MURÂDÎ HÜSEYN EFENDİ

Hanefî mezlıebi fıkıh âlimi ve evliyânın büyüklerinden. İsmi Hüseyn bin Muhammed bin Muhammed Murâdî’dir. Seyyiddir. 1138 (m. 1725) senesinde Dımeşk’da (Şam’da) doğdu. 1188 (m. 1774) senesi Ramazân-ı şerîf ayında Cum’a günü Dımeşk’da vefât etti. O gün Saruca çarşısında bulunan evinin yanındaki kabristanlığa defnedildi.

Hüseyn Murâdî daha küçük yaşta iken Kur’ân-ı kerîmi öğrendi. Bir müddet sonra başta babası olmak üzere, birçok âlimden ilim öğrendi. Babası onu çok iyi terbiye etti ve ona Nakşibendiyye ve diğer Ehl-i sünnet ve cemaattan olan tarikatlarda talebe yetiştirmesi için icâzet verdi. Hüseyn Murâdî babasının duâlarının çok fâidesini gördü. Ayrıca kayınpederi Ebü’n-Necâ Ahmed Şihâbüddîn Menini, Ebü’l-Berekât Mustafa bin Muhammed Eyyûbî ve daha birçok âlimlerden ilim öğrendi. Babası ve kardeşi ile beraber hacca, daha sonra babası ile birlikte İstanbul’a gitti. Sultan Mahmûd Hân ile görüştü. Sultan Mahmûd Hân ona iltifâtta bulundu. Bu sırada İstanbul’da bulunan âlimler, velîler ve devlet erkânı ile görüştü. Bir süre İstanbul’da kaldıktan sonra Dımeşk’a geri döndü.

Hüseyn Murâdî “Silk-üd-dürer” müellifi Seyyid Muhammed Halîl’in babası ile çok sık beraber olurdu. Ona babası gibi muâmele ederdi. Onu görünce elini öperdi. Yanında edeble bulunurdu. O da Hüseyn Murâdî’ye hürmet ederdi.

Hüseyn Murâdî güzel ahlâk sahibi bir zât idi. Kızmaz ve asla kin tutmazdı. Kimseyi kötülemezdi. Kendine kötülük edene iyilik ederdi. Hiç kimşeye asık yüzlü olmazdı. Çok tevâzu sahibi idi. İnsanlara yumuşak muâmele ederdi. Fakirlerle beraber aynı sofrada yemek yer, onlarla sohbet ederdi. Onlarla sohbet etmekten zevk alırdı. Velîler hakkında güzel i’tikâd sahibi idi. İlim ve fazilet ehlini severdi. Onlara karşı lâzım gelen hürmet ve ikramı yapardı. Çok ibâdet ederdi. Geceleri teheccüd namazı kılardı.

Silk-üd-dürer müellifînin babası vefât edince, Şam halkı, Hüseyn Murâdî’nin Hanefî’lerin müftîsi olmasını istedi. Bu istek, yetkili devlet mercilerine ulaştırıldı. Hattâ bunun için bir kişi İstanbul’a gönderildi. İstanbul’dan Hüseyn Murâdî’nin Hanefîlerin müftîsi olduğuna ve onun bir medreseye müderris olarak ta’yin edildiğine dâir gerekli evrak, sultan tarafından gönderildi. Daha sonra Kudüs kadılığı da verildi. Hüseyn Murâdî bu vazîfeleri çok güzel bir şekilde yürüttü. Hakdan asla ta’viz vermedi. Verdiği fetvâlar her tarafa yayıldı. Muhtelif memleketlerde bulunan âlimler onunla görüşmek için Dımeşk’a gelirlerdi. Âlimler, Hüseyn Murâdî’ye çok hürmet ettiler ve ondan istifâde ettiler. Müşkil mes’elelerde, şehir, kasaba ve köylerin işlerinin tanzim edilmesi, halkın işlerinin ayarlanması, fakirlerin hakkının korunması, haksızlığa uğratılmaması husûsunda ona müracaat edildi. Hüseyn Murâdî’nin bu yüksek derecesi, zamanın sultânı Birinci Abdülhamîd Hân’a haber verilince, bundan çok memnun oldu. Ona duâ etti.

Sultan Abdülhamîd Hân ona, Dımeşk’ın îmârı ile ilgili lâzım gelen hizmetleri yapması, yapılacak zulüm ve haksızlıklara mâni olması husûsunda bir mektûp yazdı. Ayrıca onbin dinar gönderdi. Hüseyn Murâdî bu hizmetlerine vefât edinceye kadar devam etti.

Silk-üd-dürer müellifi onun hakkında şöyle demektedir: “Hüseyn Murâdî’nin nasîhatlarından ve beni terbiye etmesinden çok istifâde ettim. Beni çok sever, çocuklarına tercih ederdi. Bana çok kıymet verirdi. Ondan baba ve anne sevgisi gördüm. Duâlarının çok fâidesini gördüm. Vefât ettiği zaman çok üzüldüm. “İthâf-ül-ahlâf bi evsâf-il-eslâf adlı eserimde onun hakkında geniş bilgi verdim.”

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Silk-üd-dürer cild-2, sh. 70