On
beşinci asır Osmanlı tarihçilerinden. İsmi, Ahmed bin Şeyh Yahyâ bin
Selmân’dır. 1400 senesinde Amasya’nın Elvan Çelebi köyünde doğdu. Âşık Paşa’nın
neslinden geldiği için Âşıkpaşazâde ismiyle tanınmıştır. Hayâtı hakkında fazla
bir bilgiye kaynaklarda rastlanamamıştır. Kendi ismi ile anılan eserinden elde
edilen bilgilere göre, Fetret devrinde, Çelebi sultan Mehmed Han’ın Mûsâ
Çelebi’ye karşı gönderdiği orduya katıldı. Yolda hastalanarak Geyve’de ilk
yazılı Osmanlı târihinin müellifi olan Yahşi Fakih’in evinde istirahat için
kaldı. Bu istirahatı sırasında Yahşi Fakih’in eserini okuma fırsatını elde
etti.
Yine
târihinden anlaşıldığına göre, Âşıkpaşazâde Anadolu ve Rumeli’de bir çok
seferlere katılmıştır. 1437 senesinde hac için çıktığı yolculukta Konya Sadreddîn-i
Konevî Tekkesi’nde bulunan şeyh Abdullah Makdisî’deri manevî ilimleri öğrendi.
Mısır’da Seyyid Ebü’l-Vefâ hazretlerinin derslerinde bulundu. 1438 senesinde
hacdan döndükten sonra, Rumeli sancak beylerinden İshak Bey’in himayesine girdi
ve Üsküp’e giderek birlikte akınlara katıldı. Aynı sene sultan İkinci Murâd
Han’ın Macaristan seferinde bulundu ve sefer dönüşü Edirne’ye yerleşti. 1448
senesinde yapılan İkinci Kosova savaşına da iştirak eden Âşıkpaşazâde
yaşlılığına rağmen muhârebe meydanında kahramanca ceng etmiştir.
1453
İstanbul fethinde zamanın evliyâsı ile birlikte hâzır bulundu. Fetihten sonra
İstanbul’a yerleşerek talebe yetiştirmekle uğraştı. 1457’de Fâtih Sultan Mehmed
Han’ın oğulları Bâyezîd ile Mustafa’nın Edirne’de yapılan sünnet merasiminde
davetli olarak hazır bulundu ve Sultân’ın ihsânına nail oldu. Aynı sene
Sultan’la birlikte Ballıbadra seferine katıldı. Seksen yaşından sonra, meşhur
târih kitabını yazmaya başladı. Vefât târihi bilinmeyen Âşıkpaşazâde, doksan
yaşlarında iken İstanbul’da vefât etti. Kabri, kuvvetli ihtimâle göre
kendisinin yaptırdığı Âşıkpaşazâde Câmii’nin bahçesinde bulunmaktadır.
Âşıkpaşazâde’ye
eserini yazma fikri, ilk defa Yahşî Fakih’in evinde geldi. Ankara savaşına
kadar olan kısmı, Yahşî Fakih’in eserinden aktarmıştır. Geri kalan kısmı da
bizzat duyup gördüğü şekilde yazmıştır. Eser ilk defa İstanbul Arkeoloji Müzesi
kitaplığındaki nüsha esas alınarak 1914’de İstanbul’da yayınlandı. Daha sonra
tenkitli ve on bir nüshası karşılaştırılarak 1928-29’da tekrar neşredildi.
Menâkıb adını verdiği târihi Âşıkpaşazâde
Târihi ismiyle meşhurdur. Açık ve anlaşılır bir dille yazılan
eserin, devrinin sosyal, psikolojik hayâtını, îmanlı ve mefkûreci ruhunu
kuvvetle aksettiren bir hususiyeti vardır. Tertip ve üslûb bakımından devrinin
hikâye ve siyer kitaplarına benzemektedir. Eserin muhtelif yerlerine sık sık
ilâve edilen manzum parçalar, san’at bakımından değer taşımaz. Eserin en son
baskısı H. Nihal Atsız tarafından yapılmıştır.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Âşıkpaşazâde Târihi (Âli Bey, İstanbul
1332)
2) Resimli Türk Edebiyatı; cild-1, sh. 498
3) Rehber Ansiklopedisi; cild-2, sh. 45
4) Türk Klâsikleri; cild-2, sh. 308