ALİ KILÂNÎ

Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Ali bin Yahyâ bin Ahmed bin Ali’dir. Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin soyundandır. 1040 (m. 1630) senesi Receb ayı ortalarında Hama’da doğdu. 1113 (m. 1701) senesinde Hama’da vefât etti.

Babası Yahyâ bin Ahmed, onun doğduğu gece rü’yâsında Abdülkâdir-i Geylânî’yi gördü. Elinde etrâfı aydınlatan bir kandil vardı. Abdülkâdir-i Geylânî (r.aleyh); “Ey Yahyâ, Ali’yi al” deyip ona elinde etrâfa ışık saçan kandili verdi. Yahyâ Efendi sabahleyin kalkınca, hanımının uyanmış ve divanın üstünde oturuyor hâlde gördü. Hanımına; “Bak anlatacaklarımı tasdik et. Sakın şüphe etme” deyip, rü’yâda gördüklerini olduğu gibi anlattı. Sonra; “Eğer bir çocuğumuz olursa ismini Ali koyacağız” dedi. Bir süre sonra Ali Kılânî doğdu.

Ali bin Yahyâ, sâlih ve âbid bir insan olarak yetişti. Çok küçük yaşta iken Kur’ân-ı kerîmi, tecvîd üzere okudu. Fıkıh, hadîs, mantık, lügat, sarf, nahiv ilimlerini ve tasavvuf yolunun edebini zamanın büyük âlimlerinden okudu. Birçok âlimden icâzet aldı. İnce ve derin mes’eleleri öğrenmeye çok meraklı idi. İlim ve fazilet ehli dâhil küçük büyük herkes onu severdi. Akıl, zekâ, fazilet, vera’ ve dindarlık bakımından derecesi çok yüksekti. Âkil baliğ olmadan, babası ile beraber hacca gitti. Hacdan önce, Medîne-i münevverede Harem denilen yerde iken, rü’yâsında Resûlullah efendimizi (s.a.v.) gördü. Resûl-i ekrem (s.a.v.) ona; “Yâ Ali! Bu sene hac edersin. Hama ve Humus’taki nakîblik vazîfesini sen üzerine alırsın” buyurdu. Bir süre sonra Ali Kılânî nakîblik vazîfesine ta’yin edildi. Bir süre bu görevde kaldıktan sonra, Şam bölgesinde Kâdiriyye yolunu insanlara anlatmak için nakîblikten ayrıldı.

Ali Kılânî, insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını, iyi ve kötü ahlâkı öğretti. Çok talebe yetiştirdi. Misâfirlerine çok ikramda bulunurdu. 1090 (m. 1679) senesinde hacca giderken Dımeşk’a uğradı. Yanında çoluk-çocuğu da bulunuyordu. Şam halkı ve ileri gelenleri, onları büyük bir hürmet ve ikram içerisinde karşıladı. Şam’daki âlim, meşâyıh ve askerlerden onun yanına gelmeyen hiç kimse kalmadı. Bu sırada Dımeşk vâlisi Osman Paşa da ona lâzım gelen hürmeti gösterdi. Hacdan sonra memleketi Hama’ya döndü. Bir müddet sonra Trablus, Şam ve Haleb’e gitti. Uğradığı her yerde ikram ve iltifât gördü. Ali Kılânî aynı zamanda edîb idi. Çok güzel şiirlerinin toplandığı bir dîvânı vardır.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-7, sh. 259

2) Silk-üd-dürer cild-3, sh. 246

3) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 763

4) İzâh-ül-meknûn cild-1, sh. 196

5) El-A’lâm cild-5, sh. 32