Osmanlı âlimlerinden. Otuzuncu Osmanlı şeyhülislâmıdır. İsmi Ahmed, babasının ismi Yûsuf’dur. Doğum târihi bilinmemektedir. Tokat yakınlarında Kazova (Kazâbad) kasabasında doğdu. 1057 (m. 1647) senesinde İstanbul’da vefât etti. Kâdıçeşmesi’nde yaptırmış olduğu medresenin bahçesine defnedildi.
İlk tahsilini Kazova’da yaptıktan sonra, genç yaşında ilim öğrenmek için İstanbul’a geldi. Zamanın âlimlerinden olan Fehmi Efendi’den ilim tahsîl etti. Onun yanında Mu’îd (yardımcı müderris) ve mülâzim (stajyer müderris) olarak çalıştı. Aklî ve naklî ilimlerde yüksek dereceye ulaşıp, ba’zı medreselerde müderrislik yaptıktan sonra, 1030 (m. 1620) senesinde Şam, 1039 (m. 1629)’da Mısır, 1043 (m. 1633)’de Edirne kadılıklarına ta’yin edildi. Bu vazîfeden alınıp, 1045 (m. 1635)’de İstanbul kadılığına yükseltildi. 1047 (m. 1637)’de Anadolu kadıaskerliğine terfi ettirilen Mu’îd Ahmed Efendi, sert mizaçlı olduğu için, ba’zı kimselerin kırılmasına sebep oldu. Bu yüzden Anadolu kadıaskerliği vazîfesinden alınıp, Belgrad’a gönderildi. Daha sonra İstanbul’a döndü. 1049 (m. 1639) senesinde ikinci defa Anadolu kadıaskerliğine getirildi. 1051 (m. 1641) senesinde Rumeli Kadıaskerliğine yükseltildi. 1055 (m. 1645) senesinde şeyhülislâmlık makamına getirildi. Bu şerefli vazîfeyi adâlet ve doğrulukla yürütürken İstanbul’da vefât etti. Sultan İbrâhim Hân zamanında, bir sene dört ay şeyhülislâmlık yaptı.
Mu’îd Ahmed Efendi, aklî ve naklî ilimlerde derin âlim, ilmiyle âmil faziletli bir zât idi. Kâdılığı ve şeyhülislâmlığı müddetince doğruluk ve adâletten ayrılmadı. Allahü teâlânın dîninin emirlerini uygulamaktan ta’viz vermezdi. Sert mizaçlı olmasına rağmen, haklının ve hakîkatin karşısında yumuşak idi. Hak bildiğini devlet erkânına da olsa açıkça söylemekten çekinmezdi. Vazifesinde adâletsizlik yapan kadıları sert bir şekilde azarlar, adam kayırma veya usulsüz iş yapmaya şiddetle karşı çıkardı.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Devhat-ül-meşâyıh sh. 52
2) Kâmûs-ül-A’lâm cild-6, sh. 4335