Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Seyyid Abdürrahîm bin Ebi’l-Lütf bin İshak bin Muhammed bin Ebi’l-Lütf el-Makdisî el-Hüseynî olup seyyiddir. 1037 (m. 1627) senesinde Kudüs’de doğdu. 1104 (m. 1692) senesi Safer ayında Edirne’de vefât etti. Orada defnedildi.
Gayretli ve çalışkan olduğu için çok iyi yetişti. Bulunduğu Kudüs şehrindeki âlimlerden okudu. Sonra Mısır’a gidip bir zaman orada kaldı, ilim tahsil etti. Sonra, aklî ve naklî ilimlerde yükselmiş ve çeşitli faziletlerle süslenmiş olarak memleketine döndü. Memleketinde çok tanınıp meşhûr oldu.
Kendilerinden ilim ve feyz aldığı hocalarından ba’zılarının isimleri şöyledir: Şeyh Hasen Şürnblâlî, Ahmed Şevberî, Ali Şebrâmelîsî, Yâsîn el-Humsî, Şeyh Sultan elmizâhî, Şihâbüddîn Hafâcî, İbrâhim Meymûnî, Ebüssü’ûd eş-Şa’rânî, Yûsuf Halîlî, Abdülkerîm el-Hamevî, Muhammed bin Ali ed-Dımeşkî, Muhammed Bil-bâni, Zeynel’âbidîn es-Sıddîkî.
Bir taraftan Kudüs ve Mısır’da öğrendiği ilimleri talebelere öğretirken, bir taraftan kendi ilmini artırmak düşünce ve arzusu içinde bulunan Seyyid Abdürrahîm, bu arzunun şiddetinden dolayı memleketinden ayrılıp İstanbul’a geldi. İlim ve fazilet sahipleri ona kucak açtılar. Süleymâniye’de okudu. İlimde yükseldi. 1058 (m. 1648) senesi Rebî’ul-âhır ayında Rumeli kadıaskeri Molla Bâlî-zâde Mustafa Efendi’ye mülâzım (yardımcı) oldu. Ya’nî devamlı onun yanında bulunarak ilimle meşgûl oldu. Kendisinde bulunan asâlet ile, gayret ve iştiyâkının birleşmesi neticesi, ilimde üstün derecelere yükseldi. Müderrislik mesleğine yöneldi. Çeşitli medreselerde bir müddet vazîfe yaptıktan sonra, 1168 (m. 1755) senesinde kendi beldesi olan Kudüs’e müftî olarak ta’yin edildi. Aynı zamanda orada bulunan Osmâniyye Medresesi’nde müderrislik de yapacaktı. Bir ara müftîlik ve müderrislik vazîfesi ondan alınıp başka bir zâta verildi ise de, 1072 (m. 1661) senesi Receb ayında aynı vazîfeler kendisine tekrar iade olundu.
Hacca gittiği sene, hac yolunda Şeyh Ahmed el-Kuşâşî ile görüşen Seyyid Abdürrahîm ondan feyz aldı. Kuşâşî, talebelerine Kuşeyrî risalesini okutuyordu. Ondan aldığı tavsiye ile memleketine (Kudüs’e) döndüğünde, otuz sene kadar fetvâ vermeye (müftîliğe) devam etti.
Bir zaman Seyyid Abdürrahîm (r.aleyh) haksız bir muâmeleye uğradı. Bu hâlini zamanın sultânına arzedebilmek için Edirne’ye geldi. Meramını anlatmaya nail olamadan orada vefât etti.
Zamanında Kudüs’de bulunan âlimlerin reîsi, fazilet sahiplerinin önderi idi. Güzel ahlâk ve râzı olunan beğenilen hâl üzere idi. Fıkıhdan başka tefsîr, nahiv ve başka ilimlerde de mahir ve mütehassıs idi. Kendisine uyulan bir İmâm, kendisinden istifâde olunan bir âlim idi. Memleketinde, Anadolu’da ve başka yerlerde ondan ders alıp, ilim öğrenenlerden ba’zılarının isimleri şöyledir: Molla Ahmed bin Sinân el-Beyâdî, Refi’i-zâde Molla Muhammed, Çavuş-zâde Molla Ahmed, Molla Kara Halîl, Şeyhülislâm Molla Abdullah Ebe-zâde, Nakîb-ül-eşrâf Uşşâkî-zâde Molla İbrâhim, Ahmed Dakdûsî, Şeyh Şahin ed-Dımeşkî, İsmâil Yazıcı, Şeyh Sâlih el-Cebnîni, Ahmed el-Alemî, Necmeddîn bin Hayreddîn-i Remli.
İlim ve faziletinin yanında şairliği de kuvvetli olan Seyyid Abdürrahîm’in şiirlerinin toplandığı bir dîvânı vardır. Fetvâları toplanarak; “Fetâvâ-i Rahîmiyye fil-vâkıat-il-Hânefiyye” ismi verildi. Bunlardan başka, Hulâsat-ül-iştikâk isminde bir eseri ve buna yaptığı şerhi vardır.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Silk-üd-dürer cild-3, sh. 2
2) Mu’cem-ül-müellifîn cild-5, sh. 211
3) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 564
4) İzâh-ül-meknûn cild-2, sh. 156
5) Brockelmann Sup2, sh. 648