’ye elçi göndererek, Macaristan
kendisine bırakıldığı takdirde, Zapolya devrindeki harac ve tâbiiyyet
şartlarının tamâmını kabul ettiğini bildirdi. Bir taraftan bunları yaparken
diğer taraftan Macaristan içlerine asker sevk ederek Vaizen, Wissengrad,
Stullweisenberg kalelerini ele geçirmeye kalkışmıştı.
Bu
sırada Macaristan’da Türk temsilcisi olan Sıran Çarış, Dîvân-ı hümâyûnun emri
ile küçük prens Sigismund’u Erdel prensi îlân etti. Macaristan tahtı ise, boş
bırakıldı. Bundan faydalanarak işi oldu bittiye getirmek isteyen Ferdinand,
Budin kalesini muhasara etti. Macaristan’ın Habsburg hânedânının hâkimiyetine
girmesini istemiyen kraliçe bir taraftan taht şehrini müdâfaa ediyor, diğer
taraftan da hâmisi olan Osmanlı sultânına elçi göndererek yardım istiyordu.
Neticede; Kânûnî Macaristan seferine çıktı. Öncü kuvvetleri vezir Mehmed ve
Hüsrev paşaların kumandasında Budin’e yaklaşmaları Alman generali Von
Rogendorf’ı telâşa düşürdü. General ordusunun etrafına hendekler kazıp tahkim
ederek müdâfaaya karar verdi. Ancak Kanunînin büyük bir ordu ile geldiğini
haber alınca, geceden istifâde ederek, kaçmak istedi. Lâkin böyle bir hareketi
düşünerek tedbir alan Osmanlı kumandanları düşmanı çember içerisine alarak imha
ettiler. Kaçabilenler ise Tuna’da boğuldu.
Kânûnî
Sultan Süleymân, Budin kalesi önlerine geldiğinde, kale kapısı Osmanlı
sultânına açılmamıştı. Kânûnî kraliçe İsabella’ya haber göndererek, o sırada
bir yaşındaki bebek kralın derhâl ordugâha getirilmesini emretti. Ertesi gün
bebek kral, üç dadısı, altı müşaviri ve nâib piskopos Martinuzzi’nin
başkanlığında ordugâha getirildi. Bebek kralın ordugâha gelmesinden sonra
Kânûnî, ikinci Yanoş’a Osmanlı Devleti’nin bir eyâleti olan Erdel prensliğini
verdiğini, Macaristan gibi önemli bir ülkenin bir kadın ile çocuğa
bırakılamayacağını, bu yüzden Macaristan’ın Osmanlı Devletine doğrudan doğruya
ilhak edildiğini, merkeze bağlı bir beylerbeylik şeklinde idare edildiğini
bildirdi. Budin kalesi kan dökülmeden Osmanlıların eline geçti. Halkın mal ve
can emniyeti, mezhep serbestliği bir fermanla halka duyruldu.
Macaristan’ın
Osmanlı Devleti’ne ilhakı ile Macaristan üç kısma ayrıldı. Birincisi merkezi
Budin olmak üzere orta Macaristan olup, doğrudan doğruya bir Osmanlı eyâleti
hâline getirildi. İkincisi Erdel olup, prenslik hâline getirilerek, Osmanlı
hâkimiyeti altına alındı. Prens yerli asilzadeler tarafından seçilecek ve
pâdişâh tarafından tasdik edilecekdi. Üçüncüsü ise, Macaristan’ın kuzey ve
kuzeybatı tarafındaki şerit gibi ince uzun bir parça arazi Avusturya
hâkimiyetine kalacaktı. Böylece yıllardan beri sürüp giden Macaristan’ın
veraseti mes’elesi kökünden hâlledilmiş oldu (1542).
Erdel
diyet meclisi kral Yanoş Sigismund’un vâsisi katolik rahip Martinuzzi’yu kral
naibi seçti ve üç milletin vekillerinden meydana gelen yirmi bir âzâlı bir
meclis kurarak, Erdel’in iç idaresini tesbit ve tanzim etti. Bir müddet sonra
beşinci Karl’dan cesaret alan Martinuzzi, 1551 senesinde Erdel’i Ferdinand’a
teslim etti. Durumu haber alan Pâdişâh, Rumeli beylerbeyi Sokullu Mehmed Paşa
kumandasında bir orduyu bölgeye gönderdi. Bu seferde bâzı kaleler zabtedilerek
Tameşvar muhasara edildi. Martinuzzi, Avusturya tarafdârı politikasını te’vil
yollu Sokullu’ya îzâh ve güçlükle onu ikna etti ise de, bu hareketi ihanet
sayan Avusturya orduları başkumandanı Castaldo kendisini îdâm ettirdi (1552).
Erdel
bir süre Castaldo kumandasındaki Avusturya ordularının tahakkümü altında kaldı.
Castaldo 1553’de Erdel’den ayrılınca bölgeyi bir müddet Ferdinand nâmına
voyvodalar idare etti. Diyet meclisi 1556’da Sigismund’u Erdel hükümetinin
başına davet etti. Osmanlı pâdişâhının Eflak ve Boğdan beyleri ile gönderdiği
emir üzerine Yanoş Sigismund, Diyet meclisi tarafından Lehistan’dan getirilerek
Erdel tahtına geçirildi. 1559’dan 1571’e kadar tek başına hüküm süren Yanoş,
aynı zamanda, Macaristan’ın kuzey taraflarını da ele geçirdi. Bu yüzden
Avusturyalılar ile arasında muhârebeler oldu.
İkinci
Yanoş’un yerine geçen Bathory İstvan Erdel beyliğinin teşekkülünde önemli bir
rol oynayarak Avusturyalılar ile Osmanlı Devleti arasında denge kuruldu. Speyer
andlaşması ile Maximillan’ı Macaristan kralı olarak tanırken (1571), bunu Bâb-ı
âlîden gizledi ve vergisini muntazaman gönderdi. Bâb-ı âlînin ve sadrâzam
Sokullu Mehmed Paşa’nın gayreti ile Lehistan krallığına seçilmesi üzerine
Erdel’i bir müddet kardeşi Kristof, sonra da uzun süre ve fasılalı olarak oğlu
Bathory Sigismund idare etti. İlk zamanlar Bâb-ı âlîye sâdık kalan Sigismund,
Avusturya-Osmanlı savaşlarının başlaması üzerine mukaddes ittifaka dâhil oldu
(1593) ve Rudolf’un hâkimiyetini kabul etti. Bunun için de Osmanlı tarafdârı ve
kendi siyâsetine karşı olan partiyi ortadan kaldırdı. Sadrâzam Koca Sinân
Paşa’ya sefere çıkacak Osmanlı ordusuna katılacağını bildirdiği sırada, Osmanlı
tarafdârı olan asilzadeleri tevkif ettirerek, Kolojvar’da îdâm ettirdi. Bir
süre sonra Eflak ve Boğdan voyvodası ile kendini metbû tanıtmak şartı ve daha bâzı
şartlar ile Osmanlı Devleti’ne karşı anlaştı. Aradan kısa bir süre sonra,
Boğdan ve Eflak’da Osmanlılar aleyhinde isyânlar oldu. Bunun üzerine sadrâzam
Koca Sinân Paşa kumandasında çıkılan seferde, Osmanlı ordusu Yer-Göğü mevkiinde
Sigismund’un ordularına yenildi (1595). Bu başarıdan bir süre sonra Sigismund
Tameşvar kalesini kuşattı ise de, alamadı. Haçova meydan muhârebesinde
Avusturya ordusu ile ağır bir şekilde maglûb olan Sigismund, yerine amcasının
oğlu Kardinal Bothory Andras’ı bırakarak Erdel’i terk etti. Kardinal Andras,
Lehistan’da yetiştiği için Bâb-ı âlî ile dost geçinmeye dikkat etti ve birikmiş
vergileri göndererek beylik alâmetlerini aldı.
Osmanlı-Avusturya
savaşları yüzünden Erdel’de meydana gelen hâdiseler memleketi tamamen
Avusturyalılar aleyhine çevirdi. Avusturyalıların zulmünden kaçan bâzı
asilzadeler Osmanlılara sığındı. Bunlardan biri olan Bocskay-İstvan, Tİsa
bölgesindeki Protestanların başına geçerek Avusturyalılara karşı savaştı. Bütün
Erdellilerin kendisine tâbi olması üzerine, Estergon fâtihi Lala Mustafa Paşa
tarafından 1604 senesinde Erdel beyliğine tâyin edildi. Bocskay, Avusturya
üzerine yapılan seferlerde başarılı olunca, Lala Mehmed Paşa tarafından Macar
krallık tacı giydirildi. 1606 senesinde Bocskay’ın ölümü üzerine Erdel’de
beylik mücâdeleleri başladı. 1608’de idareyi Bathory Gabor ele geçirdi. Zâlimce
idaresi ve Eflak’a saldırması üzerine, Bathory’in Erdel’de sebeb olduğu
huzursuzluğu gidermek ve yerine Bethlen Gabor’u geçirmek vazîfesî Bâb-ı âlî
tarafından Kanije beylerbeyi İskender Paşa’ya verildi, iskender Paşa, Macaroğlu
Ali Paşa ve Şahin Giray komutasındaki 80.000 kişilik Osmanlı-Kırım ordusunu
Erdel’e gönderdi ve Bathory yakalanarak öldürüldü.
İskender
Paşa, Kolojvan’da diyet meclisini toplayarak Bethlen’i Erdel beyi seçtirdi.
(1613). Yapılan Andlaşmada Avusturya, Bethlen’i müstakil prens olarak tanıdı.
Sekel ve Saksonları etrafında toplamayı başaran Bethlen zamanında Erdel altın
devrini yaşadı. Erdel Belgrad’ında bir yüksek okul, büyük bir kütüphâne ve bir
matbaa kurdu. Bethlen, Erdel beyliğinin yaşaması için sağlam temeller kurduktan
sonra, 1629 senesinde ölünce, yerine Rakoczi György geçti ve siyâsetini başarı
ile sürdürdü. Kassa andlaşması gereği Avusturyalılar ile sulh yaptığı gibi,
sultan dördüncü Murâd’dan Erdel beyliği hakkında ahidnâme aldı. 1642 senesinde
yerine oğlunu halef tâyin ederek, bu konuda Osmanlı sultânından bir ahidnâme
aldı.
İkinci
Rakoczi György babasının ölümü üzerine 1648 senesinde Erdel beyi oldu. Serveti
ve kuvveti yüksek olduğu hâlde, Erdel’i ihtiraslı ve dengesiz hareketleri
yüzünden felâkete sürükledi. Bir süre sonra Bâb-ı âlî ve Avusturya karşı
olmasına rağmen Lehistan krallık tacını ele geçirmek için harekete geçti. 1657
senesinde Lehistan’a girdi ve bâzı muvaffakiyetler elde etti. Ancak emri
altındaki İsveç kuvvetlerinin Danimarkalılarla savaş için ordudan ayrılmaları
ile çok zor duruma düştü. Lehlilere 1.200.000 florin savaş tazminatı vermek
suretiyle geri çekildi. Bunun üzerine Bâb-ı âlî Kırım hanı Mehmed Giray’ı
Rakoczi’ye karşı gönderdi. Yapılan muhârebede Kırım Han’ı Rakoczi’nin ordusunu
imha etti. Neticede Erdel diyet meclisi Bâb-ı âlî’nin emrine uyarak, Rhedey
Fesenc’i Erdel beyi seçti. Ancak Rakoczi onu çekilmeye mecbur etti.
Bâb-ı
âlî tarafından azledilen Eflak ve Boğdan voyvodalarını himaye etmesi üzerine
Rakoczi üzerine 1658 senesinde sadrâzam Köprülü Mehmed Paşa kumandasında sefer
düzenledi. Erdel’in merkezi olan Erdel Belgrad’ı ele geçirildi ve Rakoczi kuzey
Macaristan’a çekildi. Sadrâzam ele geçirdiği Yanova’yı sancak hâline getirerek
muhafazasına Budin beylerbeyi Kenan Paşa’yı görevlendirdi. Lugoj banı Ulah
asıllı Barcsay Akos’u da Erdel beyliğine getirdi. Diğer taraftan Avusturya
kralı ile barışan Rakoczi, Barcsay’a karşı mücâdeleye girişti. 1659 senesi
sonlarına doğru Seydi Ahmed Paşa, Demirkapı yakınlarında Rakoczi’yi mağlûb
etti. Kaçan Rakoczi, Kalojvar ve Sasfeneş arasında, Seydi Ahmed Paşa’nın
kumandasındaki Osmanlı ordusu tarafından kesin şekilde hezimete uğratıldı.
Rakoczi sığındığı Varad kalesinde muhârebe esnasında aldığı yara sebebiyle
öldü. Kalojvar’ın zaptı sırasında esir düşenler arasında henüz genç olan
kalvinist Macar ailesine mensup İbrâhim Müteferrika da bulunuyordu. Sonra
İslâmiyet’i kabul eden bu genç İstanbul’da ilk matbaayı kurdu (Bkz. İbrâhim
Müteferrika).
Disiplinli
idaresi ve aktif siyâseti ile bilinen Köprülüler devrinde, ahenk ve sükûnu
bozulan Erdel ve Macaristan işleri iyice tanzim edilmek istendi. Bunu sağlamak
için de eski kapdân-ı deryalardan Köse Ali Paşa Macaristan bölgesine sefere
gönderildi. Bu sefer sırasında Varad kalesi kırk beş günlük muhasaradan sonra
ele geçirildi (1660). Bu arada Rakoczi’nin, Kırım’da esir iken dönen kumandanı
Kemeny Yanoş, Erdel’e gelince, 1661 senesinde diyet meclisi tarafından kral
seçilince, Barcsay beylikten çekildiğini açıkladı. Mevkiini sağlama almak
isteyen Kemeny, krallığın Devlet-i âliyye tarafından kendine verilmesini rica
ederek sadâkat ve kulluk arz edince, serdâr Ali Paşa oğlunu rehin istedi,
isteğine karşılık verilmeyince durumu Bâb-ı âlîye bildirdi. Netîcede isyâna
kararlı olduğu kabul edildi ve yola getirilmesi için Ali Paşa yeniden serdar
tâyin edildi, Özi, Rumeli, Anadolu, Karaman, Sivas ve Maraş kuvvetleri ile
birlikte Erdel’e giren Ali Paşa, Kemeny’ye bağlı kasaba ve köyleri ele geçirdi.
Halkın isteği üzerine haracından beş yüz kesesi af olunarak Apafiy Mihaly’yi
Erdel beyliğine tâyin etti ve Kemeny tehlikesine karşı Mihaly’nin yanında
Yanova beylerbeyi Küçük Mehmed Paşa’yı bıraktı. Nihayet Küçük Mehmed Paşa,
Nihaly’i beylikten indirmek için gelen Kemeny’nin kuvvetlerini Segepuar
civarında mağlûb ederek kendisini öldürttü (1662).
Apafiy
Mihaly zamanında Erdel, daha önceleri olduğu gibi, orta Avrupa siyâsetinde bir
âmil ve muvâzene unsuru olmaktan çıktı ve eski ehemmiyetini kaybetti.
Köprülüler ile kuvvetli ve faal bir yönetime kavuşan Osmanlı Devleti’nin sâdık
ve itaatli bir beyliği hâlinde kaldı. Bir süre sulh ve sükûnet içinde yaşıyan
Erdel’de, zamanla karışıklıklar ortaya çıktı. Avusturya’nın, Macaristan’da
uyguladığı ağır vergi ve keyfî idare yüzünden ayaklanan Macar asilzadelerinin,
şiddete başvurması üzerine, birçok protestan Macar, Osmanlı hakimiyetindeki
Erdel’e göç etti. Bu göçmenler Avusturya imparatorundan dînî ve siyâsî
hürriyetlerini geri aımak için senelerce süren bir mücâdeleye girdiler.
Bunların başında Erdel’in iç ve dış siyâsetini tamamen elinde bulunduran Teleky
Mihaly bulunuyordu. Daha sonra yerine Kurs kralı diye meşhur olan Tökely Imre
geçti (1678) ve kuzey Macaristan’da Avusturya’ya karşı başarılı mücâdeleler
verdi. Sadrâzam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Avusturya’ya karşı çıkacağı
seferde Erdel’den başka, diğer Macarlardan da faydalanmayı düşünmüş ve bunu
sağlamak için Avusturyalılara karşı yaptıkları muhârebelerde Tökely’e Budin
beylerbeyini yardımcı gönderdi ve 1682 târihinde bir ahid-nâme ile Tökely’nin
Orta Macar kralı tanınmasını sağladı.
İkinci
Viyana kuşatmasıyla başlayan Osmanlı-Avusturya savaşları sırasında Erdel beyi
de Osmanlı ordusu yanında yeraldı. Osmanlı ordusunun bozguna uğraması üzerine
Erdel beyi Teleky Avusturya kralı ile münâsebetlerini arttırdı. 1685’de
imparatorun bir temsilcisi olan Cizvit rahibi Dunod, Erdel’e gelerek Teleky ile
Erdel’in geleceği hakkında bir andlaşma yaptı. Ertesi sene Apafiy, Leopold ile
yaptığı Viyana andlaşmasında Avusturya kuvvetlerinin Erdel’e girmesini kabul
edince general Caraffa, Erdel’in bir kısmını işgal etti. 1687’de Osmanlı
Devleti’nin Macaristan’ın hemen hemen tamâmını kaybetmesi üzerine, Erdel,
Avusturya birliklerinin işgaline uğradı. 1690’da Apafiy ölünce yerine oğlunun
geçmesini kabul etmeyen Avusturya İmparatoru, Teleky’i Erdel vâlisi tâyin etti.
Fâzıl
Ahmed Paşa’nın sadrâzamlığı sırasında Osmanlı-Avusturya savaşları bir ara
Osmanlı Devleti lehine döndü. Osmanlı hükümetine dâima sâdık kalan Tökely,
Osmanlı ve Kırım kuvvetleri ile Erdel’e girdi. Zârneşti civarında yapılan
muhârebede Teleky’nin esir düşmesi üzerine, diyet meclisi Tökely’i Erdel beyi
îlân etti. Fakat Tökely Avusturya kuvvetlerinin saldırıları ve bir kısım
Erdellinin muhalefeti yüzünden Erdel’i terke mecbur oldu. Böylece Erdel, bu
sefer, kat’î olarak tekrar Avusturya hâkimiyetine geçti. 1699 yılında yapılan
Karlofça andlaşması da bu fiilî vaziyete hukukî bir şekil verdi.
Erdel,
Avusturya hâkimiyetine girdikten sonra statüsü yeniden düzenlendi. Muhtariyeti
kaldırılarak, Avusturya’nın bir parçası hâline getirildi. Habsburg ailesinin
büyük bir hassa prensliği şeklinde, bir vâli tarafından idare edilen bir
eyâleti oldu. Bu durum on dokuzuncu asrın ikinci yarısına kadar devam etti.
1848 ihtilâlleri sebebiyle Erdel diyet meclisi, Erdel’in Macaristan’a ilhakına
karar verdi. 1867’de yine Avusturya-Macaristan Devleti kurulunca, Erdel de, bu
devletin bir parçası oldu. 1918 senesinde Erdel’in Rumen ahâlisi, milletlerin
kendi mukadderatına hâkim olmaları prensibine dayanarak, Romanya ile birleşmeye
karar verdi ve bu durum 1920’de yapılan Trianon andlaşması ile tasdîk edildi.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Târih Deyimleri Sözlüğü; cild-1, sh. 543
2) Evliyâ Çelebi Seyahatnamesi; cild-5, sh.
1849, cild-6, sh. 1859
3) Osmanlı İmparatorluğu Târihi; cild-6, sh.
128
4) Îzahlı Osmanlı Kronolojisi (Danişmend);
cild-3, sh. 228
5) Osmanlı Târihi (İ.H. Uzunçarşılı); cild-3,
kısım-2, sh. 46
6) Büyük Türkiye Târihi; cild-13, sh. 99
7) Netâyic-ül-vukûât; cild-2, sh. 72
8) Târihi Peçevî; cild-1, sh. 108
9) Devlet-i Osmâniyye Târihî (Hammer); cild-3,
sh. 183
10) Macaristan’daki
Türk Hâkimiyeti Devrinin Ehemmiyetli Kaynakları (T. Gökbilgin; Ankara-1840)