Kabâil Kabileler, boylar. Kâ’be-i muazzama Mekke-i mükerremede, Hârem-i şerîfin ortasında bulunan bina. Bütün müslümanların kıblesi, câmilerin en efdali. Kabz El ile tutma, avuç ile kavrama. Azrail (a.s.) tarafından rûhun alınması. Satın alınan hîbe edilen veya mîras kalan malın teslim alınması. Ka’de-i âhire Namazda, selâm vermeden önce, tahiyyat okuyacak kadar oturmak. Ka’de-i âhire, ya’nî son rek’atta tahiyyat okuyacak kadar oturmak farzdır. Kâdı Yapan, yerine getiren, hüküm veren. Suçluyu ve suçsuzu ayırıp, İslâmiyetin emirlerine göre hükmeden hâkim. Kadıasker Osmanlılarda, ilmiye rütbelerinin sonu olan rütbede bulunan zât. Rumeli ve Anadolu adıyla iki kadıaskerlik vardı. Kadim Başlangıcı olmayan, ezelî olan. Allahü teâlâ kadîmdir, evveli başlangıcı yoktur. Kadı nâibi Kâdıların, vazîfe yerine gitmediklerinde, yerlerine gönderdikleri vekîl. Kadir Kudreti mutlak olan ve her husûsa muktedir olan, kudret sahibi olan Allahü teâlâ. Allahü teâlâ hakkında bilmemiz vâcib olan sekiz sıfat-ı ma’neviyeden biri. Kadr İ’tibâr, değer, haysiyet, kıymet, miktar, meblağ. Kadr (Kadir) Gecesi Ramazân-ı şerîf ayı içinde bulunan bir gece. Kur’ân-ı kerîmde methedilen en kıymetli gece. Kur’ân-ı kerîm bu gecede inmeye başladı. Kâdıyânîler Hindistan’da, İngilizler tarafından müslümanları parçalamak için kurulan sapık fırka mensûpları. Kâfiye Şiirde mısra’ların sonlarında aynı sesi veren harflerin birleşmeleri. Kâinat Yaratılan herşey, bütün mahlûkât, Allahü teâlâdan başka herşey. Kalb Gönül. His organlarından, rûhtan, nefsten ve şeytandan gelen te’sîrlerin toplandığı merkez. Vücûd çalışma merkezine de kalb denir. Aslında bunun adı yürektir. Kalb-i selîm Temiz gönül, kendisinde Allah sevgisinden başka birşey bulunmayan kalb. Kalkale Hareket ettirme, seslenme. Kur’ân-ı kerîmin okunuşunda tecvidinde, “Kaf, ti, be, cim, dal” harflerinin sükûn hâlindeki okunuşunda uygulanan tecvîd kaidesi. Kamîs Entari gibi uzun gömlek. Erkek ölüler için kefenin üç parçasından biri. Kâmûs Lügat kitabı. Denizin ortası. Fîrûzâbâdînin yazıp Mütercim Âsım Efendi’nin “Kâmûs-u Okyanus” adıyla Türkçeye çevirdiği “Kâmûs-ı Muhît” adlı eser. Kânun Kaide. Devletçe mer’iyyeti kabûl ve onunla âmel olunan nizâm ve kaidelerin toplamı. Kânunnâme Kânunun bir maddesi ile ilgili fıkraları içinde toplayan kitap veya risale, nizâmnâme, Budin kânunnâmesi, Arazi kânunnâmesi gibi. Karabet Yakınlık, hısımlık, akrabalık. Karaborsa İhtikâr. İnsan ve hayvanlar için olan gıda maddelerini piyasadan toplayıp yığarak, pahalandığı zaman satmak. Kandil Küçük çapta aydınlatma aracı. Yağ, fitil ve şişeden ibârettir. Karargâh Ordu kurmay hey’etinin bulunduğu yer, merkez. Kâri Kur’ân-ı kerîmi ezberleyen kimse, kırâat âlimi. Karz-ı hasen Ödünç vermek. Çarşıda misli ya’nî benzeri bulunan herşeyi, belirsiz bir zaman sonra, misli verilmek üzere vermek. Kasavet Sertlik, katılık, gam, keder. Kalbin kararması. Kasem Yemîn, and. Kaylûle Öğleden önce biraz yatmak. Kaylûle, Resûlullahın (s.a.v.) âdet-i şerîfesi idi. Kaza kader Allahü teâlânın, birşeyin varlığını dilemesine “Kader” denilmiştir. Kaderin, ya’nî varlığını dilediği şeyin var olmasına da “Kaza” denir. Kaza ve kader kelimeleri, birbirlerinin yerine de kullanılır. Kazasker Bkz. Kadıasker. Kelâm-ı ilâhi Allah kelâmı, Kur’ân-ı kerîm. Kelîm Söz söyleyen, konuşan, hazret-i Mûsâ’nın ünvanı Kelime-i temcîd “Lâ ilâhe illallah Muhammedürresûlullah” güzel sözü. Kemâlât insanın bilgi ve ahlâk güzelliği bakımından olgunluğu. Kenz Hazîne, define. Kerem Asâlet, cömertlik, lütuf, bağış. Kerehât iğrenme, tiksinme. Dînimizde bir hâlin bir hareketin sarih ve kat’î şekilde değil, delâlet sûretiyle men olunması. Bkz. Mekrûh. Kerâmet Kerem, bağış, ikram. Peygamberlerin (aleyhimüsselâm) ümmetlerinin evliyâsında, âdet dışı meydana gelen şeyler. Kerih iğrenç, çirkin. Kerîm Kerem sahibi, cömert. Allahü teâlânın doksandokuz güzel isminden biri. Kesb Kulun işinin yapılmasında, yaratılmasında, önce, kulun bu işi irâde etmesi, istemesi. Helal kazanmak. Kesre “ı” ve “i” seslerini veren hareke. Kesret Çokluk, bolluk, ziyâdelik. Keşf Açma, meydana çıkarma, gizli bir şeyi bulma. Birşeyin olacağını önceden anlama, Allahü teâlâ tarafından ilham olunma. Keşf, Allahü teâlânın sevgili kulları olan evliyâda zuhur eder. Ketm Bir sözü, bir haberi, bir sırrı saklama, gizli tutma. Kezzâb Çok yalan söyleyen, pek yalancı. Kimyada “Nitrik asit”in halk arasındaki adı. Keyfiyyet Birşeyin iyi veya kötü olma hâli. |
Kıble Namaza başlarken yönelinen cihet, ya’nî Mekke-i mükerremede Kâ’be-i şerîfin bulunduğu yer. Kil-ü-kâl Dedikodu, lüzumsuz lâf. Kırâat Okuma, okuyuş. Kur’ân-ı kerîmin okunması. Kırâat-ı aşere Kur’ân-ı kerîm kırâatında imamlık derecesine yükselmiş olan, on İmâmın kırâatleri. On kırâat İmâmı şunlardır. İmâm-ı Nafi’, Abdullah bin Kesîr, Ebû Amr Mâzinî, Basrî, İbn-i Âmir Yahsubî, Âsım bin Ebi’n-Necüd, Hamze, Kufî, Kısâî, Ebû Ca’fer Yezîd bin Ka’ka’, Ya’kûb bin İshâk Hadramî, Halef bin Hişam el-Bezzâr. Kırâat-i seb’a Kırâat-ı aşerede bildirilen ilk yedi İmâmın kırâatleri. Kırâat-i şâzze Arabî gramer şartlarına uyan ve ma’nâyı değiştirmeyen, fakat ba’zı kelimeleri Hazret-i Osman’ın topladığına benzemeyen Kur’ân-ı kerîme kırâat-i şâzze denir. Kirâat-i şâzzeyi, Eshâb-ı Kirâmdan (r.anhüm) birkaçı okumuş, fakat sözbirliği olmamıştır. Eshâb-ı Kirâmdan birinin okuduğu bildirilmeyen okumağa “Kırâat-i şâzze” denmez. Kırat Orta büyüklükte beş arpa ağırlığında olan bir ölçü birimi. Bir kırat yaklaşık 0,24 gramdır. Kırba Eskiden daha çok su dağıtan sakaların kullandığı, ince köseleden veya deriden yapılmış su kabı. Kıyâmet insanların ve bütün canlıların öldükten sonra tekrar diriltilmesi. Kıyâs Bir şeyi takdîr etmek, ölçmek, karşılaştırmak, iki şey arasındaki benzerlikleri tesbit etmek. Fıkıh ilminde kıyâs, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilen bir mes’elenin hükmünü, ictihâd yolu ile âyet ve hadîsde açıkça belirtilmemiş olan fakat aynı ortak vasıfları taşıyan bir mes’ele için de geçerli görmektir. (Bkz. Kıyâs-ı nikaha) Kibar Büyükler, ulular, ince, terbiyeli, görgülü, nâzik. Kibir Büyüklenmek, kendisini başkalarından üstün görmek. Kibriya Büyüklük, ululuk. Kinâye Maksadı, kapalı bir şekilde dolaylı anlatan söz. Kisrâ İran hükümdârı. Kitâb Kitap. Kur’ân-ı kerîm, edille-i şer’iyyeden birincisi. Kitabe Kazılmış yazı. Mezârtaşı yazısı. Câmi, medrese, türbe, kale gibi eserlerin, yaptıran, yapan ve yapılış târihlerini ihtivâ eden bilgilerin yazıldığı düz-yassı taş veya mermer. Kitabe, daha çok bu eserlerin giriş kapıları üzerinde bulunur. Kitabet Yazı yazmak, kâtiblik. Köle ile efendisi arasında yapılan akit, sözleşme. Kizb Yalan, yalan söylemek. Kubuh Çirkinlik. Birşeyin tabiata uygun, kemâl sıfatını hâiz ve övülmeye lâyık olmaması hâli. (Bkz. Hüsn) Kul hakları Bkz. Hukûk-ül-ibâd. Kulleteyn Beşyüz rıtl, ikiyüzyirmi litre suyun iki katı, dörtyüzkırk litre miktarı su. Kurb Yakın olma, yakınlık. Kutb-i ektâb Âlemde, dünyâda herşeyin var olması ve varlıkta durabilmesi için feyz gelmesine vâsıta olan büyük velî. Bunlara; Kutb-i ebdâl ve Kutb-i medar da denir. Kutb-i ebdâl Bkz. Kutb-i aktâb. Kutb-i medar Bkz. Kutb-i aktâb. Kutb-i irşâd Âlemin irşâdı ve hidâyeti için feyzlerin gelmesine vâsıta olan büyük velî. Küsül namazı Güneş tutulması esnasında kılınan iki rek’at namaz. Küsurat Artıklar, artan kısımlar. Kütüb-i sitte Meşhûr altı hadîs-i şerîf kitabı. “Sahîh-i Buhârî”, “Sahîh-i Müslim”, İmâm-ı Mâlik’in “Muvatta”sı (veya İbn-i Mâce’nin “Sünen”i) İmâm-ı Tirmizî’nin “Câmi’us-Sahîh”i, Ebû Dâvûd ve İmâm-ı Nesâî’nin “Sünen”leri. Lağv Faydasız, beyhude, boş. Kaldırma, hükümsüz kılma. Lahd Kabrin içinde, kıble tarafına cesedi koymak için, cesed sığacak kadar kazılan yer. Lahika Ek. Lâin Kovulmuş, nefret kazanmış. Lakab Bir kimseye kendi asıl isminden başka takılan ad. Ledünni Allahü teâlânın seçtiği ba’zı kullarına, ya’nî evliyâsına ihsân ettiği gizli ilimler. Bu ilmi bilen. Levh-i mahfûz Allahü teâlânın ezelde takdîr ettiği şeylerin yazıldığı yer. Leyle-i berât Arabî aylardan Şa’bân ayının ondördünü onbeşine bağlayan gecedir. Allahü teâlâ bir sene içinde olacak şeyleri bu gece meleklere bildirir. Leyle-i kadr Ramazân-ı şerîf ayı içinde bulunan bir gecedir. En kıymetli gecedir. Leyle-i mevlid Rebî’ul-evvel ayının onbirini onikisine bağlayan, Peygamberimizin (s.a.v.) doğduğu gecedir. Leyle-i mi’râc Receb ayının yirmiyedinci gecesidir. Peygamberimizin (s.a.v.) göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü gecedir. Leyle-i mübâreke Mübârek, kıymetli geceler. Leyle-i regâib Receb ayının ilk Cum’agecesidir. Kıymetli gecelerdendir. Libâs Elbise, giysi. Lif Tel. Liva Bayrak. Livâ-ül-hamd Peygamberimizin (s.a.v.) ümmetinin, mahşer günü altında toplanacakları bayrak. Livâ-üs-se’âdet Peygamberimizin (s.a.v.) sancağı. Liyâkat Lâyık olma, değerlilik. İktidar. Hüner. Fazilet. Lonca Eskiden, esnafın toplanıp işlerini konuştukları yer. Lügat Kelime, söz. Her milletin konuştuğu dilin kelimeleri. |