HÜSEYN HAMEVÎ

Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Hüseyn el-Hamevî’dir. Doğum yeri ve târihi bilinmemektedir. 1106 (m. 1694) senesi Cemâzil-evvel ayının yirmisekizinde Cum’a gecesi Dımeşk’da (Şam’da) vefât etti. Cenâze namazını Cum’a namazından sonra, Şeyh Abdülganî Nablüsî kıldırdı. Cenâzesi büyük bir kalabalık tarafından taşınıp türbesine defnedildi.

Hüseyn Hamevî, sonradan Dımeşk’a gelip yerleşti. Keşf ve kerâmetler sahibi evliyânın büyüklerinden idi. Yumuşak elbise giymezdi. Hayvanlara merhameti çoktu. Onlara yiyecek vermeyi ihmâl etmezdi. Emevî Câmii’nde ibâdetle meşgûl oldu. Herkes tarafından sevgi ve hürmet gördü. Kerâmetleri çoktur. Kerâmetlerinden ba’zıları şöyle rivâyet edilir:

Hüseyn Hamevî birgün elinde süt kabı ile giden birini yanına çağırdı. Süt dolu kabı alıp oradaki bir yere döktü. Kabın sahibi bu işe çok hayret etti. Sonra kabın içinden bir yılanın yere düştüğü görüldü.

Hırsızın biri, içeride kadınlardan başka kimsenin olmadığı bir eve girip gizlendi. Az sonra Hüseyn Hamevî o eve geldi ve kapıyı çaldı. Hamevî’nin geldiğini anlayan kadınlar evde erkek olmadığını söylediler. Hamevî onları dinlemeyip oradaki bir dolabın önünde durup; “Ey falan dışarı çık” buyurdu. Oraya gizlenen hırsız dışarı fırladı. Hamevî de arkasından ta’kib etti ve hırsızı yakaladı. Bu durum karşısında, hırsız, bir daha böyle bir şey yapmamak üzere tövbe etti.

Dımeşk’a ta’yin olunan Osmanlı vâlisi vazîfeye başlayınca, Hüseyn Hamevî’nin faziletlerini işitti. Ona muhabbet edip bir hizmetçisi ile altı tane aba, elbise gönderdi. Hizmetçi Hüseyn Hamevî’nin huzûruna gitti. Edeble elini öptü ve vâlinin selâm ve hürmetlerini arzetti. Gönderdiği hediyelerin kabûlünü ve vâlinin duâ istediğini bildirdi. Hamevî hizmetçiye; “Yavrum, hediyeleri geri götür. Biz onun Dımeşk’da kalmasına izin verdik. Burada kalması her elbise için bir senedir” buyurdu. Buyurduğu gibi vâlinin Dımeşk’ta ikâmeti tam altı sene sürdü.

Allâme Ahmed Mihendârî’nin fazilet sahibi oğlu Abdürrahmân Mihendâri şöyle anlatır: “Allahü teâlânın sevgili kulu Hüseyn Hamevî’ye bağlılığım çoktu. Sohbetlerine gider gelirdim. Bir gece rü’yâmda insanların korku ve telâşla Sâlihiyye tarafına koştuklarını gördüm. “Şam’ı sular kapladı” diye feryâd ediyorlardı. Ben de onlara katılıp birlikte Kasyûn dağına çıktık. Şehrin dedikleri gibi su ile kaplandığını gördüm. Su, dağa tırmanıyordu. Helak olacağımızdan çok korktuk. O sırada Şeyh Hüseyn Hamevî’yi gördük ki, insanları yararak ortaya çıktı. Dizleri üzerine oturup suyu içmeye başladı. Suya baktığımızda seviyenin düştüğünü gördük. O içtikçe su azalıyordu. Çok geçmeden sular yok oldu. O zaman Husyen Hamevî’nin Şam ehlinin yükünü üzerine aldığına inandım.”

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-1 sh. 407

2) Silk-üd-dürer cild-2, sh. 67