Hadîs ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Muhammed bin Alâüddîndir. Künyesi Ebû Abdullah olup, lakabı Şemseddîn’dir. 1000 (m. 1591) senesinde Bâbil’de doğdu. 1077 (m. 1666) senesinde vefât etti.
Babası onu, Mısır’ın bir köyü olan Bâbil’den Kâhire’ye götürdü. Bu sırada Şemseddîn Bâbilî dört yaşında küçük bir çocuk idi. Babası ile birlikte büyük âlim Şemseddîn Remlî’nin huzûruna gittiler. Şemseddîn Remlî dört yaşındaki Şemseddîn Bâbilî’yı hayır duâ etti.
Şemseddîn Bâbilî; Şemseddîn Remlî, Nûreddîn Zeyyâdî, Şeyh Ali Halebî, Abdurraûf Hünâvî’nin yanında ilim ile meşgûl oldu. Mâlikî âlimlerinden Burhâneddîn Lekânî, Ebü’n-Necâ Sâlim Senhûrî, Nûreddîn Ali Echürî’den hadîs ilmini ve Arabî ilimleri öğrendi. Usûl-i fıkıh, mantık, me’ânî, beyân ilimlerini; Şihâbüddîn Ganîmi, Şihâbüddîn Ahmed bin Halîl Sübkî, Şehâbüddîn Ahmed bin Muhammed Şelbî, dayısı Süleymân Bâbilî, Sâlih bin Şihâbüddîn Bülkînî’den öğrendi. Ayrıca; Hicazi Va’izî, Ahmed bin Îsâ Kelbî, Yûsuf Zerkânî, Seyfüddîn Makkarî, Ahmed Senhûri’den de ilim öğrendi.
Şemseddîn Bâbilî, kırâatlere göre Kur’ân-ı kerîmi, Şâtıbiyye’yi, Behçeyi, hadîs usûlüne dâir olan Irâkî’nin Elfiye’sini, İbn-i Mâlik’in Elfiye’sini, Cem’ul-cevâmi’i, Telhis’in metnini ve daha başka kitapları ezberlemiştir.
Şemseddîn Bâbilî’den çok kimse ilim öğrendi. Ondan ilim öğrenenlerin ba’zıları şunlardır: Mansûr Tûhî, Şihâbüddîn Ahmed Beşbîşî, Şemseddîn Muhammed bin Halîfe Şevberi, Abdülkâdir Safveri, Muhammed Habbâz, Muhammed bin Ali Mektebi, Ahmed bin Abdurraûf, Abdullah bin Tâhir Abbasî, Ali Eyyûbî, Ali bin Ebü’l-Bekâ, İskender Makkarî, Sa’îd bin Abdullah Bekşîr, Abdülmuhsin Kal’î, İbrâhim bin Muhammed Zencebîlî, Ali bin Bâhâc. İbrâhim Hıyâri.
Meşhûr âlim Şellî, târihinde, Şemseddîn Bâbilî’yi şöyle anlatır: “O güzel hasletlerle süslenmişti. Ondan asrında bulunan herkes istifâde etti. Müşkil mes’eleleri hâlleder, fetvâlar verirdi. İlmi yaymak ve öğretmekte çok mahir idi. Naklî ve aklî ilimlerde çok yüksek idi. Usûl ve furû’ mes’elelerinde mütehassıstı. Hangi ilmi okutsa, dinleyen, o ilmi ondan daha iyi bilen yok zannederdi. Şemseddîn Bâbilî birkaç kere hacca gitti. On sene Mekke-i mükerremede ikâmet etti.”
Şemseddîn Bâbilî ilimde çok üstün dereceye ulaşıp, akranlarını geçti. Ahlâkı ve sûreti güzeldi. Tasavvuf yolunda da ileri derecelerde bulunuyordu. Teheccüd namazına devam ederdi. Ömrünü ders vermekle geçirirdi. Aza kanâat eder, nefsini çok iyi tanırdı. Şemseddîn Bâbilî açıktan ve gizli olarak Kur’ân-ı kerîm okumaya devam ederdi. Cum’a günleri Kur’ân-ı kerîmi hatmederdi. Kur’ân-ı kerîmi okurken çok ağlardı. Hiçbir zaman Allah korkusunu kalbinden çıkarmazdı. Ceza vermeye gücü yettiği zaman affederdi. Adâlet ve insaf sahibi idi. Derin bir âlim ve zâhid idi. Verâ’ sahibiydi. Dersleri feyzli ve bereketli idi.
Şemseddîn Bâbilî, zamanının âlimlerinden, en çok hadîs-i şerîf metni ezberlemiş olanı, hadîs ricalini, hadîs-i şerîflerin sahih olanını sahih olmayanından en iyi ayıranı idi. Hocaları ve arkadaşları onun bu durumunu i’tirâf ederlerdi.
Anlatılır ki: Kadr gecesinde, hadîs ilminde İbn-i Hâcer-i Askalânî gibi olması için duâ etmişti. Ondan sonra gördüğü herşeyi ezberlemişti.
Vezîr-i a’zam Ahmed Paşa, Şemseddîn Bâbili’den cihâd ve cihâdın faziletlerine dâir bir kitap yazmasını rica etti. Bunun üzerine çok kısa zamanda kıymetli bilgileri ihtivâ eden bir kitap yazdı. Şemseddîn Bâbilî, talebelerini eser yazmaktan menederdi ve; “Bu zamanda kitap yazmak, vakti zayi etmektir. Çünkü insan önce gelen âlimlerin eserlerini anlatmaya çalışırsa, büyük bir ni’met, ilmin ismini ve yayılmasını daha devam ettiricidir. Her ilme dâir eserler yazılıp, eser yazma işi halledilmiştir” derdi.
Şemseddîn Bâbilî’ye, asrının âlimlerinden birisinin bir eser yazdığı söylenince şöyle buyurdu: “Eser şu yedi kısımdan birisi için yazılır. Bunların dışında herhangi bir sebeple eser yazılmaz. Bu yedi kısım şunlardır: 1- Daha önce bilinmeyen ve yazılmamış bir şeyi yazmak, 2- Noksan birşeyi tamamlamak, 3- Kapalı birşeyi açıklamak, 4- Ma’nâsını bozmadan uzun olan birşeyi kısaltmak, 5- Karışık birşeyi tertip etmek, 6- Bir kitabı yazanın hatâ ettiği noktayı beyân etmek, 7-Dağınık birşeyi derleyip toplamak.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Hulâsat-ül-eser cild-4, sh. 39