MİRZÂ-ZÂDE ŞEYH MEHMED EFENDİ

Osmanlı âlimlerinden. Ellisekizinci Osmanlı şeyhülislâmıdır. İsmi Mehmed olup, ellidördüncü şeyhülislâm Mirzâ Mustafa Efendi’nin oğludur. Mirzâ-zâde diye bilinir. Doğum târihi bilinmemektedir. İstanbul’da doğdu. 1146 (m. 1733) senesinde İstanbul’da vefât etti. Kabri, Kalenderhâne yakınında, evinin bitişiğindeki okulun bahçesinde medfûn bulunan babasının kabrinin yanındadır.

Küçük yaştan i’tibâren babasının yanında öğrenim gördü. Zamanındaki âlimlerin tedris halkasında bulunup aklî ve naklî ilimleri tahsil etti. İlimde ilerleyip müderrislik diplomasını aldı. Çeşitli medreselerde müderrislik yaptıktan sonra, Süleymâniye Medresesi müderrisliğine ulaştı. Bu arada Şeyhülislâm Ebû Sa’îd-zâde Feyzullah Efendi’nin kızıyla evlendi Kâdılık mesleğini tercih edip, ilk olarak İzmir, daha sonra Edirne kadılıklarında vazîfelendirildi. Çok geçmeden İstanbul kadılığına getirildi. 1125 (m. 1713) senesinde Anadolu kadıaskerliğine yükseltildi. 1128 (m. 1716) senesinde bu vazîfeden ayrıldı. Daha sonra Pirvâdî kadılığına gönderildi. Bir müddet geçtikten sonra tekrar Rumeli kadıaskerliğine getirildi. 1143 (m. 1730) senesinde meydana gelen Patrona Halîl isyanıyla ilgili olarak, sarayda toplanan ulemâ meclisinde hazır bulundu. Vazifeden ayrılan Yenişehirli Abdullah Efendi’nin yerine şeyhülislâmlık makamına getirilmesi teklif edildi. Kabûl etmek istemediyse de, Sadrâzam Dâmâd İbrâhim Paşa ve Rumeli kadıaskeri Seyyid Abdullah Efendi’nin ısrarları üzerine, Sultan Üçüncü Ahmed Hân tarafından 1143 (m. 1730) senesinde şeyhülislâmlık makamına getirildi. Aynı sene içinde Üçüncü Ahmed Hân tahttan inip yerine Sultan Birinci Malımûd Hân geçince şeyhülislâmlık makamında kaldı. Bu yüksek ve şerefli vazîfeyi yedi ay 17 gün yaptıktan sonra, 1143 (m. 1731) senesinde ihtiyârlığı ve rahatsızlığı sebebiyle istifâ etti. Üsküdar’daki Sultantepesi üzerindeki çiftliğinde istirahata çekildi. Evinde Allahü teâlâya ibâdet ve tâat etmekle meşgûl iken vefât etti. Mirzâ-zâde Şeyh Mehmed Efendi, aklî ve naklî ilimlerde derin âlim, âbid (çok ibâdet eden), güzel ahlâk sahibi bir zât idi. Her işinde Allahü teâlânın rızâsını gözetir, haramlardan ve şüphelilerden şiddetle kaçınırdı. Kâdılık ve şeyhülislâmlığı müddetince, doğruluk ve adâletten ayrılmadı. İnsanlara hizmet etmeyi Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için vesile bilirdi. Hak bildiğini söylemekten çekinmezdi. Geceleri seher vaktine kadar namaz kılıp ibâdet eder, her üç günde bir defa Kur’ân-ı kerîmi hatmederdi. Eserleri hakkında kaynaklarda bilgiye rastlanmamıştır.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Devhat-ül-meşâyıh sh. 88

2) İlmiye salnamesi sh. 510

3) Kâmûs-ül-a’lâm cild-6, sh. 4510