Osmanlı
Devleti ile İran Safevî Devleti arasında yapılan ilk yazılı andlaşma. 29 Mayıs
1555’de yapılan bu andlaşma ile Osmanlı-Safevî savaşları sona erdi.
Esasen
şiî îtikâdında olan ve Ehl-i sünnet îtikâdına sâhib Osmanlılara ters düşen
Safevîler, ayrıca, Bizans taklitçisi hıristiyan devletlerin kışkırtmalarıyla
uzun müddet Osmanlı’yı meşgul etmiştir. Osmanlı ordusu ne zaman Avrupa üzerine
bir sefere çıksa, Safevîler derhâl arkadan vurarak cihâdına mâni oluyordu. Bu
sebeble Osmanlı Devleti batıya yaptığı her seferden sonra bir de Safevîler
üzerine sefer yapmak mecburiyetinde kalmıştı. Bu hâl, ilk iki halîfeye, Eshâb-ı
kirama ve Ehl-i sünnet müslümanlara şiddetli düşmanlık yapan İran Safevîlerine
karşı Yavuz Sultan Selîm Han’ın 28 Nisan 1514 senesi Cuma günü îlân-ı harb
beyannâmesini göndermesiyle başladı. Bu mücâdeleler, Amasya andlaşmasına kadar
41 sene devam etti.
Kânûnî
Sultan Süleymân Han zamanında devam eden savaşlar neticesinde, Osmanlı ordusu
1534’de Tebriz’i, 1535’de Bağdâd’ı aldı ve mücâdele gittikçe şiddetlendi. Bu
sıralarda Osmanlı Devleti Avusturya ile yeniden savaşa girmişti. Şah Tahmasb,
bunu fırsat bilerek elinden çıkan yerleri geri aldı. 1548’de İran üzerine sefere
çıkan Kânûnî, Tebriz’i ve işgal edilen Van kalesini tekrar geri aldı.
Kânûnî’nin karşısına çıkamayan Şah Tahmasb’a, Kânûnî, yazdığı bir mektubda
şöyle diyordu. “... İmdi mertlik dâvası edenlere namertlikte zen gibi (kadın
gibi) meydandan kaçıp, muhtefî olmak (saklanmak) düşmez!..” Osmanlı ordusu
İstanbul’a döndükten sonra Şah Tahmasb yeniden ortaya çıkıp, Erciş, Adilcevaz,
Bargir ve Ahlat kalelerini ele geçirmek için çalışırken oğlu da Erzurum
taraflarını vuruyordu.
Kânûnî
Sultan Süleymân Han 1553 senesi Ağustos ayında İran üzerine yeni bir sefere
çıktı. Kışı Haleb’de geçirip, Diyarbekir, Erzurum ve Kavi yoluyla İran’a girdi.
Şah Tahmasb yine ortada görünmedi. Netîcede Nehcevan, Revan ve Karabağ
tarafları zabtedilerek Erzurum’a dönüldü. Kânûnî Erzurum’da iken Şah Tahmasb’ın
bir elçi ve mektub göndermesi üzerine savaş durduruldu. Kânûnî Amasya’ya
geçince, Tahmasb ikinci bir elçi göndererek andlaşma istedi. Bu teklif üzerine
29 Mayıs 1555’de Amasya andlaşması imzalandı.
Amasya
andlaşması maddeler hâlinde şöyle idi:
1-
Son olarak Osmanlı’ya geçen Ardahan, Zavşat (Arpaçay) ve Göle dolayları
Osmanlısınırlarında kalacaktır.
2-
Andlaşma İran tarafından bozulmadıkça, Osmanlı sınır kumandanları şartlara
uyacak ve ihtilâf çıkaracak herhangi bir hâdiseye sebeb olunmayacaktır.
3-
İran hacıları ziyaretlerini serbestçe yapacaklar.
4-
Safevîler bütün halîfelere hürmetkar olacaklar. Taassub ile hareket etmekten
vazgeçecekler.
Şiî
Safevîlerin Osmanlıları üzen ve hiddetlendiren çirkin vasıflarının başlıcası;
müslümanların iki gözbebeği olan ilk iki halîfe hazret-i Ebû Bekr ve hazret-i
Ömer’e iftira ederek dil uzatmaları idi. Osmanlı târihinde “Şeyhayna sebbü
şetm” ifadesiyle bahsi geçen bu mes’ele, Ehl-i sünnet itikadında olan hakîkî
müslümanları pek ziyâde üzüyordu. Kânûnî Sultan Süleymân Han şiîler ile
savaşmak üzere İran seferine çıkarken, bu husustaki duygularını dile getiren
bir gazel yazmıştı. İslâm’a destek olup onu duyurmanın Osmanlıya farz olduğunu,
bu vazifeyi yapmaktan vazgeçerek oturmanın günâh olduğunu, bu yolda Ebû Bekr ve
Ömer’in (r. anhümâ) dâima rehber olup yol gösterdiklerini, bu sebeple onlara
düşman olanların üzerine asker çekmek gerektiğini aşağıya aldığımız gazelinin
bir bölümünde açıkça söylemekten kendini alamamıştır.
Amasya
andlaşması, Şah Tahmasb’ın 1576’da ölümüne ve İran’da karışıklıkların çıkmasına
kadar, tam 21 sene yürürlükte kaldı.
Bize farz olmuş iken olmamuz İslâm’a
zahir,
Nice biz oturalum bunca günâhı çekelüm,
Umarum rehber ola bize Ebû Bekr ü
Ömer,
Ey Muhibbî yörüyüp, şarka sipahi çekelüm.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Tabakât-ül-Memâlik (Celâlzâde Mustafa
Çelebi, Üniversite Kütüphânesi, TY. 1584); sh. 213. 226
2) Büyük Türkiye Târihi; cild-4, sh. 157
3) Osmanlı Târihi (Uzunçarşılı); cild-2, sh.
361
4) Târih-i Peçevî; cild-1, sh. 232
5) Osmanlı-İran Siyâsî Münâsebetleri (Bekir
Kütükoğlu, İstanbul-1962); sh. 5-6
6) Târih (M. Selânikî, İstanbul-1281); sh. 90
7) Osmanlı Devleti Târihi; (Hammer); cild-6,
sh. 1685
8) Îzahlı Osmanlı Târihi Kronolojisi; cild-2,
sh. 294