Don-Volga
kanalını açma teşebbüsü. Osmanlı Devleti’nin, Rusların Hazar denizine
inmelerini önlemek maksadıyla düzenledikleri sefer olup, buna Ejderhan seferi
de denir.
Moskova
prensi dördüncü İvan, çar ünvânını da alarak 1554’de bir Türk hanlığı olan
Astırhan Hanlığı’nı ortadan kaldırdı. Hazar kıyılarındaki dağınık ve kuvvetten
düşmüş diğer Türk-Moğol hanlıklarına da son verip, bütün Hazar kıyılarını ele
geçirdi. Böylece Karadeniz’e inme ümîdi arttı.
Osmanlı
devlet adamları, başta sultan İkinci Selîm Han, dâmâdı ve vezîri Sokullu Mehmed
Paşa, kuzey hududlarında cereyan eden hâdiseleri büyük bir dikkatle tâkib
etmekte iken, Harezm hânı Hacı Mehmed Bey’in yardım talebini ihtiva eden
mektubu geldi. Mektubunda İran’ın, Türkistan-Anadolu yolunu kestiğini,
Türkistan hacılarına yol vermediğini anlatıyor, Pâdişâh’ın Astırhan’ı
fethetmesini ve Anadolu-Türkistan yolunu açmasını rica ediyordu. Bunun üzerine
sultan İkinci Selîm Han, Kırım hanına bir hattı hümâyûn gönderdi. Hatt-ı
hümâyûnda şöyle demekteydi: “Türkistan ve Tataristan tüccarlarına yol açıp
emniyet içinde gelip gitmeleri temennî olunmuştur. İmdi, vilâyet-i Kazan ve
Ejderhan evvelden Nogay elinde idi. Hâlen küffâr eline girmesi neden oldu?
içinde ve etrafında kalan Tatar mirzalarından kimler vardı? Ve ne zamanda ve ne
sebeble elden gitmiştir. Mufassal (etraflı) yazılıp, ol vilâyetin feth olunması
takarrür etmiştir... Alâ-vech-it-tafsîl ilâm eyliyesin ki, vaktiyle tedârükü
görülüp, feth ü teshîri müyesser ola.”
İstişareler
netîcesinde Astırhan seferine karar verildi. Sultan İkinci Selîm Han ilk iş
olarak, Hazar gölüne dökülen Volga nehri ile Azak denizine dökülen Don nehrinin
birbirlerine çok yaklaştıkları bir noktada kanal açma işine fiilen başlanmasını
emretti. Kanal açma projesi daha önce Kânûnî Sultan Süleymân Han zamanında
Semiz Ali Paşa’nın vezîriâzamlığı sırasında düşünülmüş, fakat Avusturya
mes’elesi sebebiyle üzerinde durulamamıştı.
Veziriazam
Sokullu Mehmed Paşa bu mühim işe, o bölge hakkında bilgi ve tecrübesi olan
Şıkk-ı Sânî defterdârı (Mâliye müsteşarı) Çerkeş Kâsım Bey’i tâyin etti.
Kendisine Kefe beylerbeyliği verilerek Kâsım Paşa oldu. Kâsım Paşa, mahallîne
gidip, mütehassıs mühendisler tarafından yapılan tedkîklerin neticesini
Pâdişâh’a arzetti. Kanal işi olduğu takdirde, Rusların Volga havalisinden
elleri kesilecek, eski bir-Türk ve müslüman şehri olan Astırhan, devletin
nüfuzu altına girecek, İran üzerine yapılacak seferlerde Hazar denizi
vasıtasıyla askere zahire ve harp malzemesi yetiştirmek mümkün olacaktı.
İktisadî olarak da Orta Asya Türk ticâret kafileleri, mallarını Hazar’ın
kuzeyinden Azak ve Kefe limanlarına nakledip, batı ile ticarî münâsebetlerde
bulunacaklardı.
Sefere
me’mûr asker te’min edildikten sonra, yüklenen gemiler 4 Ağustos 1569 (H. 977)
târihinde Karadeniz’e açıldı ve Azak denizinin kuzeydoğu ucundaki Azak limanına
yâni Don nehri ağzına geldi. Bu sırada Niğbolu, Silistre, Amasya, Canik ve
Çorum sancak beylerinin kuvvetleri de yetişip Çerkes Kâsım Paşa’nın emrinde
toplandılar. Kefe-Balık, Lava, Menklig, Taman halkından çok mikdarda amele
yazıldı. Kâsım Paşa emrindeki Osmanlı kuvvetleri kanal kazılacak yere gelip,
1569 senesi Rebî-ül-evvel ayında kazma işine başladı.
Otuz
bin amele (işçi) çalışırken, ordunun da Astırhan kalesini fethi münâsib
görüldü. Zîrâ kanal açıldıktan sonra, Don ve Volga’nın güneyindeki topraklarda
Ruslara âid olan Astırhan’ın fethi mühim idi. İşçi de, Rus hücumlarından emin
olacaktı. 12 Eylül 1569’da, Osmanlı-Kırım kuvvetlerinden meydana gelen Türk
ordusu, Astırhan’ı muhasara etti.
Bu
sırada Rus çarı kendisine yardımcılar aramakla meşgul olup, İran ile ittifak
kurdu. Kırım hanı ile de gizliden gizliye muhabereye başladı. Netîcede
Tatarları kandırdı. Astırhan’ın fethiyle burada bir Osmanlı beylerbeyliğinin
kurulması, Kırım’ın iç bağımsızlığı hususunda Devlet Giray’ı ürküttü. “Eğer bu
kanal açılırsa, Türk kuvvetleri Hazar’a inecek, Kırım tamamen Osmanlı çenberine
girecek, istikbâlde Kırım istiklâlini kaybedecektir” şeklindeki Rus
telkinleriyle, Tatarların kuruntusu; “Tatar’a rağbet olmaz belki, Kırım da
elimizde kalmaz” şekline dönüştü.
Kanalın
üçte biri kazıldığında kış mevsimi yaklaşmıştı. Düşmandan endişeye hiç bir
sebeb yokken, casuslar tarafından Osmanlı askeri ve işçi arasında dedikodu
çıkıp; “Buralarda kış uzun sürer, taşlar bile çatlar” dendi. Amele ve asker
arasında heyecan ve korku başladı. Kasım Bey, askeri ve ameleyi ikna
edemeyince, geri çekilmekten başka bir şey kalmadı.
Osmanlı
Devleti târihinde en mes’ûd bir netîcenin alınmasını te’min edecek bu teşebbüs,
Moskof çarının Tatarları aldatması ile netîcesiz kaldığı gibi, büyük zayiata
sebeb oldu.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Târih-i Peçevî İbrâhim Efendi); cild-1, sh.
329
2) Tuhfet-ül-kibâr; sh. 126
3) Osmanlı Târihi (Uzunçarşılı); cild-3,
kısım-1, sh. 33
4) Îzahlı Osmanlı Târihi Kronolojisi; cild-2,
sh. 382
5) Hayrullah Efendi Târihi; kısım-6, sh. 183
6) Osmanlı Devleti Târihi (Hammer); cild-6,
sh. 1838
7) Büyük Türkiye Târihi; cild-4, sh. 293
8) Osmanlı İmparatorluğu Târihi (Z. Danışman);
cild-1 sh. 208