EBÛ UBEYD KASIM BİN SELLÂM

Zamanının büyük âlimlerinden. Künyesi Ebû Ubeyd olup, ismi Kasım bin Sellâm el-Havârî’dir. 770 (H. 154)’de Herat’da doğdu. Zamanının müctehid ve imamlarından olup; edebiyat, fıkıh, tefsîr, hadîs, hukuk, kelâm ilimlerinde söz sahibi idi. Rum asıllı bir kölenin oğlu olan Ebû Ubeyd; Bağdâd’da yetiştiği için Ebû Ubeyd el-Bağdâdî olarak da tanınır. Sabit bin Nasr bin Mâlik zamanında on sekiz sene Tarsus kadılığı yaptı. Hacca gittiğinde, rüyasında Peygamberimizi görünce orada kaldı. 839 (H. 224) senesinde Medîne’de vefat etti.

Kasım bin Sellâm. Kur’ân-ı kerîm ilimlerini; Kısâî, İsmail bin Ca’fer, Şücâ bin Ebî Nâsır’dan, hadîs-i şerîf ilmini; İsmail bin İyâs, İsmail bin Ca’fer, Hüseyn bin Beşîr, Şüreyk bin Abdullah, Süfyân bin Uyeyne, Abbâd bin Abbâd, Abbâd bin Avvâm ve İbn-i Hişâm’dan, lügat ilimlerini; Ömer bin Müsennâ, Kisâî, Ferrâ, El-Esmâî ve diğer hadîs âlimlerinden öğrenmiştir.

Abdurrahmân ed-Dârimî, Ebû Bekr bin-Ebid dünyâ. Haris bin Ebî Üsâme, Ahmed bin Yûsuf et-Taglibî, Ali bin Abdülazîz el-Begâvî, Muhammed bin Yahya bin Süleyman ve Ahmed bin Yahya el-Belâzûrî kendisinden ilim öğrenmişler ve hadîs-i şerîf rivayet etmişlerdir.

İslâm âlimlerinden İbrahim el-Harbî; “Annelerin, benzerlerini doğurmaktan âciz olduğu üç insan bilirim. Bunlardan Ebû Ubeyd’i, can verilmiş bir dağa benzetiyorum. Bişr-i Hafî’yi, tepeden tırnağa kadar akıl ile yoğrulmuş bir kişi olarak görüyorum. Ahmed bin Hanbel’i ise adetâ Allahü teâlâ tarafından bütün ilimlerle donatılmış, sözü ve sükûtu da ilim olan bir zât olarak görüyorum” diyerek derecesini bildirmiştir.

Yine Abdullah bin Ca’fer bin Dersteveyh, Ebû Ubeyd’in hayâtını anlatırken; “Bağdâd âlimlerinden, lügat, hadîs ve Kur’ân ilimleri sahasında ün yapmış âlimlerden muhtelif ilimlere vâkıf, edebiyat, fıkıh, hadîs ve hukuk alanında bir çok eser vermiş zâtlardan biri de, Ebû Ubeyd Kasım bin Sellâm’dır” demektedir.

Ebû Ali en-Nahvî’den naklen, Kadı Ebû A’lâ el-Vâsıtî anlatır: “Ebû Ubeyd, Horasan valisi Abdullah bin Tâhir’in maiyetinde bulunuyordu. Ebû Delef, Abdullah bin Tâhir’e haber göndererek, Ebû Ubeyd’in kendi yanında iki ay kalması isteğinde bulundu. Bunun üzerine Abdullah bin Tâhir; Ebû Ubeyd’i, Ebû Delefin yanına gönderdi. İki ay sonra geri dönerken, Ebû Delef ona otuz bin dirhem altın verdi. Ebû Ubeyd; “Yanında bulunduğum adam, beni hiç bir zaman yardıma muhtaç bırakmamıştı” diyerek bunu kabul etmedi. Dönünce Abdullah bin Tâhir de otuz bin dînâr verdi. Ebû Ubeyd; “Ey emir, bu parayı kabul ediyorum. Sevabının sana ulaşması için bunun ile sınır boylarında yer alarak, silâh ve atlar satın alacağım” dedi ve öyle yaptı.

Ebû Hasen Muhammed bin Ca’fer şöyle anlatır: “Abdullah bin Tâhir’in babası Tâhir bin Hüseyn Horasan’da Merv’e girdiği zaman, sohbetini dinleyebileceği bir zât arardı. Ebû Ubeyd’i tavsiye ettiler ve huzuruna götürdüler. Onu fıkıh, târih, lügat ve nahiv’de büyük bir âlim bulan Tâhir bin Hüseyn; “Seni bu memlekette bırakmak büyük bir ihtiyaçtır” diyerek Ebû Ubeyd’e bin dînâr para verip; “Cihâda (savaşmaya) gidiyorum. Ben dönünceye kadar bununla geçin” dedi. Sefer dönüşü, Ebû Ubeyd’i alarak Sarinarrâ’ya götürdü. Samarrâ ve Bağdâd’da bir müddet kalan Ebû Ubeyd, hac için Mekke-i mükerremeye gitti. Hacdah sonra Mekke’ye yerleşip orada vefat etti.

Yirmiden fazla eser yazan Kasım bin Sellâm’ın başlıca eserleri şunlardır: Gârîb-ül-musannef, el-Emsâl, Meâni-yüş-şi’ir, en-Nâsih vel-Mensûh, el-Kırâat, Mesâni’l-Kur’ân, Garîb-ül-Kur’ân, Garîb-ül-hadîs elmaksûr vel-memdûd, el-Müzekker vel-müennes, Kitâb-ün-neseb, Kitâb-ül-ihdâs, Edeb-ül-kâdî, Kitâb-ül-emvâl.

Bunlar içinde en büyük ve en meşhûr eseri, üzerinde tam kırk yıl titizlikle çalıştığı; Garîb-ül-musannef adlı lügat kitabıdır. Sahasında ilk defa yazılan eserde, hadîs-i şerîflerde geçen az rastlanır deyimler ve açıklanmamış hadîslere yer verilmiş ve şevâhid yolu tutulmuştur. Eserin, Kahıre Hidiv Kütüphanesi, IV-176 ve İstanbul Ayasofya Kütüphanesi 4706 numarada kayıtlı iki nüshası bilinmektedir. Kitâb-ül-emvâl adlı eseri ise, mâlî ve iktisâd târihi bakımından en mühim kaynaklardan biridir. Ebû Ubeyd, bu eserinde Resûlullah efendimiz ve dört halîfe devrindeki mâlî tatbikatlara yer vermiş, zaman zaman da bu olayları yoruma tâbi tutmuştur. Eser matbûdur.

İLİM AYAĞA GİTMEZ!

Ebü’l-Abbâs Ahmed bin Yahya şöyle anlatır: “Abdullah bin Tâhir’in oğlu Tâhir, bir gün hacca gitmek için Horasan’dan gelip, İshak bin İbrahim’e misafir olmuştu. İshak bin İbrahim, Tâhir’in ilim öğrenmesi için âlimleri evine davet etti. Ebû Ubeyd; ilim aranır, ilmin ayağına gidilir” diyerek davete katılmadı. Buna kızan İshak bin İbrahim, Ebû Ubeyd’e bağladığı aylığı kesti ve durumu Abdullah bin Tâhir’e bildirdi. Gelen cevapta, Abdullah bin Tâhir; “Ebû Ubeyd sözlerinde haklı olduğu hâlde sen maaşını kesmişsin. Derhal maaşını bağla, mükâfatlandır ve müstehak olduğu nimete mazhar kıl!” diye emir verdi.