Hindistan’da yetişen evliyânın meşhûrlarından. İsmi Şeyh İlâhdâd’dır. Hâce Muhammed Bâkî-billah hazretlerinden icâzet almış olup, onun husûsî dostlarındandır. Doğum târihi bilinmemektedir. 1049 (m. 1639) senesinde vefât etti.
Şeyh İlâhdâd, hazret-i Hâce Muhammed Bâkî-billah Lâhor’dan Mâverâünnehr’e gitmeden önce, hizmetinde bulundu. Onun bereketli sohbetlerinde yetişip kemâle geldi. Hâce hazretlerinin Mâverâünnehr seferine bir mâni sebebiyle, yine onların işâretiyle katılmadı.
Hâce Bâki-billah, Mâverâünnehr’e giderken, Hindistan’da bulunan birçok talebesine Şeyh İlâhdâd’ın hizmetinde ve sohbetinde bulunmalarını emir buyurmuştu. Bu sefere çıkmadan birkaç gün evvel yakın talebelerinden birine yazdığı bir mektûpdan bu husûs açıkça anlaşılmakta olup mektûp şöyledir:
“Birkaç gün sonra gitmeyi ümid ediyorum. Şeyh İlâhdâd hazretleri kendilerine bir yer ta’yin edip, orada bulunsun ve kalsın. Onun yanında bulunanlara müjdeler olsun ki, büyük kurtuluşa kavuştular.” Beyt:
Dayanılmayan yara, çekilmeyen bir derdi,
İşte, ben bunları kendime beğendim gitti.
Her kim ona hizmet etme şerefine kavuşursa, hakîkî saadete ulaşmıştır. Allahü teâlânın izzetine yemîn ederim ki, bunu lâf olsun diye zorla söylemiyorum. Beyt:
Aranan hazîneden, bir nişan verdim sana,
Belki sen kavuşursun, biz varamadıksa da.
Hazret-i Hâce o bereketli seferden döndükten sonra, Şeyh İlâhdâd; tam bir bağlılık, kırıklık, kendini kusurlu görmek ve tam bir hasret ile Hâce’nin hizmetlerine koyuldu. Misâfirlerin suyunu ve yemeğini te’min etmeyi ve hocasının melekler dergâhı olan hânekâhındaki hizmetleri yapmayı üzerine aldı. Bütün bu zâhirî hizmetleri yanında, kalb hâllerinden ve zikrinden bir an bile gâfil olmadı. Böylece yüksek üstâdlarının husûsî teveccühleriyle, lâyık olduğu nisbetlere, yüksek derece ve hâllere kavuştu.
Şeyh İlâhdâd (k.s.), zamanının makbûllerinden evliyâlık yolunun kemâlâtına, üstünlüklerine kavuşanlardan idi. Bununla beraber, kendini yok ve hiç bilme ve inkisara, ya’nî gönül kırıklığına sahip idi. Yüksek üstadı Hâce Bâkî-billah hazretlerine olan muhabbeti ve bağlılığı ve hocasının yüksekliğini anlamaktaki yakîni, derecesi pek yüksek idi. Hocasının feyz ve nûr saçılan türbesinde bulunup, hizmet edenlerden duâ taleb ederdi.
Hâce Hüsâmeddîn Ahmed, Hâce Bâkî-billah’ın en yüksek talebelerinden ve İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin büyüklüğünü herkesten iyi bilenlerden idi. Bu yüksekliğine rağmen, hizmetinde bulunmak kendisine talebe olmak için bir kimse gelse, onu Şeyh İlâhdâd’ın huzûruna gönderirdi. Bu iki mübârek büyük zât birbirlerini çok sever ve hürmet ederlerdi.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Berekât-ı Ahmediyye sh. 86