P - R

Pâdişâh Hükümdârlar hükümdârı, büyük hükümdâr.

Papa Katolik hıristiyanların en büyük dînî lîderi, reîsi.

Pare Parça, adet, tane.

Paşa Osmanlı Türklerinde, vezirlere veya askeri ve mülkî yüksek rütbelilerine verilen ünvan. Şimdiki generaller.

Paye Rütbe, makam, mertebe, me’mûriyet derecesi.

Payidar iyice yerleşmiş, sürekli, kalıcı.

Pazarlık Alış-verişte fiyat tesbit etmek için alıcı ile satıcı arasındaki çekişme.

Peri Bkz. Cin.

Perişan Dağınık, dağılmış, toplu olmayan.

Pertev Parlaklık, nûr, ziya, şu’â.

Perver Besleyici, besleyen, yedirip içiren, geçindiren. Terbiye eden. Yetiştiren, ilerleten, feyizlendiren.

Pes Geri, arka. Sessiz, yavaş sesle olan. Karşısındakinin üstünlüğünü kabûl etmek. Yenilgiyi kabûl etmek.

Peyda Açık, belli. Mevcût ve meydanda olan.

Peyderpey Birbiri arkasından, birbirini ta’kib ederek, azar azar.

Peyker Yüz, çehre, beniz, surat. Peymân Sözleşme, yemîn.

Pîr Koca, yaşlı kimse, ihtiyâr. Bir tarikatın kurucusu. Bir mesleğin kurucusu. Tasavvuf büyüğü.

Puhte Pişmiş, pişgin, tecrübe görmüş, olgunlaşmış.

Put Allahü teâlâya inanmayanların taptıkları resim ve heykel. Hıristiyanların taptığı haç.

Putperest Puta tapan. Pür Dolu, çok.

Rab Efendi, sahip, mâlik. Kâinatın sahibi, mâliki olan Allahü teâlâ.

Rabıta Münâsebet, alâka. İki şeyi birbirine bağlama, dostluk bağlarını pekiştirme. Kalbini hocasının kalbine yöneltme.

Râcih Diğerinden daha üstün. Daha ileri, daha ehemmiyetli. Tercih olunan.

Rahim Esirgeyen, acıyan, merhametli.

Rahle Üzerinde kitap okumak, yazı yazmak için kitap, kâğıt, hokka konulan dar ve alçak masa

Rahmet Esirgeme, acıma, merhamet.

Rakîk İnce, narin, yufka yürekli. Merhametli, çabuk üzülen. Azatsız köle, câriye.

Rasadhâne Gök cisimlerini husûsi âlet veya sabit dürbün ile gözetleme ve incelemeğe yarayan bina.

Râsih Sağlam, sabit. Dînî bilgilerde derin ve hakîkatları bilen.

Rauf Çok merhametli, çok acıyan.

Râvî Rivâyet eden. İşittiği haberleri, sözleri başkalarına ulaştıran. Hadîs-i şerîfleri rivâyet eden.

Reâye Bir hükümdârın yönetimine bağlı olup vergi veren halk. Korunmaları devlete âit olan insanlar.

Recâ Emel, umut, ummak.

Red Geri çevirme, itip öteye atma. Kabûl etmeme, râzı olmama, tanımama. İnkâr etme.

Reddiye Bir fikri, bir düşünceyi, bir doktrini çürütmek maksadıyla yazılan yazı.

Ref Kaldırma, yükseltme, yukarıya çıkarma.

Re’fet Acıma, esirgeme, lütuf ve merhamet.

Refref Peygamberimizin (s.a.v.), mi’râc gecesi Sidret-ül-müntehâdan i’tibâren üzerine oturarak yükseldiği Cennet yaygısı.

Rehber Yol gösteren, kılavuz. Bir kimsenin veya topluluğun doğruyu bulmasını sağlayan kimse.

Rehin Bir alacak karşılısında, alacağın tamâmının alınmasını mümkün kılacak bir malın alıkonulması.

Reîs-ül-küttâb Onyedinci yüzyıla kadar Osmanlı Devleti’nde dışişleri bakanı.

Reîs-ül-Ulemâ Âlimlerin başı, en istünü.

Rekâik ince, nâzik olan şeyler.

Reşha Testi gibi bir kaptan çıkan sızıntı, terleme.

Revaç Sürüm, geçerli olma. Değerli olma.

Reyhan Fesleğen denilen güzel kokulu bitki.

Rıda’ Süt emme.

Rıdvan Cennetin muhafızı ve kapıcısı olan meleğin ismi. Hoşnutluk.

Rıfk Yavaşlık, tatlılık, yumuşak huyluluk.

Rıtl Yaklaşık olarak okkanın üçte birine denk sıvı ölçüsü. 437.5 gr.

Rızâ Hoşnutluk, memnunluk, râzı olma, karşı koymama, boyun eğme, uzlaşma. Kendi isteği ile davranma. İstiyerek yapma.

Rızk Allahü teâlâ tarafından ayrılmış, takdîr edilmiş olan ni’met. Yiyecek ve içecek ile ilgili olan maddeler.

Riâyet Gözetme, sayma, değer verme, ağırlama.

Ribâ Faiz.

Rical İleri gelenler. Devlet ileri gelenleri. Bülûğa ermiş erkek çocuk.

Rical-i Hadîs Hadîs-i şerîfi rivâyet eden âlimler.

Ricat Geri dönme, geldiği yöne doğru hareket. Daha çok askeri birlikler için kullanılır.

Rifat Üstünlük.

Rihlet Göç, yer değiştirmek, ölüm.

Rikkat incelik, yufkalık, merhamet etmek.

Risale Mektûb. Mektûb şeklinde yazılan küçük kitap.

Rivâyet Bir haber ve sözü aktarma.

Riya iki yüzlülük, yalandan gösteriş, mürailik.

Riyakâr iki yüzlü. Gösteriş için yalandan takvâ veya samimiyet gösteren.

Riyaset Baş olma, başkanlık. Bir topluluğun veya meclisin başkan

Riyâzet Nefsi kırma, rahat ve hoşa gidecek şeylerden uzak durup, perhiz veya az şeyle yetinerek yaşayış.

Riyaziye Matematik.

Rub-i dâire Dâirenin dörtte biri. Rub-i dâire, astronomide namaz ve imsak vaktini bulmada kullanılır.

Ruhban Rahibin çoğulu. Hıristiyan din adamı. Dünyâ işlerinden uzaklaşıp yalnız yaşama.

Ruhsat İzin, müsâade. Genişlik, kolaylık.

Rumeli Osmanlı topraklarının Avrupa’daki kısmı.

Rûz-i ceza Ceza günü. Hesâb günü.

Rûznâmeci başı Takvim yazan, takvim hazırlayanların başı.

Rücû Geri dönme, mevzûya dönme, cayma, sözünden dönme.

Rükû’ Namazda elleri dizlere koyup, eğilme hareketi.

Rükün Namazın içindeki farzlar. Bir şeyin en sağlam ve kuvvetli tarafı. Mübârek Kâ’be’nin temeli.

Rüşd Doğru yolda gitme, doğru yolu bulma. Doğru düşünebilecek aklî seviyeye gelme. Temyiz sahibi olma. Baliğ olma. Bülûğ çağına gelme. Gusl abdesti alacak yaşa gelme.

Rü’yet Görme, görüş. Yeni ayı görme. Bakma, idâre etme, yönetme, çevirme.