Hadîs ve fıkıh âlimi. Künyesi Ebü’l-Kâsım olup, ismi, Ali bin Hasen bin Hibetullah bin Abdullah bin Hüseyn ed-Dımeşkî eş-Şâfiî’dir. İbn-i Asâkir lakabı ile meşhûr oldu. Ayrıca Sadr-ül-huffâz, Nâsır-üs-sünne, Cemâl-üs-sünne, el-Hâfız lakabları da vardır, İbn-i Asâkir 1105 (H. 499) senesinde Şam’da doğdu. 1175 (H. 571) yılında Şam’da vefat etti. Cenazesinde zamanın sultânı Selâhaddîn-i Eyyûbî de hazır bulundu. Bâb-üs-sagîr kabristanına defn edildi.
Yetiştiği çevrenin, dünyâya geldiği evin; İbn-i Asâkir’in ilme yönelmesinde ve yetişmesinde büyük rolü oldu. O, hadîs ve fıkıh ilmi ile meşhûr bir evde bulunuyordu. Şam’ın en büyük âlim ve kadıları da bu evde yetişmişti. İbn-i Asâkir, doğduğu günden itibaren âlimden başka kimse görmediği gibi, ilimden başka bir şey de işitmedi. Annesine bir rüyasında, “Hâmile olduğunda, sânı ve şerefi üstün birisini dünyâya getireceksin” denildi. Babasına ise; “Senin bir oğlun olacak. Onunla sünnet-i seniyye ihya edilecektir” denildi.
İbn-i Asâkir, 1111 (H. 505) senesinde daha altı yaşında iken babası ve kardeşinin teşvikiyle ilme başladı, ilim öğrendiği hocaların sayısı bin üç yüze ulaştı. Hadîs ilmini Şam’da; Et>ü’l-Kâsım en-Nesib, Kıvam bin Zeyd, Sebî’ ibni Kırat, Ebü’l-Hasen Sülemî, Ebû Tâhir elhanâî, Ebü’l-Hasen ibni Mevâzînî’den, Bağdâd’da; Ebü’l-Kâsım bin Hasîn Ebü’l-Hasen Dîneverî, Ebü’l-lzz ibni Kadîş, Ebü’l-Gâlib ibni Bennâ, Ebû Abdullah el-Bârî’, Kadı el-Maristân ve başkalarından, Mekke’de; Abdullah bin Muhammed el-Gazzâl, Ali bin Hasen Belhî ve Ömer bin İbrahim Zeydî’den, Kûfe’de; Ebû Abdullah el-Ferârî, Hibetullah bin Zebîdî ve Abdülmünim bin Kuşeyrî’den, Nişâbûr’da; Sa’îd bin Ebî Recâ, Hüseyn bin Abdülmelik el-Hallâl’dan, İsfehân’da; Yûsuf bin Eyyûb Hemedânî’den, Merv’de; Temîm ibni Ebî Sa’îd elcürcânî’den dinledi. Fıkıh ilmini, Şam’da Ebü’l-Hasen Sülemîden ve Bağdâd’da Ebî Sa’d Kirmânî’den öğrendi. İlim için seyahatlere çıktı ve zamanın meşhûr âlimlerinden ilim öğrendi.
İbn-i Asâkir, 1138 (H. 533) senesi ile 1175 (H. 571) senesi arasında aralıksız ders verdi. Bu esnada eserlerini tasnif ve te’lif etti. Talebe yetiştirirken bile, hadîs dinlemek için hiç bir fırsatı kaçırmadı. Emr-i ma’rûf ve nehy-i münkerden biran bile geri kalmadı. Ders okutması o kadar meşhûr oldu ki, nasıl kendisi ilim öğrenmek için uzak yerlere gittiyse, başkaları da ilim tahsil etmek için uzak yerlerden onun yanına geldiler. Sultanlar dahî ilim meclisine gelir, sohbetini dinlerlerdi. Hakkı söylemekten hiç bir zaman çekinmedi. Yetiştirdiği talebelerden bâzıları şunlardır: “Ebü’l-Alâ el-Hemedânî, Ebû Sa’d Sem’ânî, oğlu Kasım Nâsır-us-sünne, Ebû Ca’fer Kurtubî, Zeyn-ül-Emnâ Ebü’l-Berekât bin Asâkir ve daha yüzlerce kişi ondan ilim öğrenip rivayette bulundular.
İbn-i Asâkir; fıkıh, hadîs, kıraat, hilaf ve nahiv gibi bir çok ilimlerde söz sahibi idi. Fakat hadîs ilmindeki üstünlüğü, diğer ilimlere göre daha fazla idi. Hadîs ilminde imâm idi.
İbn-i Asâkir, hadîs ve fıkıh ilmine dâir çok sayıda eser yazdı. Bâzıları şunlardır: 1-Kitâb-ül-muvâfakât aleş-şüyûh-il-eimmet-is-sikât (Yetmiş iki cüz), 2-Kitâbü Avâlî Mâlik (Otuz cüz), 3-Et-Tâlî li hadîs-i Mâlik (Ondokuz cüz), 4-Kitâbü Mecmû-ir-Regâib mimmâ vaka’a bin ehâdîs-i Mâlik minel Garâib (On cüz), 5-Kitâb-ül-mu’cem (On cüz).
İbn-i Asakir’in altmış sekizden ziyâde eseri olup en meştıûru, Târihi Medînet-i Dımeşk’dir. Kısaca Târih-i Dımeşk diye tanınan bu eser, seksen cilddir. İbn-i Asâkir; Târih-i Dımeşk’ı yazmakla hadîs ilminde ve muhaddisler arasında önemli bir mevki işgal etmiştir. Bu târih, İslâm âleminde şehir târihleri için en geniş ve en büyük olanı idi. Târih-i Dımeşk şehir târihleri içinde yazılan ilk kitap değildir. Bundan önce İmâm-ı Kuşeyrî, Rakka târihi, Hâkim Nişâbûrî, Nişâbûr târihi, Ebû Nuaym, İsfehan târihi, Hadîb-i Bağdadî ise, Bağdâd târihi yazmışlardır. Târih-i Dımeşk’ten başka Şam ve civarı hakkında yazılan eserler vardı. Ebû Zür’a’nın târihi, Kalânisî’nin târihi ve İbn-i Mihne’nin telifleri bu kabilden eserlerdir. Ancak İbn-i Asakir’in eseri bütün bu kitapları ihtiva ettiği gibi, bunlarda bulunmayan bilgileri de vermektedir. Kendisinden önce böyle geniş muhtevâlı bir eser yazılmadığı gibi, kendisinden sonra da şehirler hakkında böyle bir eser ortaya konmamıştır. Arab târihi bakımından da benzeri bulunmayan bir eserdir.
İbn-i Asâkir, eserinin birinci cildinde, Şam’ın târihini, fethini, mescidlerini, kiliselerini, şehir giriş ve çıkışlarını, nehirlerini anlatmış, ondan sonra şehre gelen veya şehre bağlı bölgelere uğrayan ve icazet alanların hâl tercümelerini anlamıştır. İbn-i Asâkir bu hâl tercümelerinde sâdece Şam şehri ve civarını değil, aynı zamanda eyâlet dâhiline yâni, Sayda, Haleb, Ba’lebek, Remle v.b. şehirlere uğrayanları da kitabına almıştır. Kitabı harf sırasına göre tertib etmiş, önce Ahmed isminde olanları almış, sonra İbrahim’le devam etmiştir. Kitabında önce senetleri, ondan sonra da rivayetleri bildirmiştir. Muhaddislerin vefatlarını umumiyetle sonda ve ortada vermiştir. O kadar çok hadîs-i şerîf kaydetmiştir ki, bu yüzden Târih-i Dımeşk, hadîs kitabı olarak da kabul edilmektedir. İbn-i Asâkir, hâl tercümelerini anlatırken, âlimlerin ilim aldıkları zâtları şehir şehir ayırarak tertibe koymuştur.
Târih-i Dımeşk’e bir çok zeyller yazılmıştır. Kasım ibni Mûsânnet, Sadrüddîn Bekri, Ömer bin Hâcib, İbn-i Kalânisî, Kasım bin Muhammed el-Berzâlî, Târih-i Dımeşk’e zeyl yazan âlimlerdendir. Aynı zamanda, bu kitabı kısaltan bir çok âlim de olmuştur. Bunlardan bâzıları şunlardır: Kasım bin Ali bin Asâkir, Ebû Sâine, Ahmed bin Abdüddâim Makdisî, İbn-i Mensur, İbn-i Şühbe, İmâm-ı Süyûtî, Abdülkâdir Bedrân (bu zâtın Tehzîb-i İbn-i Asâkir adlı kısaltması yedi cild hâlinde basılmıştır).
Târih-i Dımeşk, 1953 (H. 1373) senesinde Şam’da, Selâhaddîn Müneccid başkanlığında bir hey’et tarafından yayınlanmaya başlamıştır.