KULLANILAN KELİME ve ISTILÂHLARIN MANÂLARI

A

Abâ Yünden yapılan kaba kumaş.

Abâdile Dört Abdullah (Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Abbâs, Abdullah bin Zübeyr, Abdullah bin Mes’ûd veya Abdullah bin Amr) Abdullah’ın çoğulu. Abdullah isminde olan çok kimseler.

Abbâd Bkz. Âbid.

Abd Kul, köle, hizmetçi, bende.

Abes Boş şeylerle uğraşmak, Namazda, fâidesiz hareketler.

Âb-ı hayât Hayat suyu. Tatlı su.

Âbid ilmi olmayıp fazla ibâdet eden.

Acem İranlılar. Arab olmayanlar.

Âdâb Usûller, kaideler, yollar. Terbiye, utanma.

Adâlet Bir âlimin, bir hâkimin memleketi idâre için koyduğu kânun, kaide, çizdiği hudut içinde hareket etmektir.

Adavet Düşmanlık-hüsûmet, kin, buğz, garaz.

Adem Yokluk.

Âdetullah Âdet-i ilâhiyye. Allahü teâlânın sebepler âleminde yaratması.

Âdil Doğruluk gösteren, adâletli, büyük günah işlemeyen, küçük günaha alışık olmayan.

Afaki Dereden, tepeden söz. (Tasavvufta, Allahü teâlâdan başka insanın dışında olan herşey.)

Afif Temiz, güzel, nezîh, iffetli ve namuslu olan, haramlardan sakınan, müstekim.

Afiyet Sağlık, sıhhatte olma, günah işlenilmediği zaman.

Afv Suçunu bağışlama.

Ahbâr Haberler. Sahabeden bildirilen sözler.

Ahd Söz verme, yemîn, devir, zaman.

Ahd-i misâk Allahü teâlânın ezelde rûhlara; “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye suâl edince, onlar da; “Evet, sen bizim Rabbimizsin” diyerek verdikleri söz, yemîn, anlaşma, sözleşme.

Ahfâ Hafi, gizli. Âlem-i Emr’deki latifelerden.

Âhıret öbür dünyâ, öldükten sonraki hayat.

Ahkâm Emîrler, hükümler.

Ahkâm-ı şer’iyye Dînî hükümler.

Ahlâk İnsanda bulunan rûhî hâller, iyilik etmek, kötülükten kaçınmak için ta’kibi lâzım gelen usûl ve kaideleri öğreten ilim.

Ahlâk-ı hamide övülecek huylar, güzel huylar.

Ahlâk-ı zemîme İslâmiyetin yasak ettiği kötü huylar.

Ahvâl Durumlar, bulunuşlar, hâller.

Ahvâl-i şahsiyye Şahsî hâller.

Akâid İ’tikâda dâir hükümler, esâslar.

Akçe Gümüşten yapılmış Osmanlı parası.

Akd Sözleşme, bağ, düğümleme.

Akıncı Osmanlı hudut boylarında bulunan ve düşman illerine saldıran mücâhid.

Akıbet Bir şeyin sonu, nihâyet, netice.

Akîde îmân, inanılan ve i’tikâd edilen bilgilerin esâsı.

Akîka Doğan çocuk için kesilen kurban.

Akıl ve bâlig Evlenecek çağa gelen, mükellef olan kimse.

Akim Güdük, sonu olmayan, kısır.

Aktâb Evliyâların en Üst derecede olanları.

Alâka ilgi, münâsebet.

Âlem Mahlûkların, yaratılmışların hepsi.

Alem-i emr Madde olmayan ve ölçülemiyen âlem.

Alem-i halk Madde olup ölçülebilen âlem. Yerler, dağlar, gökler...

Alem-i melekût Melekler, rûhlar âlemi.

Alem-i misâl rûh âlemi ile, madde, varlık alemindeki şekillerin ayna gibi görüntüsünü yarısıtan âlemdir. Varlık âlemi olmayıp, görünen bir âlemdir. Ayna gibidir.

Alem-i şühûd Görünen madde âlemi. Âlem-i halk da denir.

Âl-i Nebevî Peygamber efendimizin (s.a.v.) müslüman olan akrabaları.

Alî himmet Himmeti yüksek olan.

Allâme Çok büyük âlim.

A’mâl-i sâliha Güzel ameller.

A’mâl-i şer’iyye Namaz, oruç gibi dinî ibâdetler.

Amden Kasden, bile bile.

Amel İş, çalışma. Bir emri yerine getirme. Dînî bir emri îfâ etme, itaat, ibâdet etmek.

Amentü inanılması, îmân edilmesi lâzım olan altı şarta ya’nî, Allahü teâlâya, Meleklere, Kitâblara, Peygamberlere Âhıret gününe, Kazâ ve Kadere inanmaya verilen isim.

Amil işleyen. Zekât tahsiline me’mûr kimse. Mütevelli. Amel eden, ibâdet eden.

Anâsır-ı erbeâ Dört unsur: Toprak, ateş, hava, su.

A’râf Cennet ile Cehennem arasındaki yer. Âdetler, usûller. Sırt, tepe.

Arafat Mekke’de hacıların Kurban bayramı arefesinde vakfeye durduğu ve Hazreti Âdem ve Hazreti Havva’nın buluştukları dağ.

Arasat Mahşer yeri, haşr ve neşr yeri.

A’râz İşâretler, alâmetler. Var oluşu, ancak kendisini taşıyan başka bir varlıkla hissedilebilen, kendi başına boşlukta yer tutamıyan şey.

A’rec Anadan doğma topal.

Arefe Kurban bayramının birinci gününden evvelki güne verilen isim.

Ârif Bilgili, bilen, irfan sahibi, velî.

Ârif-i billah Allahü teâlâyı tanıyan, âhıret âlimi.

Âriyet Bir malın menfeatini ya’nî kullanılmasını hibe etmek.

Arş-ı a’lâ Âlem-i emr ile Âlem-i halk arası olan büyük âlem. Yere ve göke benzemez. Mahlûkların en şereflisidir. Daha saf ve daha nurludur. Onun için Arşullah da denir.

Arşın Osmanlılarda kullanılan uzunluk ölçü birimi. (68 cm.)

Aruz Arab, Türk, Fars, Hind şiirlerinde hece kalıpları.

Asabe kölenin erkek cihetinden olan akrabaları.

Asar Eserler. Sehâbeden bildirilen haberler.

Âsâ-i Mûsâ Mûsâ aleyhisselâmın asası ki, mu’cize olarak yılan, ejderha olurdu.

Asfiyâ Takvâ sahipleri, sûfiler, kemâlât sahipleri. Doğru yolda olanlar.

Âsi isyan eden, karşı gelen. Günahkâr. Haydut. Ahlâkı bozuk.

Âsitâne Eşik. Payitaht (Başşehir). Büyük tekke, İstanbul.

Asr-ı se’âdet Peygamber efendimizin (s.a.v.), Eshâb-ı Kirâmın ve Tabiînin zamanı.

Aşere-i mübeşşere Cennetle müjdelenen on kişi.

Âşir öşr denilen zekâtı toplayan.

Ateist Allahü teâlânın varlığına inanmayan, dinsiz.

Âtî Gelecek zaman, istikbâl.

Atiyye Hediyye, bahşiş, lütuf ve ihsân.

Attâr Güzel koku satan.

Avam ilmi, irfanı kıt olan kimse. Halk.

Avdet Aslına dönme, geri gelme, rücû.

A’yân Bir yerin ileri gelenleri.

Âyet-i kerîme Kur’ân-ı kerîmde sûrelerin kısımları.

Ayn Aslı, kendisi. Birşeyin eşi, tıpkısı. Mevcût olan varlık. Göz.

Ayn-ı sabite Varlıkların Allahü teâlânın ilminde sabit olan ezelî hakîkatları, var olmadan evvel varlıklar hakkındaki Allahü teâlânın ilmi.

Azamet Cenâb-ı Hakkın büyüklüğü. Azâzil İblîsin (şeytanın) diğer adı.

Azîmet Gitme, gidiş. Dînin emirlerini yapma ve yasaklarından sakınma husûsunda ruhsatları terketme.

Azîz Muhterem, sevgili.

Azm Karar, kasıt, niyet

Azrail Allahü teâlânın emriyle canlıların rûhunu alan melek.