Hanefî mezhebi fıkıh ve kelâm âlimi, kadı, meşhûr Osmanlı matematikçisi. Babası Mustafa ve dedesi Mahmûd efendilerdir. 1143 (m. 1730) senesinde Manisa’ya bağlı Kırkağaç kazasının, Gelenbe kasabasında doğdu. Doğduğu yere nisbetle Gelenbevî denildi. 1205 (m. 1791) senesinde bugün Yunanistan sınırları dâhilinde bulunan Tırhala Yenişehiri’nde vefât edip, Bayraklı Câmii kabristanına defnedildi.
Küçük yaşta babasının ölümü ile yetim kalan İsmâil Efendi, annesinin yanında kaldı. İlim tahsil edemedi. Hâlbuki baba ve dedeleri hep ilimle meşgûl olmuşlar, Allahü teâlânın dînine hizmet ile ömür geçirmişlerdi. Oniki-onüç yaşına gelen İsmâil Efendi, hâlâ sokaklarda oyun oynuyor, boşa vakit geçiriyordu. Yine birgün sokakta oynarken, baba dostlarından biri onu gördü. Yanına çağırıp; “Çok yazık, ata ve ecdadın hep ilimle meşgûl oldular. Sen ise bu yaşta başı boş geziyor, sokaklarda oynuyorsun!” dedi. Ona ilim öğrenmesi husûsunda yardımcı olabileceğini söyledi. İsmâil Efendi, o günden i’tibâren oyunu terketti. İlim tahsiline başladı. Kısa zamanda başarı gösterip zekâ ve çalışkanlığını ortaya koydu, İstanbul’a gidip Ayaklı Kütüphâne nâmıyla tanınan Müftî-zâde Mehmed Efendi ve Mestan-zâde Osman Efendi gibi ulemâdan ilim öğrendi. Muhammed Hâdimî hazretlerinin ilminden istifâde etti. Fıkıh, kelâm, matematik, mantık ve mühendislik ilimlerinde ilerledi. Medreseden me’zûn olduktan sonra, 1177 (m. 1763) senesinde müderrislik payesini kazandı. Geçim sıkıntısı çekmesine rağmen vazîfe almayıp kendisini ilmî araştırmalara verdi. Daha çok okuyup, daha çok çalışmanın yollarını aradı. Araştırma ve çalışmalarına Mehmed Efendi’nin evinde aldığı husûsî derslerle devam etti. Mantıkla ilgili “Burhan” kitabını bu esnada yazdı. Hocası Mehmed Efendi, ilimde olgunlaşmadan kitap yazmasını uygun bulmadı. İsmâil Efendi, bundan sonra vakitlerini daha çok matematik ilmine ayırdı. Zamanla matematik ilminde mütehassıs oldu. Sultan Birinci Abdülhamîd Hân zamanında, Sadrâzam Halîl Paşa ve Kaptân-ı derya Cezayirli Hasen Paşa’nın gayret ve teşvikleri ile, yeni açılan Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn’a matematik hocası olarak ta’yin edildi. Bu okulda birçok gencin yetişmesinde hizmetleri oldu.
Üçüncü Selim Hân, padişahlığının ilk senelerinde Kâğıthâne’de yapılan bir atış tâliminde, atılan humbaranın hedefe isâbet ettirilmemesine çok üzüldü. Bu işi daha iyi yapabilecek bir kimsenin bulunmasını emretti. Çevresindekiler, Gelenbevî İsmâil Efendi’nin bu işi halledebileceğini söylediler. Bunun üzerine İsmâil Efendi huzûra da’vet edildi. Kumbarayı kendi bilgi ve tecrübesine göre düzeltti. Yapılan üç atış da tam isâbet kaydetti. İsmâil Efendi’nin bu bilgisini takdîr eden Pâdişâh, gayet memnun olarak, ona günlük tahsisat verilmesini emretti.
İsmâil Efendi, 1204 (m. 1790) senesinde büyük kadılıklardan olan Tırhala Yenişehiri kadılığına gönderildi. Bir sene sonra orada vefât etti.
İlimde, ahlâkta, ibâdette örnek bir müslüman olan Gelenbevî İsmâil Efendi, zamanında pek tanınmadı. Vefâtından sonra, eserlerinin üstünlüğü ile kıymeti daha iyi anlaşıldı. Birçok talebe yetiştiren Gelenbevî İsmâil Efendi, pek kıymetli eserler kaleme aldı.
Gelenbevî İsmâil Efendi’nin eserlerinden biri meşhûr “Logaritma cetveli”nin şerhidir. Bu eserin yazılmasının hikâyesi şöyledir: Sultan Birinci Abdülhamîd Hân zamanında İstanbul’a gelen şımarık bir Fransız mühendisi, logaritma cetvelini İstanbul’da kimsenin bilmediği iddiasında bulunur. Yanındakiler de, ona güzel bir ders vermesi arzusuyla kendisini Gelenbevî İsmâil Efendi’ye götürürler. Fransız, verdiği logaritma cetveliyle ilgili soruya, ta’yin edilen zamana kadar cevap vermesini ister. İsmâil Efendi, müddet dolunca sorusunun cevâbını almaya gelene, logaritma ile ilgili yazdığı kitabı verir. Adam evirip çevirir, şerhi inceler. Tercümanı yardımıyla mütâlâa eder ve Reîs Râşid Efendi’ye;
“Şu adam Avrupa’da olsaydı, ağırlığınca altın değeri olurdu” diyerek hayret ve takdîrini ifâde eder.
Gelenbevî İsmâil Efendi’nin fen sahasında asıl mühim eseri, ömrünün sonlarına doğru yazdığı “Cebir” kitabıdır.
“Dekâik-ül-beyân fî kıblet-ül-büldân” adlı beş ciltlik eseri, Hanefî mezhebi fıkıh bilgilerine dâirdir. Kendi yazdığı mantıkla ilgili “Burhan” kitabına haşiye, astronomi ile ilgili, “Amelü bir-rub-il-müceyyib”, “Risale fil-kıyâs”, kelâm ilmine dâir Celâleddîn Devânî’nin “Akâid-i Adûdiyye”ye yaptığı şerhe haşiye, “Âdâb-ül-bahs vel-münâzara”, yine mantıkla ilgili “Tehrib haşiyesi”, “Vahdet-i vücûd risalesi” ve daha başka eserleri vardır. Kitaplarından birçoğu basılmış, medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Bilhassa “Celâl haşiyesi” ismiyle tanınan kelâm ilmine âit Celâleddîn Devânî’nin, Akâid-i Adûdiyye şerhine yaptığı haşiye, en çok tanınan ve okunan eseridir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 222
2) Osmanlı Müellifleri cild-2, sh. 8 cild-3, sh. 293
3) El-A’lâm cild-1, sh. 327
4) Mu’cem-ül-müellifîn cild-2, sh. 296 cild-8, sh. 49
5) Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye sh. 174
6) Rehber Ansiklopedisi cild-6, sh. 171