EBÛ SELEME BİN ABDURRAHMÂN

Tabiînin büyüklerinden. İsmi, Abdullah veya İsmail’dir. Cennet’le müjdelelenen ve Aşere-i mübeşşere denilen on sahâbîden biri. Abdurrahmân bin Avf’ın (r. anh) oğludur. Künyesi, Ebû Seleme’dir. 642 (H. 22) senesinde Medine’de doğdu. 713 (H. 94)’de yine orada vefat etti. 720 (H. 102)’de vefat ettiğini söyleyenler de vardır.

Eshâb-ı kiramdan bir çoğunu gören ve onların sohbetlerinde ve ilim meclislerinde bulunarak yetişen Ebû Seleme, Medine’de kendilerine Fukahâ-i seb’a adı verilen yedi büyük âlimden birisi oldu. Bu büyük âlimler, müslümanların dînî mes’elelerini çözer, onlara ilim öğretir, suâllerine, dindeki hükümlerini bildirerek fetva verirlerdi. Tabiînin büyüklerinden de ilim öğrenen Ebû Seleme; babası Abdurrahmân bin Avf, hazret-i Osman, Ebû Katâde, hazret-i Âişe, Ebû Hureyre, Hassan bin Sabit (r. anhüm) gibi sahâbîlerden ve Ata bin Yesâr, Ca’fer bin Amr bin Ümeyye, Abdullah bin İbrahim gibi Tâbiîn’den olan zâtlardan hadîs-i şerîf rivayet etti. Hadîs ilminde büyük bir âlim, güvenilir ve sağlam bir râvî olan Ebû Seleme’den de; oğlu Ömer, Sa’d bin İbrahim, Abdülmecîd bin Süheyl, Urve bin Zübeyr ve daha bir çok hadîs âlimi hadîs-i şerîf rivayet ettiler. İbn-i Sâd, Tabakât’ında, onun Medîneli hadîs âlimlerinin ikinci tabakasından olduğunu bildirmiştir. Onun hadîs ilmindeki yüksek derecesini ve güvenilirliğini, muasırları ve kendisinden sonra gelen pek çok hadîs âlimi takdirle anmışlardır.

Ebû Seleme, hadîs ilmindeki yüksek derecesi yanında, fıkıh ilminde de ictihâd derecesinde idi. Sa’îd bin As, Medîne’ye vali olunca, kendisini kadılığa getirmek istediyse de kabul etmedi. 712 (H. 94)’de yetmiş iki yaşında iken Medine’de vefat etti.

Rivayet ettiği hadîs-i şerîflerden bâzıları:

“Bütün çocuklar müslümanlığa elverişli olarak dünyâya gelir. Bunları sonra anaları, babaları Hıristiyan, yahûdî ve dinsiz yapar.”

“Her kim Allah’a ve âhıret gününe îmân ediyorsa, ya hayır konuşsun yâhud sussun. Her kim Allah’a ve âhıret gününe îmân ediyorsa, komşusuna ikram etsin! Her kim Allah’a ve âhıret gününe îmân ediyorsa, misafirine ikram etsin!”