YÛSUF-ZÂDE ABDULLAH HİLMİ EFENDİ

Osmanlı Devleti zamanında yetişen büyük kırâat âlimi. Abdullah Hilmi Efendi, Amasyalı Şeyh-ül-kurrâ Yûsuf Efendi-zâde Muhammed Efendi’nin oğludur. 1085 (m. 1674) senesinde Amasya’da doğdu. 1167 (m. 1754) senesi Zilhicce ayında İstanbul’da vefât etti. Topkapı hâricinde Maltepe Caddesindeki kabristanlığın sağ tarafında, babasının kabri yanında medfûndur.

Yûsuf-zâde Abdullah Hilmi Efendi, din ve fen ilimlerinde fazilet ve irfan hazînesi bir zât idi. Bilhassa kırâat ilminde emsalsiz idi. Kırâat vecihlerini bahasından öğrendi. Arabî ilimleri İbrâhim Efendi’den, aklî ilimleri Ali bin Süleymân Mansûri ve Kara Halîl Efendi’den tahsil etti. Abdullah Efendi, Halvetî yolunun büyüklerinden Şeyh İlyâs Sakızî’nin sohbetlerinde yetişip, tasavvuf yolundaki seyr ve sülûkunu tamamladı, icâzetname aldı. 1148 (m. 1735) senesinde Çorlulu Ali Paşa’nın sadrazamlığında Saray-ı hümâyûn hocalığına ta’yin olunup ilminden çok istifâde edildi. Sonraları eser yazmağa başladı. Gelecek nesillere yadigâr bıraktığı kitapları ilmî üstünlüğüne en büyük delîldir.

Yûsuf-zâde Abdullah Hilmi Efendi, herkesden sevgi ve i’tibâr gördü. Hacca gitmeğe niyet ettiğinde, fazilet ve kemâlinden nasîb alan eski sadrâzam Yeğen Ahmed Paşa, yolculuk ihtiyâçlarını kolaylaştırmak ve yardımcı olmak üzere bin altın hediye etti. Hicaz’a gittiğinde, Hicaz, Mısır ve Şam’daki âlimler, kendisinin tefsîr, hadîs ve kırâat ilmine dâir derslerini dinleyip, bahsi geçen ilimlerdeki ihtisasına hayran oldular. Kendisinden icâzet aldılar.

Abdullah Efendi, elli sene, câmilerde, medreselerde ders okuttu, ilme hizmet etti. Çok talebe yetiştirdi. Talebelerinin en meşhûru, Üsküdar’da medfûn olan Müftî-zâde Muhammed Sâdık Erzincânî ile Bursa’da medfûn bulunan Benderli Şeyh-ül-kurrâ Ebû Bekr efendilerdir.

Abdullah Efendi, önce Sultan Üçüncü Ahmed Hân sonra da Sultan Birinci Mahmûd Hân ile görüşüp, her ikisinden de izzet ve ikram gördü. İlmî çalışmalarından dolayı takdîr edildi. Sultan Mahmûd Hân onu saray içinde kendisinin inşâ ettirdiği Sarây-ı hümâyûn Kütüphânesi’nin hâfız-ı kütüplüğüne ta’yin etti. Vefâtına kadar burada ilmî çalışmalarda bulundu. Şiirle de alâkası olduğundan, “Hilmî” mahlâsıyla, Arapça, Farsça ve Türkçe şiirler söyledi. Peygamberimize (s.a.v.) âit bir na’tı şöyledir.

Fezây-i dergâhin kân-ı atadır yâ Resûlallah!
Cenâb-ı melce-i ehl-i recâdır yâ Resûlallah!

Yûsuf-zâde Abdullah Hilmi Efendi, çok kıymetli eserler yazdı: Bunlardan ba’zıları şunlardır: 1- Buhârî-i şerîf şerhi: Buhârî-i şerîfe yirmisekiz sene zarfında yazdığı otuz cild üzerine mufassal (geniş tafsilatlı) bir şerhdir. Eserini pâdişâha hediye ederek pek çok takdîr ve tebrike mazhar oldu. Bin altın, bir kat kıymetli elbise ile taltif edildi. Müellifîn el yazısı ile yazma bir takımı, Fâtih Kütüphânesi’nde, bir takım da Hamîdiye ile Veliyyüddîn Efendi kütüphânelerinde, bir takımı da Serez Kütüphânesi’ndedir. 2-Müslim-i şerîf şerhi İnâyet-ül-mün’im: Yedi cild üzerine yarısına kadar bir şerh olup, bir takımı Hamîdiye Kütüphânesi’ndedir. 3- Nefhat-ül-fâyıha fî tefsîr-i sûret-il-Fâtiha, 4-Hâşiye-i Beydâvî alâ sûret-il-Mülk, 5-Hâşiye alâ âdâb-i nûr Ebi’l-Feth, 6-Hâşiye alel Hayalî, 7- Haşiye alâ Kara Dâvûd min-elmantık. 8- Haşiye alâ şerh-i Kadmîr, 9 Ravdat-ül-vâ’izîn, 10-Kâfiyenâme: Her Arabca lügat, Farsça ile şerh edilmiştir, bir nüshası Nûr-i Osmaniye Kütüphânesi’ndedir, 11-Redd-ül-kırâat-i bi’ş-şevâz: Kırâat ilmine dâirdir. 12 Beyân-i merâtib-ilmeddât, 13- Tuhfet-üt-talebeti fî beyân-i meddât-ı taraf-it-tayyibe, 14- İtilâf, 15-Mehâric-ül-hurûf. 16- Zühret-ül-hayât-id-dünyâ, 17- Risâle-i harf-id-dâd-is-Sahîh 18) Kelâm-üs-senî fî mevlid il-Mustafâ.

Eserlerinin tamâmı ellibeş adet olup, yirmisekizi de diğer ilimlere dâirdir.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) El-A’lâm cild-4, sh. 129

2) Silk-üd-dürer cild-3, sh. 87

3) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 482

4) Mu’cem-ül-müellifîn cild-6, sh. 145

5) Sefînet-ül-evliyâ cild-4, sh. 157

6) İzâh-ül-meknûn cild-1, sh. 142 cild-2, sh. 626