ZEYTÛNE

Fıkıh ve tefsîr âlimi. İsmi, Muhammed bin Abdullah Zeytûne’dir. 1081 (m. 1670) senesinde Tunus’un bir köyü olan Menistir’de doğdu. 1138 (m. 1726) senesi Şevval ayında Perşembe günü sabahleyin Tunus’da vefât etti. Cenâzesine Emîr Hüseyn bin Ali de geldi. Cenâzesi çok kalabalık oldu. Şehrin bütün caddeleri insanlarla dolup taştı. Kâdı Muhammed bin Abdüsselâm’ın kabrine yakın bir yere defnedildi.

Zeytûne, doğduğu yerde Kur’ân-ı kerîmi ve muhtelif ilimlere dâir metinleri ezberledi. Sonra Kayrevân’a gitti. Orada üç seneye yakın bir zaman kaldı. Kayrevân âlimlerinden ders aldı. Ali Echûrî ve Sultan Mizzâhî’nin talebesi Şeyh Muhammed Azzûm, Ali Geryânî, Ahmed Bercînî ve başkalarından ilim öğrendi. Sonra Tunus’a gitti. Burada, aralarında Sa’îd Şerîf, Muhammed Hacîc Endelûsî’nin de bulunduğu bir grup âlimden ilim öğrendi.

Kendisi şöyle anlatır: “Muhammed Hacîc Endelûsî’den fıkıh ilmine âit Muhtasar kitabını, bir defa tamâmını, bir defa da bir kısmını okudum. Ayrıca kelâm ilmini öğrendim. Mukaddimat kısmının hâricinde, Sunûsî akaidini de okudum. Cevhere kitabını, bizzat dersinde hazır bulunarak dinledim. Ondan bu iki kitaptan başkalarını da dinledim. Muhammed Hacîc Endelûsî’den hadîs ilmini de öğrendim. Onun yanında Sahîh-i Buhârî’nin bir kısmını, hem rivâyet hem de dirayet bakımından okudum. Geri kalanı için de icâzet aldım. Tefsîr ilminden bir miktar okudum. Bunlardan başka Şemâil-üt-Tirmizi, Echûrî’nin oruca dâir olan manzûmesini ve daha başka kitapları okudum.”

Zeytûne, Muhammed Hacîc Endülüsî ve Sa’îd Şerîfden vefâtlarına kadar ayrılmadı. Ayrıca Abdülkâdir Cibâlî’nin yanında ilim ile meşgûl oldu. Fıkıh ve nahiv ilmini, Muhammed Gammerî ve Muhammed Gammâd’dan öğrendi. Ayrıca, İbrâhim Cemel Şafâkî, Muhammed Şerif Hafîd, Muhaddis Sa’îd Mahcuz ve daha başka âlimlerden de ilim öğrendi.

İlim tahsilini tamamlayan Muhammed Zeytûne, Zeytûne Câmii’nde ders vermeye başladı. Derslerini sabah ve öğleden sonra olmak üzere iki vakitte verirdi. Ayrıca haftanın belirli günlerde Ebû Cebre Mescidi’nde de ders verirdi. 1114 (m. 1703) senesinde hac farizasını yerine getirmek için Hicaz’a gitti.

Hüseyn Hoca isminde bir zât şöyle anlatır “Zeytûne, İskenderiyye’ye geldiği vakit ben de yanındaydım. Receb ayının yirmiyedisinde Perşembe’yi Cum’a’ya bağlayan gece Mi’râc gecesiydi. Şehrin ileri gelenleri yanına gelip kendisinden birşeyler dinlemek sûretiyle, bu geceyi ihyâ etmek istediklerini söylediler. Fakat Zeytûne hazretleri, va’z ve nasihat için hazır değildi. İkindiden sonra İsrâ sûresinin ilk yedi âyet-i kerîmesini okudu. Meâlini ve tefsîrini geniş bir şekilde yaptı. Şehrin ileri gelen âlimleri de cemâat arasında bulunuyorlardı. Bu âlimlerden birisi de Mâlikîlerin müftîsi Allâme İbrâhim Efendi idi. Burada, ilim ve fazileti ile tanınmış bir zât idi. Zeytûne’yi çok medhetti.

Zeytûne, İskenderiyye’den Kâhire’ye gitti. Ezher’de bulunan büyük âlimlerle görüştü. Onlardan ders aldı. Burada Şeyh Muhammed Zerkânî’nin Sahîh-i Müslim ve Muhtasar-ı Halîl kitaplarından verdiği dersleri dinledi. Ayrıca Şeyh Ahmed bin Fakîh ve Şeyh Mansûr Menûfî’nin derslerini de dinledi.”

Zeytûne, hacdan sonra Tunus’a döndü. Asrının önde gelen âlimleri ile ilmi mevzûlarda münâzara etti. İlminin yüksekliğini kabûl ettirdi. Sonra Muradiye Medresesi’nde müderris oldu.

1124 (m. 1712) senesinde ikinci defa hacca gitti. Kâhire’ye uğradığında, Ali Echûrî’nin talebesi Şeyh Süleymân ile görüştü. Bulak’daki Mirzâ Câmii’nde hadîs müderrisliği yapan Şeyh Ali Tûlânî ile de görüştü. Mekke-i mükerremede, hadîs âlimlerinden Muhammed Alâüddîn’in talebesi Abdullah bin Sâlim ile, Medîne-i münevverede, Şeyh Ömer Zülfâ ve daha başka âlimlerle görüştü. Bu haccında Medîne-i münevverede bir müddet kaldı. Tefsîr dersleri verdi. Ebüssü’ûd Efendi’nin, “İrşâd-ül-akl-is-selîm ilâ mezâya kitâb-illâhil Kerîm” tefsîrine yaptığı haşiyeden ders verirdi. Bu haccından dönüşte Safâkıs denilen yere uğradı. Burada, Şeyh Ali Nûri, Ali Gurâb, Şeyh Muhammed Evmî, İbrâhim Mergînî, İbrâhim Buasîde ile görüştü. Onlar Zeytûne’den icâzet istediler. O da Tunus’a vardıktan sonra icâzet verdi. Tunus’a varınca gece-gündüz ders vermek, eser hazırlamak, herkesin suâl ve müşkillerini gidermekle meşgûl oldu. Geceleyin çok az uyurdu. Tunus kapısı dışında bulunan Deniz Kapısı Câmii’nde hatiplik ve vâ’izlik yaptı. Çok te’sîrli va’zlar verdi. Herkes onun va’zlarını dinlemek için gelirdi.

Zeytûne’nin yazmış olduğu eserlerden ba’zıları şunlardır: 1-Me’tak-us-su’ûd ve feth-ül-vedûd alâ tefsîr-i Ebüssü’ûd: Zeytûne’nin bu eseri yirmi cilddir. Talebelerine ezberinden yazdırırdı. Zeytûne, bu haşiyelerini yazarken, ba’zı mânilerle karşılaştığını, ancak Tunus emîrinin kendisine yardımcı olduğunu, birinci cildin sonunda yazmaktadır. Zeytûne, bu haşiyesini yazmaya 1110 (m. 1699) senesinde başladı. Zeytûne’nin bu haşiyesi gayet geniştir. Bu haşiyenin iki nüshası Tunus’ta Millî Kütüphâne’de 7227 ve 8275 numarada mevcûttur. 2- Hâşiyetün alel akîdet-il-vustâ lis-Sündûsî, 3-Şerhu hutbet-iş-şerh-il-muhtasar li Sa’düddîn-i Teftâzânî alet-telhîs fil-belâga, 4- Şerhu hutbet-il-Mutavvel, 5-Şerh-us-süllem-il-mantıkî, 6-Şerh-ül-manzûmet-il-bîkûniyye fî mustalah-il-hadîs, 7- Kitabettin alâ ebvâbin müteferrikatün min Sahîh-i Müslim, 8- Kitabettin alâ elfiyeti İbn-i Mâlik. Ayrıca Zeytûne’nin nazmı ile Buhârî ve Sahîh-i Müslim’i medheden bir kasidesi vardır.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Terâcimü Müellifîn-et-Tûnusiyyin cild-2, sh. 437

2) El-A’lâm cild-6, sh. 132

3) Hediyyet-ül-Mehdiyyin cild-2, sh. 312

4) Mu’cem-ül-müellifîn cild-10, sh. 215

5) Esmâ-ül-müellifîn cild-2, sh. 312

6) İzâh-ül-meknûn cild-2, sh. 498

7) Şeceret-ün-nûr sh. 324