Osmanlı şeyhülislâmlarının kırkikincisi. İsmi, Yahyâ bin Ömer Alâî olup, Minkâri-zâde diye meşhûrdur. 1018 (m. 1609) senesinde Antalya’nın İbradılı bucağında doğdu. 1088 (m. 1677) senesinde İstanbul’da vefât etti. Üsküdar’ın Açık türbe semtinde vasıyyet ettiği yere defnedildi. “Menzil-i Minkâri-zâde Cennet-i Me’vâ ola” mısra’ı vefâtında târihtir. Yahyâ Efendi’nin oğluna yaptığı vasıyyeti üzerine, defnedildiği yerin bitişiğine bir medrese inşâ edildi.
Yahyâ Efendi, Mekke kadısı Minkâri-zâde Ömer Efendi’nin oğludur. Dedesi Minkârî Ali Efendi’dir. Babası 1034 (m. 1623) senesinde vefât etti. Yahyâ Efendi, âlim bir zât olan babası Ömer Efendi tarafından yetiştirildi. Zamanın büyük âlimlerinden ders gördü. Şeyhülislâm Abdürrahîm Efendi’den okudu. Müderris oldu. Birçok medreselerde müderrislik yaptı. Fazilet sahibi idi. Kâdılık vazîfelerinde bulundu. 1058 (m. 1647) senesinde Mekke-i mükerreme kadılığına, sonra da 1062 (m. 1651) senesinde Mısır kadılığına ta’yin edildi. Mekke-i mükerreme kadısı iken, oradaki Süleymâniye Medresesi’nde Beydâvî tefsîrini okuttu. Âlimler dersinde bulundular. Büyük âlim Şemsüddîn Bâbilî, talebeleriyle birlikte dersini dinlediler. 1066 (m. 1655) senesinde ikinci, 1069 (m. 1658) senesinde üçüncü defa Mısır kadılığına gönderildi. Aynı sene içinde İstanbul kadılığına, 1070 (m. 1659) senesinde de Rumeli kadıaskerliğine ta’yin edildi. Şeyhülislâm Sunî-zâde es-Seyyid Mehmed Efendi’den sonra, 1073 (m. 1662) senesi Rebî’ul-evvel ayında Yahyâ Efendi, meşihat makamına yükseldi. Ya’nî şeyhülislâm oldu. Daha sonra Yahyâ Efendi’ye felç geldi. Edirne’de dinlenmeye çekildi. Bunun üzerine, Ankaravî Mehmed Emîn Efendi şeyhülislâm naibi olarak vazîfe yaptı.
Minkâri-zâde Yahyâ Efendi’nin şeyhülislâmlığı zamanında, İstanbul’a Venedik dochunun (cumhurbaşkanının) verdiği büyük yetkilere hâiz bir elçi geldi. Sadâret kaymakamı üçüncü vezir Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından elçi kabûl edildi. Venedik, yirmibir yıldır devam eden Girit savaşına son vermek istiyordu. Kandiye kalesi kendilerinde bırakıldığı taktirde, en ağır sulh şartlarını bile kabûle hazırdılar. Merzifonlu, bunu arzeden elçiye, şunları söyledi: “Biz sanmıştık ki, Kandiye’nin anahtarlarını getirmiş de sulh istersiniz... Madem ki öyle değildir, bizim de konuşacak vaktimiz yoktur.” Elçi fevkalâde ağırbaşlı şekilde; “Devletlü Paşa hazretleri... İnanınız ki, Venedik senatosu çoktan kaleyi size terke amadedir. Ne yapalım ki, Papa ve Güneş Kral (14. Louis) bu iş için bize yaptıkları yardımların peşini bırakmıyorlar, hesap soruyorlar” diyerek i’tizâr beyân etti. Bunu işiten Şeyhülislâm Mihkâri-zâde Yahyâ Efendi; “Demek odur ki, Venedik cumhuru, Papa ve Françeskalara dayanmaktadır!.. Devleti Âliyye ise, ancak cenâb-ı Hakka güvenir” dedi.
Zamanının şâirleri, Yahyâ Efendi’yi yazdıkları şiirlerde medhettiler. Seyyid Ahmed bin Muhammed Hamevî bir beytinde dedi ki: “Derin âlim Yahyâ Minkârî’nin teşrîfiyle Mısır şereflendi.” Yahyâ Efendi çok talebe yetiştirdi. Çok kimseler kendisinden istifâde ettiler.
Sultan İkinci Abdülhamîd Hân devri vezirlerinden Sürûrî Paşa, Yahyâ Efendi’nin torunlarındandır.
Yazmış olduğu eserlerinden ba’zıları şunlardır: 1- Tibyân fî âdâb-il-Kur’ân, 2- Tefsîr-i Kâdî haşiyesi, 3-Âdâb-ı Adûdiyye haşiyesi, 4- Fetâvâ mecmûası.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-13, sh. 216
2) Hulâsat-ül-eser cild-4, sh. 477
3) Esmâ-ül-müellifîn cild-2, sh. 533
4) El-A’lâm cild-8, sh. 161
5) Devhat-ül-meşâyıh sh. 70
6) Kâmûs-ül-a’lâm cild-6, sh. 4452
7) Brockelmann Sup-2, sh. 647
8) Osmanlı Müellifleri cild-2, sh. 55