YAHYÂ ŞÂVÎ

Fıkıh, kelâm, tefsîr ve nahiv âlimi. İsmi, Yahyâ bin Muhammed bin Muhammed bin Abdullah bin Îsâ olup, lakabı Ebû Zekeriyyâ’dır. 1030 (m. 1621) senesinde Milyân’da doğdu. 1096 (m. 1685) senesinde Hacca giderken gemide vefât etti. Gemiyi; “Re’su Ebî Muhammed” denilen yerde durdurup, Yahyâ Şâvî’yi oraya defnettiler. Vefât haberi Mısır’a ulaşınca oğlu Îsâ gelip babasının cenâzesini oradan Mısır’a nakletti. Büyük Karâfe denilen yerde, Mâlikî büyüklerinin bulunduğu kısma defnedildi.

Yahyâ Şâvî, Milyân ve Cezayir’de; Allâme Muhammed Ebhelûl, Cezayir müftîsi Şeyh Sa’îd, Ali bin Abdülvâhid Ensârî, Şeyh Mehdî ve daha başka birçok büyük ve sâlih âlimlerden ders aldı. Bu âlimlerden, hadîs-i şerîf, fıkıh ve daha başka ilimlere dâir nakillerde bulundu. Bu hocaları kendisine icâzet verdiler.

Yahyâ Şâvî’nin çok kuvvetli hafızası vardı. 1074 (m. 1663) senesinde hacca gitti. Hac farizasını eda ettikten sonra Kâhire’ye döndü. Kâhire’nin ileri gelen âlimleri Yahyâ Şâvî’den istifâde etti. Yahyâ Şâvî de, Şeyh Sultan Şemsüddîn Bâbilî, Nûreddîn Şebrâmelîsî gibi Kâhire’nin önde gelen âlimlerinden rivâyette bulundu. Bu âlimler Yahyâ Şâvî’ye kendilerinden rivâyet etmesi husûsunda icâzet verdiler.

Ebû Zekeriyyâ Yahyâ, Câmi-ül-Ezher’de ders verdi. Burada ilim ve fazileti ile tanındı. Devlet erkânı yanında kıymet ve i’tibâr sahibi oldu. Yahyâ Şâvî burada da ilim öğrenmeye, âlimlerden ders almaya devam etti. Burada Muhtasarı Halîl’i ve Murâdî’nin Elfiye şerhini, Akâid-i Senûsî’yi ve şerhlerini, İbn-i Arafe’nin mantığa dâir olan Şerhu Cemel-il-Hâncî’sini okudu. Daha sonra Anadolu’ya gitmek üzere yola çıktı. Yolculuğu sırasında Şam’a uğradı. Benî Ümeyye Câmii’nde Şam âlimleri ile görüştü. Şam’dan İstanbul’a geçen Yahyâ Şâvî, burada çok izzet ve ikram gördü. Sadr-ı a’zam Köprülü-zâde Fâzıl Ahmed Paşa, Yahyâ Şâvî’ye çok hürmet gösterdi. Yahyâ Şâvî, âlimlerin sultanın huzûrunda yaptıkları derslerde bulundu. İstanbul’da ilminin çokluğu ile meşhûr olan Yahyâ Şâvî, bir süre sonra tekrar Mısır’a döndü. Mısır’da iken, Eşrefiyye, Süleymâniyye ve başka medreselerde müderrislik yaptı. Daha sonra tekrar İstanbul’a gitti. Vezir-i a’zam Kara Mustafa Paşa, Yahyâ Şâvî’yi evinde misâfir ederek çok ikramda bulundu. Yahyâ Şâvî daha sonra tekrar Mısır’a gitti. Burada vakitlerini ders vermek ve eser yazmakla geçirdi.

“Ta’rîf-ül-halef bi ricâl-is-selef” kitabının yazarı Ebü’l-Kâsım Muhammed Hafnâvî şöyle anlatır: “Ben, Yahyâ Şâvi İstanbul’a geldiği zaman fakir birisi idim. Ondan arkadaşlarımla beraber bize ders vermesini istedim. Yahyâ Şâvî de bu teklilimizi kabûl etti. Ben ve çeşitli beldelerden gelen arkadaşlarım ondan ders aldık. Beydâvî tefsîrinden Fâtiha sûresini Usâm’ın Beydâvî tefsîrine yaptığı haşiyesi ile beraber, belagatta Muhtasar-ül-me’ânî’yi Hafîd haşiyesi ile beraber, Hatâî, Elfiyye ve Şerh-üd-Devvânî alel akâid-il-adûdiyye’nin bir kısmını okuduk. Sonra bizim hepimize nazm hâlinde yazdığı icâzetlerimizi (diplomalarımızı) verdi.”

Yahyâ Şâvî’nin yazmış olduğu eserlerinden ba’zıları şunlardır: 1-Hâşiyetün alâ Ümm-ül-berâhin lis-Senûsî, 2- Nazm-ı lâmiyetin, 3- Şerh-üt-teshîl li İbn-i Mâlik fin-nahvi, 4-Kurret-ül-ayneyn fî cem-il-beyn min ilm-it-tevhîd, 5- En-Neyl-ür-rekîk.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-13, sh. 227

2) Hulâsat-ül-eser cild-4, sh. 486

3) Esmâ-ül-müellifîn cild-2, sh. 533

4) El-A’lâm cild-8, sh. 169

5) Târih-ul-Halef cild-1, sh. 190

6) Brockelmann Sup-2, sh. 420