Şam’da yetişen Hanefî mezhebi âlimlerinden. İsmi, İsmâil bin Tâcüddîn bin Ahmed el-Mehâsinî ed-Dımeşki olup, Şam’daki meşhûr Emeviyye Câmii’nin İmâmı ve hatîbi idi. Mehâsinî nisbetiyle meşhûrdur. 1020 (m. 1611) senesinden sonra Dımeşk’da doğdu. 1102 (m. 1691) senesi Cemâzil-âhır ayının onaltısında Perşembe gecesi orada vefât etti. Bâb-üs-sagîr kabristanında medfûndur.
İsmâil Mehâsini’nin babası ticâret ile meşgûl olup, Şam’ın önde gelen tüccârlarından idi. İlk zamanlarında o da babası gibi ticâretle uğraştı. Çok mal ve servet sahibi oldu ise de daha sonra ilim tahsiline yöneldi. Ramazan el-Akkâri gibi meşhûr âlimlerden ilim öğrendi. Âlim aramak ve ilim öğrenmek husûsunda arkadaşı, Ramazan el-Atifî idi. Uzun müddet beraber ilim tahsil ettiler. Mehâsini’nin derecesi yükselip, ilimde çok üstün mertebeler elde edince, daha önce beraber ilim tahsil ettiği Ramazan el-Atifi, ömrünün sonunda onun huzûruna gelerek, derslerinde bulunmuş ve Sahîh-i Buhârî okumuştur.
İsmâil Mehâsini, Emeviyye Câmii’nin imamlık ve hatîblik vazîfesini yürütürken, bir taraftan da orada ders verirdi. Cevheriyye ve başka medreselerde talebe yetiştirdi. O zamanda bulunan ilim ve fazilet sahiplerinin meşhûrlarından, önde gelenlerinden idi. Seyyid Muhammed bin Aclûn, Selîmiyye Medresesi müderrisi iken 1096 (m. 1685) senesinde vefât edince, Şam kadısı Seyyid Mustafa Üsküdari Efendi, Selîmiyye müderrisliğine Mehâsini’yi ta’yin etti. Onun bu ta’yini hilâfet merkezi olan İstanbul’dan yapılmış ve o medresede, Kâdı Beydâvi tefsîrini Tâhâ sûresinin başından i’tibâren okutmaya başlaması için Şam kadısı Mustafa Efendi’ye ferman gelmişti. Mehâsini burada Beydâvî tefsîrini okuturken, oğlu Süleymân Mehâsinî de babasının mu’îdi, yardımcısı idi. Dersi o tekrar ederdi.
Yine aynı şekilde 1085 (m. 1674) senesinde Dımeşk’da Nakib-ül-eşrâf olarak vazîfe yapan İbn-i Hamza ismiyle meşhûr Seyyid Muhammed bin Kemâleddîn el-Hüseyni vefât edince, ondan boşalan Takviyye Medresesi müderrisliğine, o zamanki Şam kadısı Molla Osman er-Rûmi, İsmâil Mehâsini’yi ta’yin etti. Burada da bir müddet vazîfe yapıp, çok talebe yetiştirdi.
İsmâil Mehâsini ilim ve fazilette çok yüksek idi. Bunun için kendisine, “Şeyh-ül-İmâm” denilmiştir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Silk-üd-dürer cild-1, sh. 250
2) El-A’lâm cild-1, sh. 311