İZMİRLİ OSMAN NÛRÎ EFENDİ

Tefsîr, hadîs ve fıkıh âlimi, tasavvuf ehli, velî. Onüçüncü asrın başlarında İzmir’de doğdu. Aynı asrın sonlarında İzmir’de vefât etti.

Küçük yaşta ilim öğrenmeye başlayan Osman Nûri Efendi, temel din bilgilerinin yanında, Kur’ân-ı kerîmi de baştan sona ezberledi. Sonra İzmir ve Manisa’da, daha sonra İstanbul’da, ilim sahiplerinin derslerine devam etti. Yüksek din ilimlerinde ve onlara yardımcı olan âlet ilimlerinde tahsilini tamamlayarak, hocalarından icâzet (diploma) aldı. Ayrıca Kur’ân-ı kerîmin yedi kırâat üzere okunuşunu öğrenip, buna dâir ilmi tahsil etti. Memleketi olan İzmir’e gidip, Çorakkapı Câmii’nde imamlık yaptı. Güzel sesi ve kırâat üzerindeki engin bilgisi ile, sünnet-i şerîf üzere okuduğu Kur’ân-ı kerîmi dinlemek isteyen müslümanlar, akın akın Çorakkapı Câmii’ne koştular. Osman Nûri Efendi de, beş vakit namazda müslümanlara güzel sesi ile Kur’ân-ı kerîm kırâat etti. İhlâsla okuduğu Kelâm-ı ilâhî, müslümanları coşturur, ilâhî aşka garkederdi.

Bu sıralarda, Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî hazretlerinin halîfelerinden Abdülfettâh-ı Akrî hazretlerinin sohbeti ile şereflendi. Medîne-i münevverede Ahmed Saîd Fârûkî isminde büyük bir âlimin bulunduğu haberini aldı. Bu haberden sonra, o zâta karşı aşırı sevgi duymaya başladı. Allah aşkından dolayı dünyânın hiçbir şeyinden zevk almıyordu. 1277 (m. 1861) senesinde doğru Mekke-i mükerremeye gitmek üzere yola çıktı. Mekke-i mükerremeye varıp, haccını îfâ etti. Medîne-i münevverede Resûlullahı (s.a.v.) ziyâretle şereflenip, Ahmed Sa’îd Fârûkî hazretlerinin sohbetine koştu. Altı ay hiçbir yere ayrılmadan, o büyük zâtın derslerine ve sohbetine devam etti. Ahmed Saîd’in (r. aleyh) vefâtı üzerine, Mekke-i mükerremede bulunan oğulları Abdürreşîd Sâhib’in hizmetinde uzun yıllar kaldı. Abdürreşîd Sâhib hazretlerinden aldığı feyzlerle Behâeddîn-i Buhârî, Abdülkâdir-i Geylânî, Şihâbüddîn Sühreverdî, Mu’înüddîn Çeştî ve Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin yollarında kemâle gelip icâzet aldı. Bu esnada fıkıh ve hadîs ilimlerinde de çok yükseldi. Hocasının vefâtından önce ve sonra, birçok insana ilim öğretti. Mekke-i mükerremede mücavir olarak kalarak yıllarca insanlara doğru yolu gösterip, ibâdet etmekle meşgûl oldu. Eğinli Hâcı Hâfız Mehmed Hulûsî Efendi, İzmirli Hâcı Ahmed ve Hâcı Edhem efendiler, Yûsuf Dağıstânî Efendi ve Şirvanlı Hâşim Efendi yetiştirdiği talebeleri arasındaydı.

İzmirli Osman Efendi, Resûlullah efendimizin (s.a.v.) sünnet-i şerîfine, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına harfiyen riâyet eder, mübârek hocalarına tam tâbi olurdu. Bilhassa Abdürreşîd Sâhib’in (r. aleyh) hâl ve hareketlerini, kendine örnek alırdı. Aynen onun gibi, Ramazân-ı şerîfte Buhârî-yi şerîf okur, teravihlerde her gece üç cüz okuyarak on günde bir hatim eder, Muharrem’in onunda Müslim’i hatmeder, Muharrem’in ilk on gününde, haftanın Pazartesi, Perşembe günleri ve kameri her ayın onüç, ondört ve onbeşinci günlerinde oruç tutardı. Hiçbir vaktini boş geçirmez, ağzından boş lâf çıkmazdı. Saatlerce sohbet etse kendisine ve dinleyenlere bıkkınlık gelmezdi. Sohbetinde bulunanlar, saatler sonra bile, ilk sözü imiş gibi aynı dikkat ve iştiyâkla ağızlarından çıkacak sözü beklerlerdi.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Hadîkat-ül-evliyâ sh. 147