Büyük velî, fıkıh, tefsîr, hadîs ve kelâm âlimi. Künyesi Ebü’l-Kâsım olup, adı Abdülkerîm bin Hevâzin bin Abdülmelik bin Talhâ bin Muhammed Nişâbğrî’dir. Kuşeyrî, diye meşhûr olmasının sebebi, Kuşeyrî bin Ka’b Sagsa’nın soyundan olmasıdır. Ailesi Arab asıllı olup, Horasan civarında yerleşmiş idi. Annesi de Sülemî ailesine mensuptur. Kuşeyrî, 986 (H. 376) senesinde Horasan’ın Üstuvâ nahiyesinde doğdu. 1072 (H. 465) yılında Nişâbûr’da vefat etti.
Daha çocuk yaşta iken babası vefat eden Kuşeyrî, akrabâşı olan Ebü’l-Kâsım Yemânî’den Arabca ve edebiyat bilgileri öğrendi. Bu arada hububat ticâreti ile meşgul olan dayısından haksız vergi alındığını gördü. Bunun üzerine hesab öğrenerek mâliye me’mûru olmak ve insanlara yardımcı olmak niyetiyle Nişâbûr’a gitti. Nişâbûr’da büyük velîlerden Ebû Ali Dekkâk ile karşılaşan Kuşeyrî, hükümette vazife almaktan vazgeçerek, manevî ilimlere yöneldi. Hocası Ebû Ali Dekkâk’a bütün kalbi ile bağlanarak, tasavvuf yolunda büyük merhaleler katetti. Hocasının emriyle Muhammed ibni Bekr-i Tûsî’den fıkıh, Ebû Bekr ibni Fûrek’den kelâm ve usûl-i fıkıh, Ebû İshâk İsferâînî’den kelâm ilmini öğrendi.
Kuşeyrî, İbn-i Fürek ve Ebû İshâk İsferâînî’nih usûllerini iyice kavradıktan sonra, meşhûr kelâm âlimlerinden Ebû Bekr el-Bâkıllânî’nin kitaplarını mütâlâa etti. Aynı zamanda hocası Ebû Ali Dekkâk’ın sohbetlerine de devam ediyordu. Bu arada hocası Ebû Ali Dekkâk’in kızı, ilim, edeb sahibi ve zamanın en çok ibâdet edenlerinden olan Fâtıma hâtûnla evlendi. Fâtıma hanımdan altı erkek ve bir kız olmak üzere yedi çocuğu oldu.
Bu arada Nisâbûr’da ders vermeye başlayan Kuşeyrî hazretleri, Hatîb el: Bağdâdî, Ebü’l-Kâsım Nasrabâdî, Ebû Ali Fârmedî gibi bir çok âlim yetiştirdi. Ebû Ali Dekkâk’ın vefatından sonra, Ebû Abdurrahman es-Sülemî ile sohbet etti. 1056 (H. 448) yılında Nişâbûr’dan ayrılarak, Bağdâd’a geldi. Bağdâd’da hadîs ve fıkıh okuttu. Halîfeyi de ziyaret etti ve onun husûsî sarayında sohbet etti. Daha sonra, Selçuklu vezîri Amîd-ül-mülk Kündürî’nin zulmü sebebiyle memleketlerinden ayrılan imâm-ül-haremeyn Cüveynî ve Beyhekî gibi binlerce âlimle birlikte hacca gitti. Hacdan sonra Nişâbûr’a dönen Kuşeyrî, burada fazla kalmıyarak ailesi ile birlikte Tûs şehrine gitti ve Tuğrul Bey’in 1063 târihinde vefatına kadar orada kaldı. Alb Arslan’ın sultan, Nizâm-ül-mülk’ün de vezir olmasından sonra râfızîlerin çıkardığı fitne durdu. Bunun üzerine vatanlarını terk eden âlimler ve Kuşeyrî tekrar memleketlerine döndüler. Alb Arslanve Nizâm-ül-mülk, Kuşeyrî’ye çok hürmet ederlerdi. Hattâ imâm-ül-haremeyn ve Kuşeyrî gibi âlimler, sultan ve vezirin yanına serbestçe girerler ve onlarla sohbet ederlerdi. Kuşeyrî, Nişâbûr’da vefat edinceye kadar ders verdi. 1072 (H. 465) de vefat eden Kuşeyrî, hastalığının en şiddetli ânında dahi namazlarını ayakta kılardı. Cenazesi, hocası Ebû Ali Dekkâk’ın yanına defnedildi.
Kuşeyrî’nin hayâtı, fazileti ve meziyetleri hakkında islâm âlimlerinden; Ali bin Hasen, Abdülgafir bin İsmail, İbn-i Sübkî, Taşköprüzâde ve daha bir çokları yazmış oldukları eserlerde geniş bilgi vermişlerdir.
İmâm-ı Kuşeyrî, meşhûr Risale adlı eserinden başka, bir çoğu tasavvufa, tefsîr ve hadîse dâir olmak üzere çeşitli eserler yazmıştır.
1-Letâif-ül-işâret, 2-El-Mi’râc, 3-Şikâyetü Ehl-ü sünne, 4-El-Vasıyye, 5-Et-Teysîr fi ilm-it-tefsîr, 6-Tertib-üs-sülûk fi tarîkıllah, 7-El-Luma’ fi akâid-i Ehl-i sünne, 8-Akîdet-ül-Kuşeyriyye, 9-En-Nahv-ul-müevvel, 10-Et-Tabhîr fi ilm-it-tezkîr, 11-Er-Risâle fit-tevbe ve ahkâmihâ, 12-Risale fi beyân-is-sülûk, 13-Uyûn-ül-ecvibe-fî meşhûr-il-ebvâb, 15-Kitâbu âdâb-is-sûfiyye, 16-Nahv-ül-kulûb, 17-Fasl-ül-hitâb fi fadl-in-nutk-ül-müstetâb, 18-El-Müntehâ fi nükte-i üli’n-nühâ, 19-El-Erbaûne hadisen, 20-Kitâb-ül-cevâhir, 21-Kitâb-ül-münâcaât, 22-Ahkâm-üs-semâ, 23-Et-Temyîz fi ilm-it-tezkîr, 24-El-Kasîdet-üs-sûfiyye, 25-Et-tevhîd-ün-nebevî, 26-Elmakâmât-üs-selâse, 27-İstifâdât-ül-murâdât bunlardan bâzılarıdır.
İmâm-ı Kuşeyrî’nin risalesine birçok şerhler yapılmış, değişik zamanlarda bu eserler, çeşitli yerlerde basılmıştır. Başlıca şerh ve haşiyeleri şunlardır: a) İhkâm-üd-delâle âlâ Tahrîr-ir-Risâle: Ebû Yahya Zekeriyyâ bin Muhammed Ensârî tarafından yazılmıştır. Bu eser, Risâle-i Kuşeyrî’nin en kıymetli şerhidir.
b) Netâic-ül-efkâr-il-kudsiyye: Mustafa Anîsî tarafından, Ebû Yahya Ensârî’nin şerhi üzerine yazılmış bir haşiyedir. Haşiye bir kaç defa basılmıştır.
c) Ed-Delâle fi fevâid-ir-Risâle: Sa’düddîn Ebû Muhammed Abdülmûti’ bin Mahmûd Lahmî İskenderî tarafından yazılmıştır.
d) Şerh-i Risâle-i Kuşeyriyye: Seyyid Muhammed Hüseyn tarafından yazılmıştır. Haydarâbâd’da basılmıştır.
İmâm-ı Kuşeyrî, aynı zamanda iyi bir şâir, mükemmel bir muharrir, muktedir bir hattat idi. Şiirlerine şu kıt’a bir misâldir:
Büyüklerin hizmetini terk etme.
Küçükle düşüp kalkan küçük olur.
Sana bereketli olanı ara.
Solu sana feyz. sağı nur olur.
Kuşeyrî, İsferâînî’nin derslerinde not tutmaz, sâdece dinlerdi. Bir gün hocas ona, “Niçin yazmıyorsun? iyice öğrenmek için yazmak lâzım” deyince, Kuşeyrî, o âna kadar hocasının anlatmış olduğu derslerin hepsini tekrar etti. Bunun üzerine hocası ona, artık derse girmesine lüzum olmadığını, bundan sonra kitapları kendisinin mütâlâa etmesini ve anlayamadığı yer olursa sormasını söyledi.