İstanbul’da yetişen evliyânın büyüklerinden. İsmi, Seyfullah Kâsım bin Nizâmüddîn’dir. Doğum târihi belli değildir. 1010 (m. 1601) senesinde İstanbul’da vefât etti. Kabri, Silivrikapı’ya giden caddenin sağ tarafındaki sed üzerindedir. Kabrin üzeri açık olup, etrâfı parmaklıkla çevrilidir.
Babası, Seyfullah Kâsım Efendi’yi, iyi edeb ve terbiye olması için Ümm-i Sinân hazretlerine teslim etti. Seyyid Kâsım Efendi, onun yanında hem zâhiri, hem de bâtınî ilimleri öğrendi. Ümm-i Sinân hazretlerinden icâzet aldı. Yüksek ma’nevî mertebelere ve kemâle kavuştu. Babası da evliyânın büyüklerinden idi.
Câmi’ul-avârif adlı eserinde kendisi şöyle anlatır: “Merhum babamla beraber hacca gitmiştim. Mahfelin (devenin üzerinde, insanların oturduğu yer) bir tarafına babam, diğer tarafına da ben binmiştim. Uzun bir yolculuktan sonra Medîne-i münevvere ve Mekke-i mükerreme topraklarına yaklaşıyorduk. Bir ara babam bana “Oğlum! Gözünü aç! Hak teâlâ Beytullah’ı bizi karşılamaya gönderdi. Hacılar arasında Allahü teâlânın ne makbûl kulları var imiş” buyurunca, ben gökyüzüne doğru baktım. Bu sırada Beytullah’ın izzeti ile gökyüzünde durmakta olduğunu gördüm. Biz yürüdükçe, o da yürüyordu. Medîne-i münevvereye gelince çadırlarımızı kurduk. Gece yarısı olunca babam çadırdan dışarı çıktı. Ben de merak edip, peşine düştüm. Babam abdest alıp, Ravda-i mutahharaya vardı. Resûlullah efendimizin (s.a.v.) Hücre-i se’âdetlerinin kapısından içeri girdi. Yüzünü orada toprağa sürmek isterken, birden Hücre-i se’âdetten Resûlullah efendimizin (s.a.v.); “Bana gel oğlum” sözlerini duydu. Bu manzara karşısında çok heyecanlanmıştım. Bu sırada babam Hücre-i se’âdetten çıkınca beni gördü. “Sana bir şey söylemeden niçin peşimden geldin? Sakın, bu hâli kimseye söyleme” dedi.”
Seyyid Seyfullah Efendi birçok eser yazdı. Yazmış olduğu eserlerden ba’zıları şunlardır: 1- Mi’râc-ül-mü’min, 2-Âdâb-ül-menâzil, 3- Câmi’ul-avârif ve ma’den-ül-me’ârif, 4- Silsile-i tarikat, 5-Miftâh-ı vahdet-i vücûd, 6- Esrâr-ül-ârifiyye, 7- Silsile-i Nebeviyye, 8-Silsile-i nesebiyye, 9- Etvâr-ı Seb’a, 10-Seyr-üs-sülûk, 11- Dîvân. Ayrıca Resûlullah efendimizin Ehl-i beytini medheden çok şiirleri vardır. Eserlerinin hepsi bir kitapta basılmıştır. Bir beyti:
Nân için medh eyleme nadanı, nadanlık
budur.
Hayber-i nefsin helak et, Şâh-ı merdanlık budur.
Açıklaması: Bir lokma ekmek için karşındaki câhil adamı methetmeye kalkma. Çünkü asıl cahillik budur. Elinden geliyorsa nefsini yen. İrâdene sahip ol. İşte asıl mertlik de böyle olur.
Meşhûr bir ilâhisi:
Eğer âşık isen yâre,
Sakın aldanma ağyâre,
Düş İbrâhim gibi nâre,
Bu gülşende yanar olmaz.
Kıyamazsan başa, cana,
Irak dur girme meydana,
Bu meydanda nice başlar,
Kesilir hiç soran olmaz.
Hak ile hak olanlara,
Kendi özün bilenlere,
Dost yolunda ölenlere,
Kan bahâsı dinar olmaz.
Seyfullah sözünde mesttir.
Şeyhinden aldığı desttir.
Dîvâne râ kalem nisbettir,
Ne söylese kanar olmaz.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Sefînet-ül-evliyâ cild-4, sh. 170
2) Osmanlı Müellifleri cild-1, sh. 81